İzmir Kadın Platformu’nun çağrısı ile Alsancak ÖSYM önünde bir araya gelen kadınlar, işçi ve emekçiler sloganlarla alkışlarla ile bir süre ÖSYM önünde bekledikten sonra Türkan Saylan Kültür Merkezi önüne yürüyüşe geçti.
“Güvenceli iş, şiddetsiz yaşam ve eşitlik için aşağı bakmayacağız” pankartının en başta taşındığı yürüyüşte İşçi Emekçi Kadın Komisyonları ve Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası da (DEV TEKSTİL) kendi talepleri ile yer aldı. Önde Clara Zetkin, Aleksandra Kollontay, Nadejda Krupskaya, Rosa Luxenburg’un resimlerinin ardında “Baskı ve gericiliğe son!”, “Kadın cinayetlerine son!”, “Kadının kurtuluşu sosyalizmde!”, “SML, Migros, Sinbo direniyor! Direnen işçiler kazanacak!”, “Çıplak arama insanlık suçudur sorumlular yargılansın!”, “Boğaziçi direniyor aşağı bakmayacağız!” şiarlı İEKK imzalı dövizler ve “İşten atmalar yasaklansın!”, “Tüm işyerlerine ücretsiz nitelikli kreş!”, “Krizin faturasını ödemeyeceğiz!” şiarlı DEV TEKSTİL imzalı dövizlerle alkış ve sloganlar ile coşkulu bir şekilde yüründü.
“Bu düzene karşı ‘böyle gitmez’ demek için buradayız”
Türkan Saylan Kültür Merkezi önüne gelindiğinde önce Türkçe, ardından Kürtçe olarak basın metni okundu. “Dünya kadınlarının eşitlik ve özgürlük mücadelesinin adıdır 8 Mart” denilerek başlayan açıklama, 8 Mart’ın tarihçesine dair şu ifadelerle devam etti:
“Yakılarak katledilmiş 129 tekstil işçisine adanmış, devrimlere kapı aralayan Petersburg’lu kadın işçilerin 8 Mart 1917’deki grev ve direnişlerinin tarihselliğiyle şekillenmiştir. Kadınların ezilmesinin, emeğiyle ve bedeniyle sömürülmesinin, tümüyle eşitsiz koşullara mahkum edilmesinin tüm deneyim ve görünümlerine karşı gücümüzü birleştirdiğimiz gündür 8 Mart. 8 Mart, sorunların yalnızca suretlerine karşı değil aynı zamanda, esasına karşı da mücadelenin günüdür. İşte bu yüzden, dünyanın ve ülkemizin her yerinde olduğu gibi İzmir’de de bizi güvencesizliğe, şiddete ve eşitsizliğe mahkum eden erkek egemen bu düzene karşı ‘böyle gitmez’ demek için buradayız.”
“Pandemide de kadınların talepleri görmezden gelindi”
Pandemi sürecinde halk sağlığının hiçe sayıldığı, kadınların şiddet, eşitsizlik, baskı, işsizlik, yoksullukla karşı karşıya kaldığı belirtilen açıklamada, “Pandemi önlemleri adı altında patronlar için teşvik, vergi indirimleri, istisnalar uygulanırken, kadınların talepleri görmezden gelindi. Kısa çalışma, ücretsiz izin uygulaması, evden çalışma ve hatta işten atmada ilk akla gelen biz kadınlar olduk. İşten çıkarma yasağının istisnası olan ve ‘ahlak kurallarına’ uymama anlamına gelen ‘Kod29’ ile işten çıkartma yaygınlaştı. Kod 29, aynı zamanda ‘ahlaksızlık, namussuzluk’ ile suçlanma korkusu nedeniyle kadınları kötü çalışma koşullarına mahkum etmenin sopasına dönüştü” dendi. “Evde kal” denilerek daha da eve hapsedilen kadınların aynı anda hem çalışmak, hem de ev içi işleri, çocuk/ebeveyn bakımını yapmak zorunda bırakıldığı ifade edilen açıklamada sağlık emekçilerinin bunu en ağır şekilde yaşadığı belirtildi. “İş yerlerinde covid-19 tehlikesinde, evde ise erkek şiddetine uğradılar” denildi.
“Kadınların mücadele yılı”
2020 yılında 300’den fazla kadın cinayeti işlendiği belirtilen açıklamada, kadın cinayetlerinin “kaza”, “intihar” vb. adlar altında örtbas edilmeye çalışıldığından bahsedilerek şu vurgu yapıldı:
“Biz biliyoruz ki öldürülen her kadının sorumlusu erkek egemen sistem, onun yürütücüsü devlet ve iktidarın yanlış politikalarıdır. İşte bu nedenle Türkiye'de kadınlar 2020 yılını bir mücadele yılına çevirdiler. Kadın cinayeti haberleri arka arkaya gelirken, iktidar, koruyucu yasaları uygulamadığı gibi, üstüne kadınların tek yasal dayanağı olan İstanbul Sözleşmesini iptal etmeye çalıştı. Kadınlar bulundukları her alanda ‘İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmiyoruz’ sloganını haykırarak iktidarın İstanbul Sözleşmesi’ne yaptığı saldırıyı püskürttü.”
“Kadın düşmanı kayyım zihniyeti her alanda!”
Sermaye devletinin kadını siyasi yaşamdan da uzak tutmaya çalıştığına değinilen açıklamada, belediyelere atanan kayyımların kadın düşmanı uygulamalarından, Boğaziçi kayyım rektörünün LGBTİ+’ları hedef almasından söz edilerek şöyle devam edildi:
“Kayyımlar tarafından kadın kazanımları gasp ediliyor çoğu kadın derneği, kayyımlar eliyle kahvehanelere çevriliyor. ‘Alo şiddet’ hatları, kadın konuk evleri kapatılıyor. ‘Aile ve Toplum Hizmetleri Müdürlükleri’ne erkekler atanıyor. AKP’li Özlem Zengin, ‘Türkiye’de çıplak arama olduğuna asla inanmıyorum’ derken her gün yeni bir çıplak arama veya gözaltında taciz haberi geliyor.”
“Tüm kadınlar; taleplerimizle mücadeleye!”
Son olarak “Biz İzmir’li kadınlar tüm bu baskılara rağmen #AşağıBakmayacağız, kazanılmış haklarımızı korumaya ve insanca yaşam için mücadele etmeye devam edeceğiz. Her yıl olduğu gibi bu yılda tüm kadınları haklarımızı savunmaya ve mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz. Tüm kadınları aşağıdaki talepleri sahiplenmeye ve mücadele etmeye çağırıyoruz.” vurgusu yapılan açıklamada, şu talepler sıralandı:
“-Her kadına güvenceli iş sağlansın!
-Eşit işe eşit ücret sağlansın!
-İşyerinde şiddeti, ayrımcılığı ve mobbingi önleyen düzenlemeler yapılsın!
-Kod 29 ile damgalanmaya hayır, işten çıkarmalar yasaklansın, kod 29 kaldırılsın !
-Kadın istihdamında tek seçenekmiş gibi sunulan esnek, güvencesiz, kayıt dışı ve taşeron çalıştırmaya, kiralık işçilik uygulamasına son verilsin!
-İşyerinde şiddeti, ayrımcılığı ve mobbingi önleyen düzenlemeler yapılsın!
-KHK’ler iptal edilerek haksız hukuksuz yere işten çıkarılan tüm emekçiler görevlerine iade edilsin!
-Kadınlar için daha fazla yoksulluk, şiddet, göç ve ayrımcılık anlamına gelen savaş politikaları son bulsun.
-İstanbul Sözleşmesi’nin iptali şiddetin önünü açmaktır: Sözleşme uygulansın!
-İyi hal indirimi kaldırılsın!
-Kadına yönelik her türlü şiddeti önleyen ve kadınları koruyan yasal düzenlemeler acilen yapılsın!
-Göçmen kadınlar ve çocuklar için nefret dilinden uzak insanca bir yaşam ortamı sağlansın!
-Yeterli sayıda ve kadınların yönetiminde olan, kamu tarafından finanse edilen kadın sığınma evi açılsın!
-Kadınların korunmasının önündeki tüm bürokratik ve fiili engeller kaldırılsın!
-Bütçede, eğitimde ve her türlü yasa ve uygulamada toplumsal cinsiyet eşitliği esas alınsın!
-7/24 açık, ana dilde hizmet veren kreşler açılsın, kadın veya erkek olduğuna bakılmaksızın en az 50 çalışanın bulunduğu iş yerlerinde gündüz bakım evi ve kreşler açılsın!”
Açıklamanın ardından tiyatro gösterimi ve müzik eşliğinde halaylar çekildi ve eylem bitirildi.
Aliağa’da işçilerin katılımıyla 8 Mart eylemi
Aliağa Emek ve Demokrasi Platformu’nun örgütlediği 8 Mart eylemi Petrol-İş Şubesinin önünden başladı. “Söyleyecek sözümüz, değiştirecek gücümüz var!” şiarlı pankartın taşındığı yürüyüşte kadınların sorunlarını dile getiren dövizler yer aldı.
Yürüyüş boyunca İstanbul Sözleşmesi’nin iptali, pandemi ve krizin çıkardığı fatura, kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüzdeki artış konularının işlendiği konuşmalar yapıldı, bunlara karşı sloganlar haykırıldı. Çevredeki emekçiler de alkışlarıyla yürüyüşe destek verdi.
Demokrasi Meydanı’nda basın açıklaması gerçekleştirilirken, şiir ve müzik dinletisi yapıldı. Petrokimya, metal, belediye, gemi söküm gibi işkollarından işçiler eyleme katılım gösterdi.
Kızıl Bayrak / İzmir