Teslim Demir yoldaşın ölümünün ardından söylenenlerin ve yazılanların toplu bir sunumunu içeren “Teslim Demir / Devrime adanmış yarım asır” başlıklı kitap, Eksen Yayıncılık tarafından yayınlandı. Kitap, tüm varlığıyla kendisini devrim davasına adamış Teslim Demir (Sinan) yoldaşın yarım asır boyunca kesintisiz bir biçimde süren siyasal ve örgütsel yaşamının alışılmış ölçü ve kalıplar dışında bir anlatımını sunuyor. Bir devrimcinin siyasal yaşamını içinde yer aldığı tarihsel süreçten ayrı değerlendirmek mümkün olmadığı için, kitap aynı zamanda bu tarihsel dönemin sol hareketinin genel çizgiler içinde bir değerlendirmesini de içeriyor.
Sol hareketin tarihine damgasını vuran bu dönemin ilk bölümünde, ‘60’lı yılların büyük toplumsal uyanışı ve sol kabarışı, ‘70’li yılların görkemli devrimci yükselişi var. İkinci bölümünde ise yenilgi ve tasfiyelerin birbirini izlediği, solda yıllara yayılan tasfiyeci sürüklenişin önceki dönemin devrimci düşünsel, politik ve örgütsel kazanımlardan geriye çok az şey bıraktığı bir süreç...
Öte yandan kitap, Türkiye’de 12 Eylül’ün ve ardından dünyada ‘89 Çöküşü’nün bilinçleri ve inançları ezdiği bir tarihi süreçte, neredeyse sıfırdan çıkılan bir yolda, yeni dönemin devrimci sınıf partisini inşa etmenin sonu gelmez güçlükleriyle baş etme bilinç ve iradesine de ışık tutuyor. Hakkında söylenenleri ve yazılanları okuduğumuzda, Sinan yoldaş şahsında, siyasal yaşamı boyunca tüm mücadele ve sınama alanlarında çok yönlü bir dava insanı olarak davranmayı başarabilmiş bir devrimciyi buluyoruz karşımızda.
Hakkında söylenenler ve yazılanlar toplu olarak okuduğumuzda, sadece devrim davasının nasıl büyük bir değeri yitirdiğini bir kez daha anlamakla kalmıyor, aynı zamanda onu “insan güzeli insan” kimliği başta olmak üzere, çok farklı yönleriyle de tanıma imkânı buluyoruz.
Sinan yoldaşın devrimci kimlik ve kişiliğini tanımlayan en belirgin özelliklerin partisi ve yoldaşları kadar, farklı devrimci parti ve örgütlerin temsilcileri tarafından da benzer biçimde dile getirilmiş olması, özellikle dikkat çekicidir. Bunlar, bir devrimcinin ardında edilen “adetten” sözler değildir. Sinan yoldaş üzerine kim ne söylemişse, ne söylediğini ve niçin söylediğini çok iyi bilmektedir. Duygu yüklü ama açık bir bilince dayanan düşüncelerdir bunlar.
Siyasal yaşamı boyunca hep örgütlü devrimci!
Kendini devrim denilen büyük davaya adayan herkes devrimin temel aracını da istemek zorundadır. Bu araç devrimci örgüttür. Örgütlü-partili devrimcilik, Teslim Demir yoldaşın en belirgin özelliğidir. Onun tüm siyasal yaşamı bunun üzerinde anlam kazanmıştır. 1973 THKO’sundan TDKP’ye, EKİM’den TKİP’ye, tam 50 yıl boyunca, “hep devrimci bir örgütü” olmuş, “hep de örgütlü bir devrimci” ola gelmiştir. Devrimci örgütlü yaşamdan onu ancak ölüm ayırabilmiştir. Teslim Demir, yalnızca partili bir devrimci değil, aynı zamanda partili bilinç ve tutumun, partisine tereddütsüz bağlılığın da seçkin bir temsilcisi olmuştur. “Son nefesini verene kadar...”
Uğurlama töreninde partisi adına yapılan konuşmada, bu vurgunun devamında şunlar söylenmektedir:
“Bu son söz, ilk bakışta çok sıradan duruyor, biliyorum. Yitirilen pek çok devrimcinin ardından aynı içtenlikle ve aynı sadelikle söylenir, bir tür adettendir. Yine de Teslim Demir payına, bu öylesine söylenmiş bir söz değildir… bazı örnekler buna tanıklık edebilir. İlk müdahalelerin hemen ardından tüm görevlerine geri döndü… Temmuz ayı içinde partisine yurtdışı çalışmasının son üç yılını değerlendiren kapsamlı bir rapor hazırladı. … Kendisi için politik, örgütsel ve moral bakımdan çok önemli ve anlamlı temel bir parti çalışmasına katılım hazırlığı içindeyken (bunun TKİP VI. Kongresi olduğunu artık biliyoruz) ... hastalık ... üç hafta içerisinde onu aramızdan aldı. Bu son üç haftanın son üç günü hariç o hâlâ parti yaşamımızın bir parçasıydı.”
Sadece partisinin söyledikleri değil, son günlerinde onu ziyaret eden dostları, yoldaşları ve yakınları da bunun böyle olduğuna tanıklık etmektedir. Onu son günlerinde ziyaret eden bir yoldaşının anlatımı bunun çarpıcı bir örneğidir: “Ölümünden iki hafta önce son görüşümdü. Telefonda pankartın yerini soran yoldaşına cevap verirken gülümsüyordu. ... Sevdiği bir yoldaşının makalesini illaki okumamı, fikrimi söylememi istedi. … Bu arada, Marks’ın 200. yıldönümünü yeteri derecede gündemde tutamadık dedi, çok önemli olduğunu düşünüyordu. Alman Devrimi’nin 100. Yıldönümü de öyle, güncel derslerle doluydu...” Teslim Demir, yaşamının bu son anlarında bile, tam da örgütlü bir devrimcinin sorumluluk bilinci içinde, hastalığıyla değil fakat partisinin işleri, sorunları ve sorumluluklarıyla ilgileniyordu.
Benzer bir tanıklığı, Sinan yoldaşı ‘68’lerden bu yana mücadele içinde tanıyan emektar devrimci Ziya Ulusoy da yapmaktadır: “Önemli olan yalnızca devrimci olarak ölmek değil, yaşamının sonuna kadar, ölünceye kadar devrimci kalabilmektir! Teslim yoldaş böyle bir komünistti, böyle bir devrimciydi. Ömrünün son anına kadar, son dakikasına kadar komünist olarak kaldı.” Bu, bir devrimcinin ardından edilen “adetten” bir söz değil, fakat onu yakından tanıyan deneyimli bir devrimcinin samimi bir tanıklığıdır.
Tüm tanıklıklar göstermektedir ki, Teslim Demir’in yarım asırlık siyasal yaşamında öne çıkan özelliklerinden biri de onun yetenekli ve başarılı bir örgütçü olmasıdır. Partisi bunu Dersim ve Kürdistan pratiğinden başlayarak örneklemektedir. Onu bizzat mücadele içinde tanıyan Ziya Ulusoy da bu aynı gerçeğe tanıklık etmektedir: “Aynı zamanda çok yetenekli bir örgütçüydü. ... daha büyük mücadelelerde Teslim yoldaşın rolü çok daha ileri olurdu. Buna tüm kalbimle inanıyorum.”
Önder ve sıra neferi!
Sinan yoldaşı tanıyan herkes, onun mütevazi ve emekçi karakterini özellikle vurguluyor. Kitabı okuduğunuzda karşınızda, alçak gönüllü bir önder ama aynı zamanda büyük-küçük iş ayrımı yapmayan bir sıra neferinin durduğunu görüyorsunuz. Bu özelliği onun yaşam ve davranış çizgisinin en olağan yönlerinden biri olarak öne çıkıyor.
TKİP Açıklamasında bu özelliği vurgulu bir biçimde şöyle dile getiriliyor: “‘70’li yılların devrimci yükseliş döneminde çalışmanın önderiydi, ama çalışma ve mücadele içinde aynı zamanda bir sıra neferi gibiydi. 2018 yılında TKİP’nin bir önderiydi ama hâlâ da bir sıra neferi gibi didinip çalışıyordu… Onu eylem kürsülerinde de görebilirdiniz, herhangi bir sokak başında bildiri dağıtırken ya da meydanda gazete satarken de...”
TKP-ML YDK adına yapılan açıklama da bu aynı gerçeğe işaret ediyor: “Onun katılıp da pankart taşımadığı, bildiri ve gazete dağıtmadığı hiçbir etkinlik olmamıştır. Bir kadro olarak, en sıradan insana dahi örnek olan bu tavrı, onun kibirden uzak, devrime ve partisine olan bağlılığın onda simgeleşmiş haliydi...”
Bir yoldaşı ise aynı özelliğe şu sözlerle dikkat çekiyor: “Büyük-küçük ayrımı yapmadan her işe el atar, yardım ederdin. Az önce konuşmacısı olduğun toplantının ardından, az sonra seni sandalye toplarken veya elinde süpürge ile yerleri süpürürken görmek mümkündü. Bu sende çok doğal bir davranış biçimiydi...”
Teslim Demir yoldaşın dikkat çeken bir başka yönü durum ya da ortamda umut, güven ve kararlılık aşılayan bir devrimci olmasıdır. Kendini zayıf hisseden, tereddütler ve güvensizlikler yaşayan, karamsarlık içinde olan devrimciler, onun kararlılığında güç aldıklarını, güven tazelediklerini anlatıyorlar. Kitapta bunun anlamlı örneklerinden biri, parti saflarına yeni katılan ve işçi bir ailenin çocuğu olan kadın bir yoldaşın şu sözleridir:
‘‘Biliyor musun, ben devrimcileri kahraman bilirdim. Almanya’da maden işçilerinin yaşadığı mahallede, her yıl memleketten getirdiğim romanlarda tanıdım önce Deniz’i ve ‘68 kuşağı devrimcilerini. Öyle güzel insanlar varmış dedim ve hayran oldum. Bu hayranlığım geçmişeydi sadece. Gelecekte ve o gün benim yetiştiğim yerlerde olabileceklerini hiç ama hiç düşünmedim. Sonra Avrupa’da kendisine devrimciyim diyenleri tanıdım. Heyecanım çok kısa sürdü onları tanıyınca. Hiçbiri benim kahramanlarıma benzemiyordu. Söyledikleri ve yaptıkları arasında kocaman uçurumlar vardı. (Kuşkusuz benim tanımadığım emekçi ve onurlu devrimciler de vardı onların arasında, fakat ben tanık olamamıştım o istisna azınlığa.) Ve şaşkın şaşkın bakıp ürküyordum o çelişkiden. Giderek daha da erişilmez ve uzak kalıyordu devrim ve sosyalizm. Sonra seninle ve partinle tanıştırdılar beni... O zaman anladım ki, her devrimci parti kendi insanını yaratırmış. Sen partinin, parti senin izdüşümünmüş meğer.”
“Partisine sığmayan devrimci...”
TKİP Açıklaması Teslim Demir yoldaşı, “bir partinin sınırlarına sığmayacak türden devrimcilerin az bulunur örneklerinden biri” olarak tanımlıyor. TKİP dışı tanıklıklar da onun bu ayırdedici yönüne işaret ediyor. Hakkında yapılan değerlendirmeler, devrimci değerler üzerine nasıl titrediğini, devrimci gelişmelerden nasıl heyecan duyduğunu, değişik çevrelerden devrimcilerle nasıl yoldaşça ilişkiler kurduğunu ortaya koyuyor.
’71 Devrimci Hareketinin önderleri hariç, devrimciler genellikle kendi partileriyle sınırlı olarak anılırlar. Ama Teslim Demir kitabı, bunun Sinan yoldaş için geçerli olmadığının belgesi niteliğindedir. Partisinin vurguladığı gibi, “Deniz, Mahir ve İbrahim onun için, Türkiye devrimci hareketini tarihsel olarak birbirine bağlayan bir kök ve her zaman için birleştirici değerlerdi. Teslim Demir yoldaşın devrimci kucaklayıcılığı aynı zamanda bu tarihsel mirastan besleniyordu.”
Onun “partisine sığmayan” bir devrimci olduğu gerçeğine, Halk Cepheli devrimcilerin açıklamasında yer alan şu sözler de tanıklık etmektedir: “Onun için partisi, ‘siyasal yaşamı ve mücadelesi bir partiye sığamayacak türden devrimcilerin nadir örneklerinden biriydi’ tanımlamasını yapmıştır. Gerçekten de Sinan yoldaş söz konusu olduğunda çok doğru, çok yerinde bir tanımlamadır. Sinan yoldaş, bu özelliği ile tam da içinden geçtiğimiz süreçte devrimimizin ihtiyaç duyduğu devrimcilerdendi.”
Yine parti açıklamasında, “Bazı dost devrimci örgütlerin yöneticileri ona en mahrem sayılabilecek sorunları açmakta, bilgileri paylaşmakta bir sakınca görmezlerdi.” deniliyor. Bu gerçeklik, “Wuppertal’dan bir Partizancı” imzasıyla kaleme alınan yazıda da şu içten cümlelerle doğrulanıyor: “İç sorunlarımızı sana fısıldadığımızda, bize dostça öneriler sunardın. Bu yüzdendir ki, sen ve senin gibiler devrim mücadelemizin ortak değerlerisiniz. ‘Bir partiye sığmayan devrimci kişilik’ çok yerinde bir belirleme olmuştur...”
Öte yandan parti değerlendirmesinde, “ideolojik ayrımların önemi ile devrimci açıdan kucaklayıcı ve birleştirici olmanın farkını en iyi sindirmiş insanlardan biriydi” sözleriyle, onun ilkelere bağlı kimliği de vurgulanmaktadır. Ortak devrimci değerler konusundaki hassasiyeti, devrimci örgütlerle içten yoldaşça ilişkiler içinde olması, onun için hiçbir biçimde ideolojik ayrımların büyük önemini gözden kaçırmak anlamına gelmiyordu. Nitekim, Halk Cephesi’nin açıklamasında yer alan, “Onun devrimci hareketin bütününe yaklaşımdaki ilkeli tutumu, olgunluğu, devrimciler arası ilişkileri doğru kavrayışı ve engin hoşgörüsü unutulacak gibi değildir” sözleri ile, TKP/ML-YDK açıklamasında yer alan, “Öneri, eleştiri ve katkılarını açık ve hesapsız, pragmatizmden uzak bir şekilde sunmayı da devrimci bir görev olarak yerine getirmeyi ihmal etmeyen mütevazı biriydi” sözleri, Sinan yoldaşın bu ayırdedici özelliğini vurgulamaktadır.
Yüreği insan sevgisiyle dolu bir devrimci
Devrimci bir önderdi ama aynı zamanda gerçek bir insandı. Sinan yoldaşı anlatan kitap bizi, çok değişik kesimlerden insanlarla rahat ilişki kuran, içtenlikle kaynaşan, sevgi dolu, anlayışlı, duygulu, yanı sıra çok güçlü mizahi özelliği olan bir insanla da tanıştırıyor. Bundan dolayıdır ki partisi, “Onu ‘70’li yıllardan ya da 12 Eylül zindanlarından tanıyanlar, ‘90’lı yıllar Türkiye’sinde ya da 2000’li yıllar Avrupa’sında ona yakın olmak olanağı bulmuş olanlar, üstelik çok değişik çevrelerden çok değişik insanlar, … hep de sıcak, dost, sade ve alçakgönüllü kişiliğinden, kendine özgü mizahi yeteneğinden, … çevresine de yayılan iyimserliğinden söz ediyorlar şu günlerde. Bunlar bize onun insani ve devrimci kişiliğini iç içe veren tanıklıklardır” derken, onun çok güçlü bir başka yönünü vurgulamaktadır.
Sinan yoldaşı anlatan yazıların tümünde, onun duygulu ve güçlü insani kişiliği hemen herkes tarafından vurgulu bir biçimde dile getirilmektedir. Yoldaşın gencinden yaşlısına birçok insanda ve siyasal çevrede saygınlık uyandırması, tam da bu sağlam kişilik özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Ziya Ulusoy, “Onbinleri, yüzbinleri kucaklayan mücadelelere önderlik etti. Fakat her zaman mütevaziydi.” demektedir. Bunun içindir ki, “halkın ve gençliğin sevgilisi” olmuştur.
Onu kendi çocukluğundan beri tanıyan ve “Bir yaşam filozofu” olarak tanımlayan bir yoldaşı ise, “Sırça saraylarda oturmadı, sofrasında o çok sevdiği çoban salatası ve karpuzundan başka çok şey olmadı... Üstüne başına giydikleri genellikle yoldaşlarının ve dostlarının eskileri ya da ona aldıklarıydı… Hayata dair olan her şeyi, ama istisnasız her şeyi, onun kadar anlayabilen ve anlayışla karşılayabilen çok nadir insan vardır” sözleriyle, ne kadar da güzel anlatmaktadır Sinan yoldaşı.
Devrimci kopuşun sürükleyicisi...
Teslim Demir’in kitapta yansıyan temel önemde bir başka özelliği, hep ileriye yürümesi, sürekli olarak kendini aşarak ilerlemesidir. Çok uzun sürmeyen coşkulu yükseliş dönemi dışta tutulursa, onun siyasal yaşamının önemli bir kesiti, devrim iddiasının yitirildiği, devrimci kimliğin erozyona uğradığı, ideolojik-politik-örgütsel ve moral açıdan solda ciddi tahribatların yaşandığı, dünün bir dizi devrimci parti ve örgütünün sahneden silindiği ağır ve zorlu koşullarda geçmiştir. Buradan bakıldığında, onun kendini aşarak mücadelesini sürdürmesinin özel anlamı çok daha iyi anlaşılır.
TKİP Açıklaması’nda bu çerçevede şunlar söylenmektedir:
“1986 Nisan’ında zindandan direnişler içinde moral açıdan yenilenmiş ve düşünsel bakımdan daha da olgunlaşmış olarak çıktı. Bizzat yaşadıkları ve gözlemlediklerinin de etkisi altında eski önderlik, örgüt ve çizgiye güvenini önemli ölçüde yitirmişti. Bu onun 12 Eylül yenilgisiyle yüzleşme ve devrimci özleştirel bir yenilenmeye yönelmesine adeta önden bir hazırlık olmuştu.”
“1986 yılının ikinci yarısından başlayarak TDKP bünyesinde ağır ve kolay yenilginin muhasebesi üzerinden yaşanan tartışmaların ve iç mücadelelerin merkezinde etkin bir taraf olarak yer aldı. ... devrimci kopuşun kararlı ve sürükleyici temsilcilerinden biri oldu.” … “Halkçı çizgiden kopuşun ... Halkçı eklektizmin terkedilerek marksist dünya görüşünün devrimci diyalektik yöntemi ve proleter sınıf özü üzerinden kavranmasının yarattığı düşünsel güç ve imkanların hep farkında oldu.”
Onun bu bilinç açıklığıyla, sözkonusu dönemde hala da bir etki alanı ve gücü olan eski partisini ve onun imkanlarını bir yana bırakarak, sıfırdan yeni bir siyasal yaşama başlamakta tereddütsüz davrandığını görüyoruz. En elverişsiz koşullarda ve siyasal gericilik ortamında, yepyeni temeller üzerinde adına layık bir devrimci örgütü inşa etmek, olağanüstü bir çaba ve enerjiyi, büyük bir iradi çabayı gerektiriyordu. Sinan yoldaş tam da bu zorlu yolu tercih etmişti. Böyle bir tutum ancak, Türkiye devrimine ve işçi sınıfına karşı büyük bir sorumluluk duygusu taşımak ve devrime sarsılmaz bir inanç duymak ölçüsünde mümkün olabilirdi. Sinan yoldaşın böyle bir tutkuyla hareket ettiğinin belgesidir Teslim Demir kitabı.
Bu ülkede bugüne kadar sayısız devrimci ölümsüzleşti. Devrim davası bu yiğit devrimcilerin fedakarlıkları, kararlılıkları ve adanmışlıkları sayesinde bugünlere taşınabildi.
“Son nefesine kadar davasına bağlı kalarak ayakta dimdik ölen tüm devrimciler gibi kararlılık, adanmışlık, fedakârlık vb. elbette onu da karakterize eden niteliklerdi. Ama devrimci mücadeleyi yarım yüzyılı aşkın bir süre sürdürebilmesinin gerisinde, bir devrimciyi devrimci yapan bu niteliklerin yanı sıra, onu ‘Sinan yoldaş’ yapan başka önemli niteliklere sahip olması vardı.”
İşte tam da bu özelliklerinden dolayıdır ki o partisinin “Sinan Yoldaş”ı, Türkiye solunun saygıyla karşılanan “Sinan Hoca”sı ve sevenlerinin “Karadayı”sı olmayı başarabilmiştir.
Bu anlatımlardan hareketle Teslim Demir yoldaşın idealize edildiği düşünülebilinir. Ancak böyle bir tutum, hem Sinan yoldaşın hem de partisinin dünya görüşü ve değerleriyle bağdaşmaz. O, tartışmasız bir biçimde “devrim ve sosyalizm davasına bağlılıkta kusursuzdu” ama aynı zamanda herkes gibi şu veya bu ölçüde kusurları olan bir insandı. “Devrimci yaşamı boyunca elbette o da tüm devrimciler gibi zorlu süreçler yaşadı, zayıflık ve yetersizlikleriyle yüzleşmek zorunda kaldı”. “Kusursuz değildi; tersine, hepimiz gibi çeşitli türden kusurları vardı.” Ama o “hiçbir zaman bunlara yenilmedi, yaşadığı zorlanmaları aşarak her zaman daha ileriye yürümeyi başardı. İşte bu, onun en önemli üstünlüklerinden biriydi.”
Yarım asırlık bir tarihsel dönemde en ön saflarda yerini alarak yaratılan birikime emeğini katmış, devrimci mücadelenin bitmek bilmeyen güçlüklerine ve bunaltıcı sorunlarına göğüs germiş, bunun içinde kimliğini ve kişiliğini bulmuş ve önderleşmiş bir dava adamının çok yönlü ele alındığı bu kitap, bugünün ve yarının devrimci militanları ve kadroları için çok öğretici olacaktır. Yeni kuşakların, bütünlüklü devrimci kimliğin ne demek olduğunu kavrayabilmelerini kolaylaştıracaktır.
Bu kitap, okuyanın yüreğini titretecek, bilincinde iz bırakacak, sarsıcı etkiler yaratacaktır. “Eskimiş” kabul edilen ve “unutulan” nice değerleri kimileri mahcubiyetle, kimileri de büyük bir umut ve heyecanla yeniden hatırlayacaktır. İçinden geçmekte olduğumuz dönemin zorluklarını göğüslemede samimi devrimcilere ilham verecek, yol gösterecektir.
İzmir’deki cenaze töreninde eski bir kadın yoldaşı, bir yoldaşın kulağına fısıldayarak, “üzülme, o topraklar bize yeni Sinanlar’ı yollayacaktır” demiş. Biz bu toprakların bize yeni Sinanlar’ı yollayacağına kesin olarak inandığımız gibi, onun partisinin de daha nice Sinanlar yaratacağından zerre kadar kuşku duymuyoruz.