Seçim oyununda ilk perde kapandı

2023 seçimleri göstermiştir ki; gerici-faşist rejimden hesap sormanın da kapitalist sömürü düzeninin yarattığı çok yönlü sorun ve saldırıları bertaraf etmenin de yolu seçim sandıklarından değil toplumsal mücadeleyi büyütmekten geçmektedir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 15 Mayıs 2023
  • 15:00

Düzen siyasetinin ve reformist solun aylardır hazırlandığı, deyim yerindeyse tek gündem olarak kilitlendiği parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri tamamlandı. 14 Mayıs seçimlerinin esas halkası denebilecek Cumhurbaşkanlığı seçimi ise resmi sonuçlara göre ikinci tura kaldı.

14 Mayıs seçimlerinin, burjuva düzen siyasetinde oyundan öte bir anlam taşımayan ve kitleleri gerisin geri düzene bağlamak için gerçekleştirilen seçimlerden tek farkı “rejim krizinin” yeni bir görünümü olması idi. Komünistler, 14 Mayıs seçimlerinin rejim krizi bağlamını şu değerlendirme ile ortaya koymuştu: 

“Düzen muhalefeti ezici bir sandık başarısı elde edemediği sürece, seçimler sonrası dönem bizzat düzenin kendi bünyesindeki iktidar çekişme ve çatışmaları üzerinden bir kaos ve kargaşa dönemi olmaya gebedir. Yani 14 Mayıs seçimleri muhalefetin başarısıyla sonuçlansa bile, bu şimdiki rejim krizi sürecinin sonu değil yalnızca yeni bir safhası olacaktır.”

Resmi seçim sonuçlarına göre düzen muhalefeti ilk tur seçimlerde beklediği sonucu alamadı. Dahası, “ilk turda bu iş bitecek” hayali yayan düzen muhalefeti Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ilk sıraya yerleşmeyi dahi başaramadı.

Bu bağlamda 14 Mayıs seçimleri üzerinden şekillenen parlamento dağılımı ve ikinci tura kalan Cumhurbaşkanlığı seçimi, rejim krizinin aşılması bir yana daha da derinleşeceği bir döneme girileceğini ortaya koydu. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalması, bir yandan gerici-faşist rejime yeni manevra alanları açtı öte yandan kirli çıkar ve hesaplar üzerinden şekillenen düzen içi ittifaklarda dengeleri sarsacak dinamikleri de harekete geçirdi. Bu gelişmelerin yaratacağı sonuçların ne olacağını şimdiden kestirmek güç. Fakat açık olan gerçeklik, seçim oyunun ikinci safhasına karanlık bir ortamda gidileceğidir.

14 Mayıs Erdoğan’ın “zaferi” mi?

Resmi sonuçlara göre gerici-faşist rejimin Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan seçimlerin ilk turunda yüzde elli bandına yakın bir oyla ilk sıraya yerleşti. Ortaya çıkan bu sonucun ne kadarının seçim hilesiyle elde edildiği belirsiz. Fakat, gerici-faşist rejimin manipülasyondan sandık oyunlarına kadar seçim gününde (ve öncesinde) her türlü kirli yol ve yöntemi kullandığından kuşku duymamak gerekiyor. Keza bunların bir kısmı kamuoyuna yansımış bulunuyor.

Normal koşullarda Erdoğan’ın bir “seçim başarısı” elde edeceği beklenmiyordu. Tersine belli bir denge korunsa da gerici-faşist rejimin düzen muhalefeti karşısında zayıf bir sonuç elde edeceği öngörülüyordu. Ekonomik-mali krizin yarattığı tahribat, hayat pahalılığı, yoksulluk, artan sosyal sorunlar ve insan kıyımına yol açan depremlerin sorumluluğu gerici-faşist rejimin 14 Mayıs seçimlerinde hezimete uğrayacağı beklentisini arttırmıştı. 

Bu beklenti karşılık bulmasa da seçimlerin tek kazananının Erdoğan olduğunu düşünmek bir yanılsama olacaktır. Bu bağlamda, deprem bölgeleri dahil olmak üzere ülke genelinde Erdoğan’ın belli bir seçmen desteğini koruyor görüntüsünün ortaya çıkması yanıltıcı olmamalıdır. Zira gerici-faşist rejim adına bir “seçim zaferinden” bahsetmek mümkün değildir. Verili durum gerici-faşist iktidarın dünkü gücünü koruyamadığını, buna karşın düzen siyasetinde yaşanan muhalefet krizinin ise devam ettiğini göstermektedir. Erdoğan’ın 14 Mayıs seçimleri üzerinden ortaya çıkan sözde “başarısı” ya da iktidar medyasının yaratmak istediği bu yönlü algı, temelde düzen siyasetinin bu denkleminden güç almaktadır: Süreç içerisinde gücünü ve yönetme kabiliyetini kaybeden iktidar ile yapısal olarak zaaflı, parçalı ve basiretsiz düzen muhalefeti arasındaki denklem. 

Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!

2023 seçimlerinde ilk perde kapandı. İki hafta sonra ikinci perde oynanacak. Bu iki hafta içerisinde gerici-faşist rejimin iktidar gücünü elinde tutmak için her türlü yol ve yönteme başvuracağı açık. İlk turda elde ettiği eğreti “başarıdan” aldığı güçle ve devlet aygıtının tüm olanaklarını seferber ederek hareket edeceği de öyle. Düzen muhalefeti ise türlü yol ve yöntemle ittifak dışı güçlerin oylarını devşirerek kendi lehine matematiksel sonuçlar elde etmenin hesabını yapmaktadır.

Sonuç ne olursa olsun emekçi kitleleri bekleyen şey artan sömürü, yoksunluk, baskı, açlık ve yoksulluğun devamı olacaktır. Gerici-faşist rejimin olası seçim başarısı bugünkü tabloyu çok daha ağırlaştıracaktır. Öte yandan, düzen muhalefetinin elde edeceği bir seçim başarısı aynı gerçekliğin farklı görünüm ve biçimler altında devam etmesi anlamına gelecektir. 

Son olarak vurgulanması gereken olgu şudur. 2023 seçimleri  bir kez daha göstermiştir ki; gerici-faşist rejimden hesap sormanın da kapitalist sömürü düzeninin yarattığı çok yönlü sorun ve saldırıları bertaraf etmenin de yolu seçim sandıklarından değil toplumsal mücadeleyi büyütmekten geçmektedir. Zira, emekçilerin yaşadığı çok yönlü sorunlar seçimler üzerinden çözülemez. Ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel boyutları olan ve temelinde kapitalist sistemin yer aldığı çok yönlü sorunlar ancak sosyal-toplumsal mücadeleleri güçlendirerek geriletilebilir. Tüm bu sorunların kalıcı ve köklü çözümü ise işçi sınıfının merkezinde yer aldığı toplumsal bir devrimle, kapitalizmin aşılıp sosyalizmin kurulmasıyla mümkün olabilir.

Bu bağlamda, işçi sınıfı ve emekçiler bugünden 28 Mayıs’ta yapılacak seçimlere değil, seçimlerin hemen ardından toplumu bekleyen zorlu döneme ve bu dönemin sınıf mücadelelerine hazırlanmalıdır.