Seçim oyununda ilk perde kapandı...

İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır!

Yılların ürünü olarak yaratılan siyasal kuşatma kırılmalı, sınıf içindeki her türlü gerici düşünceye karşı kararlıkla mücadele edilmeli, sendikalar bürokrasiden temizlenerek işçilerin öz örgütleri haline getirilmelidir. Bu, fabrika fabrika, işyeri işyeri, havza havza birleşerek, örgütlenerek, mücadele edilerek başarılacaktır.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 18 Mayıs 2023
  • 19:00

Tüm toplumun kilitlendiği parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri tamamlandı. Erdoğan bu kez yüzde 50+1’i bulamadı ama ortaya çıkan tabloda ikinci tur için avantaj sağladı. AKP önemli bir oy kaybı yaşamasına rağmen %35 civarında oy aldı. Ama gerek MHP’nin beklenilen oranda bir gerileme yaşamaması, gerekse YRP gibi ittifak kurduğu odakların beklenilenin üstünde oy alması, meclis çoğunluğunun Cumhur ittifakında kalmasını sağladı. Düzen muhalefeti önden yaratılan çoşkulu havaya rağmen belirgin bir yükseliş sağlayamazken, yine umut olarak pazarlanan reformist partiler ittifakı beklenilenin altında bir oy aldı.

Bu tablonun 21 yıllık AKP iktidarından artık nihayet kurtulacağını düşünen kesimlerde büyük bir düş kırıklığı ve umutsuzluk yarattığı görünüyor. Ortaya çıkan durumun faturası ise bir kez daha emekçi halka, en çok da işçi sınıfına kesiliyor. Derinleşen yoksulluğa, artan hayat pahalılığına, yaşanılan bunca yolsuzluğa, büyüyen adaletsizliğe, yakın zamandaki deprem yıkımına rağmen işçi sınıfı ve emekçilerin gene AKP ve Erdoğan’ı tercih ettiği dile getirilerek buna öfke ve tepki gösteriliyor. Bu, işçi sınıfı ve emekçilerin bilinçlerinin geriliğine, hatta cehaletine bağlanıyor. “TOGG kazandı, soğan kaybetti” söylemleri sosyal medya sayfalarından, kahve sohbetlerinden pek bilmiş uzmanların sosyolojik analizlerine taşınıyor. İşçi sınıfının kendisi için yaratılan “yanılsama dünyasından memnun olduğu”, hatta bundan çıkmak istemediği, ciddi ciddi iddia edilebiliyor.

İşçi sınıfı ve emekçilerin bilinç ve örgütlülük düzeyinin oldukça geri olduğu, uzun yıllardır kendisini kuşatan ideolojik ve kültürel atmosferin etkisi altında bulunduğu kuşkusuz bir gerçektir. İşçi sınıfı hareketinin uzun yılları bulan durgunluğunun AKP gibi emek düşmanı bir iktidarın yıllarca ayakta kalmasını sağlayan temel etmenlerden biri olduğu da bir gerçektir. Ancak işçi sınıfını, tam da AKP’nin yaptığı gibi, boş vaatlerle kandırılacak bir nesne olarak görenlerin, onun mücadelesini geliştirmek şöyle dursun, ortaya çıkan kendiliğinden tepkileri bile seçim hesaplarına, dolayısıyla kurulu düzene hapsetmeye çalışanların, bu noktada söyleyebilecekleri tek bir söz dahi yoktur.

Sermaye diktatörü Tayyip Erdoğan’ın yıllarca toplumu kutuplaştırmasına, bekâ-terör gibi kavramlarla kitlelerin bilincini bulandırmasına çanak tutan düzen muhalefetinin kendisidir. Aynı düzen muhalefeti, mücadeleye yönelen kitleleri dizginlemekten başka bir şey yapmamalarına rağmen yine de işçi sınıfı ve emekçilerin yaşadığı ekonomik ve sosyal sorunlardan beslenmiş, elde ettiği kısmi oy artışını da buradan sağlamışlardır.

Aynı şekilde, sınıfın eylemini ve mücadelesini örgütlemek yerine, popülist söylemlerle sınıfı etkileyerek, böylece düzen parlamentosunda yer kapmaya çalışanların durumu da özünde çok farklı değildir. Bunların kendilerine seçtikleri sıfatlar (sosyalist, komünist vb.) ne olursa olsun, sınıf mücadelesine verebilecekleri gerçek bir katkı yoktur.

Evet, yaşanan ağır ekonomik ve sosyal yıkıma rağmen, işçi sınıfının azımsanmayacak bir kesimi halen de, AKP ya da onun himayesinde bulunan gerici odaklardan oylarını esirgememektedir. Bunun temel nedeni sınıfın içinde bulunduğu çıkışsızlıktır. Bugün işçi sınıfı siyasal ve ideolojik olarak kuşatılmış durumdadır. Halen biricik kitlesel örgütlülüğü olan sendikaları, sermaye adına sendikal bürokrasi tarafından gasp edilmiştir. Ortaya çıkan türlü mücadele arayışları, devlet -sendikal bürokrasi- siyasal iktidar üçgeni tarafından dizginlenmekte, saptırılmakta ve gerektiğinde de ezilmektedir. Bu da işçilerin kendilerine ve örgütlü mücadeleye olan güvenlerini sarsmakta, onları umutsuzluk ve çaresizlik içinde düzen içi arayışlara yöneltmektedir. Bu tablodan sınıfın tabandan eylemi örgütlenerek çıkılacaktır. Başka da bir çıkış ya da çözüm yoktur.

Yılların ürünü olarak yaratılan siyasal kuşatma kırılmalı, sınıf içindeki her türlü gerici düşünceye karşı kararlılıkla mücadele edilmeli, sendikalar bürokrasiden temizlenerek işçilerin öz örgütleri haline getirilmelidir. Bu, fabrika fabrika, işyeri işyeri, havza havza birleşerek, örgütlenerek, mücadele edilerek başarılacaktır. Bunun ürünü bir işçi hareketi, siyasal yaşamda kendi çıkarlarını kendi gücüne dayanarak savunan gerçek bir güç haline gelecektir. İşte o zaman önünde hiçbir güç duramayacaktır. İşçi sınıfının bundan başka bir yolu yoktur.

Emeğin Kurtuluşu