İşçiler, emekçiler, gençler!
Çok yönlü krizler içinde debelenen sermaye düzeni, 14 Mayıs’ta toplumun önüne sandıkları koymaya hazırlanıyor. Bu nedenle, iktidarı ve muhalefetiyle tüm düzen güçleri aylardır seçim gündemine kilitlenmiş durumdalar. Çeşitli ittifaklarda yer alan düzen partileri temelsiz vaatler ve seçim rüşvetleri ile emekçilerin karşısına çıkıyorlar. Başta açlık, yoksulluk, sömürü ve baskı olmak üzere sayısız sorunla boğuşan emekçilere seçim sandıklarını çözümün adresi olarak gösteriyorlar.
Düzen partilerine verecek oyumuz yok, soracak hesabımız var!
Yirmi yıldır iktidar koltuğunda oturan AKP, gelinen yerde açık bir yağma ve talan düzeni kurmuş bulunuyor. Emekçilere dayatılan ekonomik-sosyal yıkım saldırıları, sömürüyü katmerleştiren uygulamalar, çevresel yıkımı görülmemiş boyutlara taşıyan rant ve talan politikaları, sınırlı siyasal hak ve özgürlüklerin dahi rafa kaldırılması, eğitim ve sağlık başta olmak üzere sosyal hakların piyasalaştırılması, çıplak baskı ve zorbalığın kurumsallaşması, tam yirmi yıldır bu haramiler düzeni eliyle sürdürüldü. Yine emekçi kadınların yaşadığı çifte baskı ve sömürü, cinsel şiddet ve cinayetler AKP iktidarı döneminde katlanarak arttı. Kürt halkı her türden saldırının hedefi haline getirildi. Son yıllarda tırmandırılan kirli savaş politikalarıyla Kürt halkının kazanımları ortadan kaldırılmak istendi. Gençlik ise başta eğitim hakkı olmak üzere tüm temel hakları elinden alınarak geleceksizliğin kör karanlığına itilmiş durumda.
Son yaşanan depremler ise gerici-faşist iktidarın ne denli çürümüş bir yapı olduğunu açıkça gözler önüne serdi. Rant ve talan eksenli politikalar, çarpık kentleşme ve alınmayan önlemler nedeniyle on binlerce insan depremde ve sonrasında yaşamını yitirdi. Hayatta kalanlar ise kaderine terk edildi. Gerici-faşist iktidar, tıpkı pandemi döneminde olduğu gibi, depremin yarattığı insani, iktisadi ve kültürel yıkımın sorumluluğunu taşımaktadır.
Bugün “Cumhur İttifakı” adı altında sermaye devletini yöneten faşist tek adam rejimi, sanki emekçilerin yaşamını cehenneme çeviren tüm bu sorunların sorumlusu değilmiş gibi dayanaksız müjde ve vaatlerle pişkince oy istiyor. Toplumsal desteği eriyen, ayağının altındaki toprak gün be gün kayan rejim ayrımcılığı körükleyerek, toplumu kutuplaştırarak oy devşirmeye çalışıyor. Kirli provokasyonlar ve çeşitli hileler yoluyla seçimi kotarmaya, iktidar gücünü elinde tutmaya odaklanmış bulunuyor.
***
“Millet İttifakı” adı altında birleşen düzen partileri ise, ekonomik-sosyal yıkım saldırılarıyla bunalan ve AKP iktidarına karşı öfkesi büyüyen emekçilerin yakıcı taleplerini istismar ediyor. Temelsiz vaatlerde bulunarak seçimleri kazanmaya, böylece sermaye adına devleti yönetmeye hazırlanıyor. Sömürü, açlık, yoksulluk, savaş, çevresel yıkım, ulusal ve cinsel ayrımcılık gibi sorunların kaynağında kapitalist sömürü düzeni yer alıyor. Muhalefet bileşenleri bu gerçeğin üzerini bilinçli bir sınıfsal tutumla örterek emekçilerden oy istiyorlar. Toplumu pençesine alan kapsamlı iktisadi, sosyal ve siyasi sorunların çözüm adresi olarak sandıkları gösteriyorlar.
Gerçekte düzen muhalefetinin de kapitalist sömürü düzeninden kaynaklanan çok yönlü sorunları çözmek gibi bir iddiası ve programı bulunmuyor. Olası bir seçim başarısının ardından ilk yapacakları iş, kapitalizmin ürünü olan krizlerin faturasını döne döne emekçilere ödetmek olacaktır. Çünkü düzen muhalefetinin varlık sebebi de sermaye düzeninin devamını sağlamak ve güvencelemektir. Bu ise sömürü koşullarının olduğu gibi devam etmesi, kapitalist sistemin çarklarının sorunsuz bir şekilde dönmesi, bunun için de emekçilerin mücadelesinin ezilmesi demektir.
Tek söylemi “parlamenterist sisteme dönüş” olan düzen muhalefetinin kendisi de gericilikle maluldür. İçinde AKP ve MHP artıklarının da yer aldığı Millet İttifakı, burjuva gericiliğinin çeşitli renklerinin koalisyonu olarak şekillenmiştir. Böylesi bir yapıdan emekçilerin sorunlarını çözmesini beklemek, tırnak ucu kadar ilerici bir yan aramak, yaratılmak istenen yanılsamanın parçası olmak demektir. Çünkü, emperyalistler ile işbirlikçi burjuvazi adına devleti yönetmeye talip olan Millet İttifakı’nın siyasal hak ve özgürlükler, kadın sorunu, Kürt sorunu, gençliğin gelecek özlemi gibi yakıcı toplumsal sorunlar karşısındaki konumu AKP-MHP iktidarından farksızdır.
Özetle, iktidarı ve muhalefetiyle düzen güçleri sermaye egemenliğinin ve sömürü koşullarının devam etmesini esas almaktadır. Bu yönüyle programları tektir. Yine, emperyalistlerle kurulan kölece bağımlılık ilişkilerinin devamı başta olmak üzere, sermaye düzeninin iç ve dış politikalarını belirleyen her kritik konuda bir ve aynı konumdadır.
Dolayısıyla, emperyalistlerin ve işbirlikçi sermaye sınıfının uşaklığını yapan düzen partilerine verilecek oyumuz yoktur, sorulacak hesabımız vardır.
Seçim oyununun diğer aktörleri
İçinde bulunduğumuz seçim döneminde, tıpkı düzen partileri gibi çeşitli ittifaklarda bir araya gelen bir dizi sol parti ve örgüt de toplumun yaşadığı sorunların çözüm adresi olarak sandıkları gösteriyor. Onlar da işçi ve emekçilerin karşısına çeşitli vaatlerle çıkarak oy istiyorlar.
Parlamenter başarı elde ettiklerinde adaleti, eşitliği, özgürlüğü ve refahı getireceklerini iddia ediyorlar. Oysa kapitalist sistemde sermayenin egemenliğini hedeflemeden, sömürü ilişkilerini ortadan kaldırmadan, emperyalistlerle kölece bağımlılık ilişkilerine son vermeden bunların gerçekleştirilemeyeceği açıktır.
Dolayısıyla, seçim sandıklarını çözüm olarak sunan sol parti ve örgütler de emekçilerin umutlarını sermaye düzeninin temsili kurumlarına, yürütme-yönetme aygıtlarına bağlamaktadırlar. Bu yönüyle onların tutumları da özü itibariyle düzen muhalefetinden farklı değildir.
Sınıfa karşı sınıf, düzene karşı devrim, kapitalizme karşı sosyalizm!
İşçiler, emekçiler, gençler!
Bir avuç asalak burjuvanın başta üretim araçları olmak üzere tüm zenginlikleri elinde tuttuğu, işçi sınıfı ve emekçilerin azgınca sömürüldüğü kapitalizm koşullarında yaşıyoruz. Sömürü, açlık, yoksulluk, yoksunluk, çevresel yıkım, savaş, ulusal-etnik-mezhepsel ve cinsel ayrımcılık, baskı ve zorbalık başta olmak üzere emekçilerin yaşadığı tüm sorunların temelinde kapitalist sistem vardır. Bu sistem döne döne bu sorunları üretmektedir. Sermayenin sınıf egemenliğine son vermeden bu sorunları kalıcı olarak çözmek mümkün değildir.
Meclisiyle, bürokrasisiyle, yargısıyla, ordusuyla, polisiyle, yani tüm kurumlarıyla sermaye devleti ise kapitalist sömürü düzenini korumanın ve güvencelemenin en temel aygıtıdır. Emeği boyunduruk altına alarak sömürü ilişkilerinin sorunsuzca devam etmesini sağlamak sermaye devletinin asli varlık nedenlerinden biridir.
Dolayısıyla seçim sandıkları da, meclis de, sermaye devletinin başka kurumları da toplumun yaşadığı çok yönlü sorunları çözmez, çözemez. Sermaye devletinin varlık sebebi kapitalizmin ürünü olan bu sorunları çözmek değil, tersine cehennem koşularında yaşam savaşı veren emekçi kitleleri tüm kurumları ve her türden ideolojik aygıtıyla zapturapt altına tutmaktır.
Tam da bu nedenle, işçi sınıfı ve emekçiler bu haramiler düzenine bel bağlamamalı, seçim oyunlarına kanmamalıdırlar. İşçi ve emekçiler için tek gerçek seçenek, temel hak ve özgürlükler ile yaşamsal talepler uğruna mücadeleyi büyütmektir. Toplumun tepesine çöreklenen gerici-faşist rejimi defetmenin, siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel hakları söküp almanın, baskı ve zorbalığa dayalı kuşatmayı parçalamanın örgütlü mücadele dışında bir yolu yoktur. Başta sömürü, açlık, yoksulluk, geleceksizlik, savaş, ulusal eşitsizlik, kadınlar üzerindeki çok yönlü sömürü ve baskı olmak üzere, kapitalist sistemin yarattığı toplumsal sorunlardan kalıcı olarak kurtulmanın yolu ise devrimdir. Sermayenin sınıf egemenliğine son verecek bir toplumsal devrim ancak bu sorunları köklü olarak ortadan kaldırabilir.
İşçiler, emekçiler ve gençler 14 Mayıs seçimlerini bu bakışla ele almalıdırlar. Umudu ve çözümü sandıklarda değil “Sınıfa karşı sınıf, düzene karşı devrim, kapitalizme karşı sosyalizm!” çizgisinde büyütülecek mücadelede aramalıdırlar.
Tüm işçilere, emekçilere, gençlere, ezilen halklara ve emekçi kadınlara çağrımızdır. Düzenin seçim oyununa kanmayalım, işçi sınıfının devrimci programı etrafında birleşip devrim ve sosyalizm mücadelesini büyütelim! Pandemide, depremlerde, fabrikalarda, sokaklarda kanımızı döken, emekçileri yarı aç yarı tok bir yaşama mahkûm eden haramiler düzeninden hesap soralım!
Acil demokratik, siyasal, ekonomik ve sosyal taleplerimiz:
- Sınırsız söz, basın, örgütlenme, gösteri ve toplanma özgürlüğü!
- Olağanüstü Hal, Terörle Mücadele Yasası, İller İdaresi vb. tüm faşist yasalar iptal edilsin!
- Açık-gizli tüm faşist-militarist örgütlenmelerin dağıtılsın!
- İşkenceye son, tüm siyasal tutsaklara özgürlük!
- Tüm çalışanlar için grevli ve toplu sözleşmeli sendika hakkı. Sınırsız grev ve genel grev hakkı. Lokavt yasaklansın!
- Emperyalistlerle açık-gizli tüm antlaşmalar iptal edilsin!
- NATO, AB, AGİT vb. emperyalist kuruluşlarla tüm ilişkiler kesilsin!
- Türkiye’deki tüm askeri üs ve tesislere el konulsun!
- İMF, Dünya Bankası vb. emperyalist mali kuruluşlarla kölece ilişkilere son!
- Dış borç ödemeleri durdurulsun. Tüm dış borçlar geçersiz sayılsın!
- Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!
- Herkese sağlığa ve ihtiyaca uygun ucuz konut!
- Herkese parasız sağlık hizmeti!
- Her düzeyde parasız eğitim. 17 yaşına kadar zorunlu eğitim. Bilimsel, demokratik ve laik eğitim. Özerk-demokratik üniversite.
- Tüm çalışanlar için genel sigorta (işsizlik, sağlık, kaza, yaşlılık vb.). Sigorta primleri devlet ve işveren tarafından ödensin. Sosyal sigorta kurumlarında işçi ve emekçi denetimi!
- Bedensel ve zihinsel engellilere, yaşlılara, kimsesiz ve yetim çocuklara bakım ve yardım!
- Her türlü dolaylı vergi kaldırılsın. Artan oranlı gelir ve servet vergisi!
- Toplumsal hayatın tüm alanlarında kadın-erkek eşitliği!
- İnanç ve vicdan özgürlüğü!
- Din ve devlet işleri tam olarak ayrılsın. Diyanet ile gericilik yuvası tarikat ve cemaatler dağıtılsın. Devletin dinsel kurumlara yardımına son. Mezhepsel ayrıcalıklara ve baskılara son!
- Bilim, sanat ve kültür üzerindeki her türlü gerici baskı, sansür ve kısıtlamaya son!
- Çevre tahribatına son. Doğal, tarihi ve kültürel çevre korunsun!
- 7 saatlik işgünü, 35 saatlik çalışma haftası. Sağlığa zararlı ve tehlikeli işlerde azami 5 saatlik işgünü!
- Kesintisiz iki günlük hafta tatili. 6 haftalık yıllık ücretli izin!
- İnsanca yaşamaya yeten, vergiden muaf asgari ücret!
- Eşit işe eşit ücret!
- Her türlü fazla mesai yasaklansın!
- Kadın işçilerin kadın, ana ve çocuk sağlığına zararlı işlerde çalıştırılması yasaklansın. Doğumdan önce ve sonra 3’er aylık ücretli izin, tıbbi bakım ve yardım. Kadınların çalıştığı tüm işyerlerinde kreş ve emzirme odaları.
- 14 yaşından küçük çocukların çalıştırılması yasaklansın. 14-18 yaş arası çocuklar için maddi üretim genel ve mesleki eğitimle birleştirilsin.
- Orta çağdan kalma bir yarı-feodal uygulama olan çıraklık tasfiye edilsin!
- İş güvenliğine ve sağlıklı çalışma ortamına ilişkin teknik ve sıhhi düzenleme ve önlemler uygulansın. İşçi temsilcilerinin yönetiminde, teknik ve sağlık uzmanlarından oluşan iş müfettişliği.
- Esnek üretim ve taşeronlaştırma yasaklansın!
- İş yasasında tarım işçileri aleyhine olan tüm hükümler kaldırılsın!
Kahrolsun sermaye iktidarı!
Yaşasın devrim ve sosyalizm!
Yaşasın sosyalist işçi-emekçi cumhuriyeti!
Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu
Nisan 2023