Seçim aldatmacası geride kaldı…

Sermayenin saldırıları aralıksız devam ediyor!

İktidarın baskı ve zorbalığına, düzen muhalefetinin ise sokağa yönelik her eğilimi dizginleme çabasına rağmen kitlelerin öfkesini harekete geçirip toplumsal mücadeleyi ileriye taşımak önümüzdeki dönemin en kritik sorumluluğunu oluşturmaktadır. Bu sürecin ilk önemli halkası ise 2024 1 Mayıs’ıdır. Zira, işçi sınıfının ve emekçilerin alttan alta güçlenen tepkisini 1 Mayıs alanlarına taşımak, iktidarın masasında duran saldırı programına verilecek ilk güçlü yanıt olacaktır.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 03 Nisan 2024
  • 21:26

2024 yerel seçimleri geride kaldı. Haftalardır gerek düzen siyasetinin gerek parlamenterist-reformist solun gerekse toplumun gündemini seçimler oluşturuyordu. Havada uçuşan temelsiz vaatlere sahte hayallerin eşlik ettiği, emekçilerin bu minvalde düzen siyaseti zemininde taraflaştırılmaya çalışıldığı seçim döneminde İstanbul ve Ankara gibi kentlerde iktidar ile düzen muhalefeti arasındaki kapışma siyasi bir güç gösterisine dönüşmüştü.

Tüm bu tabloya rağmen yerel seçimler toplum çapında 2023 seçimleri kadar “heyecan” yaratmadı. Elbette bunda, düzen siyasetindeki dengenin cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri üzerinden gerici-faşist iktidar lehine kurulmuş olmasının önemli bir payı var. Zira, hem düzen cephesi hem de toplumun önemli bir kesimi yerel seçimlerin bu dengede esasa ilişkin bir değişiklik yaratmayacağının farkında idi. Komünistler, yerel seçimlere ilişkin yaptığı değerlendirmede bu olguyu şu çerçevede ortaya koymuştu:

“Mayıs 2023 genel seçimleri düzen içi siyasal güç dengesinin dinci-faşist iktidar lehine korunmasıyla sonuçlanmıştı. Bu sonucun ardından gündemdeki yerel seçimler bunda esaslı bir değişiklik yaratmayacaktır. Kuşkusuz iktidarın muhtemel bir başarısı ona yeni bir güç verecektir ama bu olayların gidişini esası yönünden etkilemeyecektir. Düzen muhalefetinin muhtemel bir başarısı ise yalnızca mevcut güç dengesinin bugünkü biçimiyle korunması anlamına gelecektir. Her iki durumda da siyasal sürecin mevcut seyrinde esaslı bir değişiklik olmayacaktır.” (Yerel seçimler ve sol, www.tkip.org)

Gerici-faşist iktidar bloğunun seçim hezimeti

Ekseninde AKP’nin yer aldığı gerici-faşist blok yerel seçimlerde son yılların en büyük hezimetini yaşadı. Öyle ki, AKP ülke çapında ikinci parti konumuna geriledi. İktidar cephesinden yansıyan suskunluk ise halihazırda aldıkları yenilginin şokunu üzerinden atamadıklarını göstermektedir.

Gerici-faşist rejimin öngöremediği oranda ağır bir hezimete uğramasının gerisinde, toplum çapında yarattıkları iktisadi-sosyal yıkım tablosu yer almaktadır. Zira, iki seçim dönemi arasındaki kısa zaman diliminde enflasyon yükselmeye devam etmiş, emekçilerin alım gücü sürekli olarak aşağı çekilmiş, faizler yükseltilirken TL döviz karşısında değer kaybetmeye devam etmiştir. Bütünlüğü üzerinden tüm bu gelişmeler emekçilerin yaşamını iktisadi ve sosyal açıdan ciddi bir yıkıma sürüklemiştir. Bir yandan toplum yaşamının bir dizi alanında devreye sokulan gerici, baskıcı ve keyfi politikalar öte yandan kriz koşullarında emekçilere dayatılan bu sefalet koşulları, iktidarı yerel seçimlerde hezimete uğratan sürecin arka planını oluşturmaktadır. Buradan hareketle denebilir ki, seçim sonuçları çapsız düzen muhalefetinin başarısını değil, sosyal ve iktisadi açıdan çok yönlü yıkıma uğratılan emekçilerin büyüyen tepkisini ortaya koymaktadır. Seçimlerin en önemli toplumsal sonucu bu olmuştur.

Yerel seçimlerin düzen cephesindeki siyasal sonuçları ise süreç içerisinde kendisini ortaya koyacaktır. Şimdilik şu kadarı ifade edilebilir: Toplumsal desteği eriyen bir gücün iktidar koltuğunda oturmaya devam etmesi, tersinden düzen muhalefetinin emekçilerin tepkisi ile yelkenlerini doldurarak yerel seçimlerde beklemedikleri bir kazanımla çıkması sermaye düzeni adına siyasal krizin ve istikrarsızlığın devamı anlamına gelmektedir. Bu denklemde gerici-faşist rejimin iktidar gücünü elinde tutmak için önümüzdeki dönem boyunca her türlü yol ve yöntemi kullanacağı (2015 Haziran seçimlerinde görüldüğü üzere) deneyimle sabittir. Düzen muhalefetinin ise “iktidarı devralmaya” hazırlık adı altında bilindik “sorumlu muhalefet” tutumunu sürdüreceği de öyle.

Asıl olan sınıfın ve devrimci mücadelenin gündemidir

“Siyasal sonuçları üzerinden baktığımızda, seçimlerin kendisi değil fakat hemen sonrası önemlidir. Zira sonuç ne olursa olsun, ağırlaşan ekonomik ve mali krizin faturası, gündeme getirilecek daha kapsamlı saldırılarla işçi sınıfına ve emekçilere ödettirilecektir. Kuşkusuz bu halen de yapılmaktadır. Fakat gündemdeki seçimler nedeniyle seçmen desteği kaygısı iktidarı bu konuda belli ölçülerde sınırlamaktadır. Seçimlerin ardından kendisi payına bu handikap ortadan kalkmış olacaktır.” (Yerel seçimler ve sol, www.tkip.org)

Yukarıdaki değerlendirmede altı çizildiği gibi, yerel seçimler geride kaldı ve gerici-faşist rejim ajandasındaki saldırı programını kapsamlı bir şekilde uygulamaya hazırlanıyor. Seçimlerin hemen ardından sarayın Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bunu ilk ağızdan duyurmuş da oldu. Şimşek sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şunları ifade etti:

“Eylül 2023’te açıkladığımız Orta Vadeli Programımızı (OVP) güçlendirerek kararlılıkla uygulamaya devam edeceğiz.”

Her ne kadar yaşadığı seçim yenilgisi, iktidarı bu kapsamlı saldırıları uygulamak konusunda basınç altına alsa da bundan geri durmayacaktır. Zira, sermaye adına krizin faturasını yeni ve kapsamlı bir boyutta emekçilere ödetmekten başkaca bir seçenekleri bulunmuyor.

Bunun kendisi, önümüzdeki süreçte iktisadi ve sosyal yıkımın derinleşeceği, buradan hareketle sınıf ve emekçi kitlelerin tepkisini büyüten gelişmelerin yaşanacağı anlamına gelmektedir. Seçim sandıklarına yansıyan tepkinin önümüzdeki dönemde hangi biçimlerde açığa çıkacağını şimdiden öngörmek güç. Fakat, toplumun önemli bir kesiminin direnme ve mücadele etme eğiliminin moral ve siyasal bakımdan seçim öncesine göre çok daha güçleneceğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Sorun ne yapıp edip emekçiler içerisinde krizin çok yönlü yıkımına karşı biriken öfkeyi eylemli bir tepkiye dönüştürmekte düğümlenmektedir. Dolayısıyla, iktidarın baskı ve zorbalığına, düzen muhalefetinin ise sokağa yönelik her eğilimi dizginleme çabasına rağmen kitlelerin öfkesini harekete geçirip toplumsal mücadeleyi ileriye taşımak önümüzdeki dönemin en kritik sorumluluğunu oluşturmaktadır. Bu sürecin ilk önemli halkası ise 2024 1 Mayıs’ıdır. Zira, işçi sınıfının ve emekçilerin alttan alta güçlenen tepkisini 1 Mayıs alanlarına taşımak, iktidarın masasında duran saldırı programına verilecek ilk güçlü yanıt olacaktır. Dahası,1 Mayıs’ın ne denli güçlü örgütlendiği, sermayeye 1 Mayıs alanlarından ne denli güçlü bir yanıt verildiği sonraki sürecin seyrini de etkileyecektir.