31 Mart yerel seçim sonuçları AKP’nin 22 yıl sonra ilk kez ciddi bir hezimete uğrayarak ikinci parti durumuna düştüğünü gösterdi. CHP ise 12 Eylül 1980 faşist cuntasından sonra ilk kez birinci parti oldu.
Seçim sürecinde yalan da olsa vaatte bulunacak durumu kalmayan AKP küstahça tehditlerle oy istedi. Buna rağmen işçiler, emekçiler (özellikle emekliler) bu kez tehditlere prim vermedi. Dinci gerici Cumhur ittifakını hezimete uğrattı. Saray rejimine yaranmak için kepazelikler yapan ırkçı Meral Akşener ve partisi de utanç verici bir hezimet yaşadı. CHP ise sürpriz bir “başarı” kazandı. AKP’ye desteğini açıklayan Menzil tarikatının kalesi Adıyaman’da bile AKP kaybetti, CHP açık bir farkla “kazandı”.
Reformist solun “Belediye sosyalizmi” üzerine inşa ettiği boş umutlar dağıldı. Dinci-faşist rejime yıllardan beri dalkavukluk yapan Perinçekçi gericiler ise, ülke genelinde dört muhtarlık kazanarak Vatan Partisi’nin halktan gördüğü “teveccühle” iftihar ettiler.
***
Bazı burjuva köşe yazarları, halkın ilk kez Erdoğan’a alternatif bulduğunu belirterek, sürpriz başarıyı İmamoğlu’na bağlıyor. Ki bu düşünce kısmen doğrudur. AKP-Erdoğan 2015’ten beri “alternatifsiz” olduğu ya da öyle pazarlandığı için kazandı, elbette her seçimde hile/hurda, tehdit, rüşvet gibi pisliklerin de etkisi oluyordu. Özellikle 28 Mayıs 2023’te Erdoğan’ın kaybedeceğine neredeyse kesin gözüyle bakılıyordu. Ama Erdoğan’ın rakibi olan 6’lı masa, seçmenin gözünde alternatif olamadı. Yerel seçimlerde ise İmamoğlu alternatif görüldü. “Erdoğan”la tek adam yerine İmamoğlu’yla “tek adam kurgusu”, AKP’den kurtulmak için umut oldu seçmenin gözünde.
Süreç nasıl ilerler? Şimdiden bu konuda kesin şeyler söylemek spekülasyondan öteye geçmez, ama CHP’nin seçim başarısında “Erdoğan’dan kurtaracak İmamoğlu” kurgusunun da payı oldu. Eğer seçmenin hayalini kurduğu değişim olursa Erdoğan gidecek, Erdoğan’a öykünen İmamoğlu gelecek.
Yani düzen içi değişimin işaret fişeği yakılmış görünüyor. Zira ülke üzerine kabus gibi çöken Erdoğan ve onun kokuşmuş saray rejiminin eskisi gibi yola devam etmesinin koşulları kalmadı.
***
Kürt illerinde DEM Parti’nin beklenenin biraz üzerinde başarısı oldu. Sadece seçim üzerinden değerlendirilecek olursa, DEM Parti Kürt illerinde net bir başarı elde etti. Dinci-faşist rejimin baskı, zulüm ve hileleri, Kürt halkının yaptığı tercihle boşa düşürüldü.
Kayyım saldırısına karşı Kürt halkının tavrı, Kürt hareketinin politik duruşundan bağımsız olmayacaktır. Yasa dışı kayyım saldırısına sokakta verilen yanıt saray rejiminin bu saldırıyı devam ettirmesinin önüne geçti.
***
AKP-MHP iktidarına karşı öfke yerel seçimlerde sandıklarla sınırlı olsa da bir direnişe dönüştü. Seçim sonuçları esas olarak buradan doğru okunmalı. Tepki düzen içi alternatifle sınırlı olsa da işçi sınıfıyla emekçilerin düzeni aşan, yıkan bir alternatife de yönelebileceğinin ipuçlarını verdi.
Kuşkusuz bu kendiliğinden olmayacak. Seçim sonrasında beklenen saldırılara kaşı işçi ve emekçilerin örgütlenmesine paralel bu alternatif gelişebilir. İşçi ve emekçiler taban örgütlülüklerinde birleşip mücadele ederek saldırıları püskürtebildiği oranda düzeni aşan alternatife yönelebilecektir. Kuşkusuz ki, bunun için seçim sandıklarında ortaya konan “pasif direnişin” aktif bir toplumsal mücadele niteliği kazanması gerekecektir.
Seçim sonuçlarını böyle okuyabilmeli, işçi sınıfıyla emekçilerin örgütlenmesi ve mücadeleye atılması için umutla ve daha fazla enerjiyle yüklenmeliyiz.
H. Ortakçı