“Günlerin bugün getirdiği baskı, zulüm ve kandır!”
İşçiler, emekçiler, kardeşler!
Kapitalistler, sömürü düzenlerini pençesine alan ekonomik-mali krizi yönetmek adına yıllardır faturayı bizlere kesiyorlar. Çalışma koşullarımızı ağırlaştırarak, sefalet ücretlerine mahkum ederek, temel hak ve özgürlüklerimizi gasp ederek, doğayı ve yaşam alanlarımızı yağmalayarak, ülke zenginliklerine el koyarak, kriz koşullarında kârlarını korumayı başarıyor, sermayelerini büyütüyorlar.
Bu tablo pandemi koşullarında çok daha vahim bir hal almış durumda. Salgını fırsat bilen sermayedarlar ve AKP-MHP iktidarı, yıllardır gündemlerinde olan saldırıları bir bir hayata geçirdiler. Sözde işten atmaları yasakladılar ama işsizliğin diğer adı olan ücretsiz izin saldırısını devreye soktular. Esnek ve kuralsız çalışma biçimlerini çeşitlendirerek sömürüyü yoğunlaştırdılar. Bunlar da yetmedi, Kod-29 adı altında işten atmaların önünü tamamen açtılar. Asalak kapitalistlere türlü teşvikler sunarken, işçileri adeta ölüm kamplarına dönen fabrikalarda çalışmaya zorladılar. Kriz ve pandemi koşullarında işçi ve emekçilere “ya sefalet içerisinde kölece bir yaşama razı olun ya da ölün” dediler.
Öte yandan, başta ezilen Kürt halkı olmak üzere, baskı ve şiddetin her türlüsüne maruz kalan kadınlara, geleceği yok sayılan gençlere, ilerici-devrimci ve muhalif güçlere yönelik baskı ve zorbalık tırmandırıldı. Sermayenin çıkarları uğruna sömürü çarkları durmaksızın dönerken, hakları ve özgürlükleri için harekete geçen tüm kesimlere sokaklar yasaklandı. En sıradan demokratik hak ve özgürlükler keyfi olarak ortadan kaldırıldı. İstanbul Sözleşmesi örneğinde olduğu gibi, ülke artık gece yarısı kararnameleri ile yönetiliyor.
İçeride baskı, sömürü ve hak gasplarını tırmandıran sermaye iktidarı, dışarıda ise kirli savaş ve saldırganlık politikalarıyla tüm toplumu uçurumun eşiğine sürüklüyor. Emperyalistlere hizmette sınır tanımıyor. Suriye’de işgalci güç olarak konumlanırken, efendilerinin ve kendilerinin sefil çıkarları için Ortadoğu’dan Libya’ya, Kafkasya’ya, Ukrayna’ya uzanan coğrafyada savaş ve saldırganlık politikaları izliyor.
Bunlara paralel olarak içeride dinci ve ırkçı-şoven politikalar kışkırtılıyor. Yaşamın her alanı dinsel gericilikle, ırkçı-şovenizmle adeta kuşatılmış bulunuyor. Tüm kamusal kurumlar gericilik merkezleri olarak çalışıyor. Her birisi bir tarikata, cemaate ya da ırkçı-faşist örgütlenmelere teslim edilmiş durumda.
Kardeşler!
Ağır çalışma ve yaşam koşullarının yanı sıra arkası gelmeyen saldırılar, faşist baskı ve zorbalık, kirli savaş politikaları, üzerimize büyük bir ağırlık olarak çöken dinci-faşist gericilik bizleri soluksuz bırakırken, her geçen gün öfke ve tepkimiz de büyütüyor.
Bu öfke ve tepki kendini dışa vuracak kanallar arıyor. Fabrikalarda Kod 29’a, ücretsiz izne, baskı ve sömürüye karşı verilen mücadeleler ve direnişler bunun sonucu olarak yaşanıyor. Yanı sıra, Kürt halkının, kadınların ve gençlerin kendilerini hedef alan baskı ve zorbalığa karşı ortaya koyduğu kitlesel çıkışlar da, toplumun farklı kesimlerinde biriken mücadele potansiyellerini ve direnme eğilimini ortaya koyuyor.
İşçiler, emekçiler, gençler, kadınlar!
İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı işte bu koşullar altında, bir yandan artan baskı ve saldırılarla öte yandan büyüyen öfkemizle karşılıyoruz.
Sorunlarımız büyük ve yakıcı. Her gün binlercemiz işsizlik çukuruna itiliyoruz. Hala çalışabilenlerimiz ise adeta yaşam savaşı veriyor. Fabrikaları, emekçi semtlerini adeta mesken edinen salgın, her gün on binlerce insanı pençesine alıyor. Günlük olarak yüzlerce emekçi hayatını kaybediyor. Geleceği karartılan çocuklarımız, ne eğitim ne de sağlık hakkından yararlanabiliyor. Kadın cinayetleri kitlesel boyutlara ulaşırken, kadına ve çocuklara dönük cinsel saldırı ve şiddet haberlerinin sonu gelmiyor. Mazlum halkları hedef alan ırkçı-şoven kudurganlık adeta zıvanadan çıkmış durumda.
Tüm bunların sorumlusu, kapitalist sömürü düzeni ve onun demir yumruğu olarak iş gören AKP-MHP iktidarıdır.
Haklarımız ve geleceğimiz için 1 Mayıs’a!
Kardeşler! Yaşadığımız sorunlar kadar öfkemiz de büyük! Zira artık bıçak kemiği delmek üzere. İşçiler, emekçiler, gençler, kadınlar ve ezilen diğer tüm kesimler adeta burnundan soluyor.
Fakat bu öfke örgütsüz ve dağınık kaldığı için, kapitalistlerin ve onun hizmetinde olan AKP-MHP iktidarının saldırılarını geri püskürtmeye yetmiyor. Sömürücü asalaklar sınıfı ile gerici-faşist iktidar bu denli pervasız davranma gücünü tam da bu örgütsüzlüğümüzden alıyor.
O halde yapılması gereken açıktır. Bize dayatılan kölelik koşullarına, faşist baskı ve sömürüye karşı yan yana gelmek! En yakıcı sorunlarımız ve taleplerimiz etrafında kenetlenmek, örgütlenmek, harekete geçmek ve mücadeleyi büyütmek!
Yaklaşan 1 Mayıs’a bu bakışla hazırlanmalı, işyerlerimizde ve fabrikalarda sermayeden ve sendikal bürokrasiden bağımsız komitelerimizi kurmalı, 1 Mayıs’ı hesaplaşma gününe çevirmek için adımlarımızı hızlandırmalıyız. Haklarımızdan ve geleceğimizden vazgeçmediğimizi güçlü, birleşik, kitlesel bir şekilde ortaya koymak, öfkemizin gücünü kapitalistlere ve AKP-MHP gericiliğine göstermek için 1 Mayıs alanlarında örgütlü bir şekilde yerimizi almalıyız.
Bundan korkan kapitalistler ve AKP-MHP iktidarı, 1 Mayıs’ı engellemek için ellerinden geleni yapacaktır. “Lebaleb” kongreler toplamakla övünen iktidar, pandemiyi bahane ederek 1 Mayıs eylemlerini yasaklamaya çalışacaktır. Buna izin vermemeliyiz. İktidarın bu kirli ve ikiyüzlü tutumuna karşı 1 Mayıs’ı 1 Mayıs alanlarına inerek savunmalı ve sahiplenmeliyiz.
“Ancak bu böyle gitmez, sömürü devam etmez!”
Kardeşler!
Başta aşağıda yer alan yakıcı taleplerimizi kazanmak için, haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkmak için ve haramilerin saltanatına güçlü bir tokat indirmek için 1 Mayıs’ta öfke ve tepkimizi güçlü bir biçimde ortaya koyalım. Vakit kaybetmeden fabrikalarımızda ve işyerlerimizde örgütlülüğümüzü güçlendirelim.
1 Mayıs’ın “Ancak bu böyle gitmez, sömürü devam etmez!” çağrısına yanıt verebilmek için, her zamankinden daha çok kenetlenerek haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkalım, özgürlük, devrim ve sosyalizm mücadelesini büyütelim. Zira, bu köhnemiş baskı ve sömürü düzeninden, onun işçi-emekçi düşmanı iktidarlarından kurtulmanın başka bir yolu yok!
- 1 Mayıs ve 1 Mayıs alanları üzerindeki tüm yasaklar kaldırılsın!
- Krizin ve pandeminin faturasını kapitalistler ödesin!
- Kölelik dayatmalarına, düşük ücretlere ve ağır çalışma koşullarına son!
- Herkese insanca yaşayabilecek ücret!
- Eşit işe eşit ücret!
- Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!
- İşten atmalar yasaklansın, Kod-29 kaldırılsın, ücretsiz izin uygulamasına son verilsin!
- İşçi sağlığı ve güvenliği önlemleri alınsın! İş cinayetlerine son!
- Esnek üretim biçimleri ve taşeron sistemi yasaklansın!
- Tüm çalışanlar için grevli ve toplu sözleşmeli sendika hakkı! Sınırsız grev ve genel grev hakkı!
- Herkese parasız sağlık hizmeti!
- Her düzeyde parasız eğitim! Bilimsel, demokratik ve laik eğitim! Özerk-demokratik üniversite!
- Sınırsız söz, basın, örgütlenme, gösteri ve toplanma özgürlüğü!
- Toplumsal hayatın tüm alanlarında kadın-erkek eşitliği!
- Kadın işçilerin kadın, ana ve çocuk sağlığına zararlı işlerde çalıştırılması yasaklansın!
- Kadın cinayetlerine son! Kadına ve çocuğa dönük şiddete ve cinsel istismara son!
- İnanç ve vicdan özgürlüğü!
- Çevre tahribatına son!
- Kürt halkına özgürlük, eşitlik, gönüllü birlik!
- Emperyalistlerle açık-gizli tüm antlaşmalar iptal edilsin!
Kahrolsun sermaye diktatörlüğü!
Yaşasın sosyalist işçi-emekçi cumhuriyeti!
Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu
Nisan 2021