Gerici-faşist ittifaka kalkan: "Sansür Yasası"

"Sansür yasası" adı altında dinci-faşist iktidara "kalkan" olması beklenen bu yasa gerçekleri milyonlarca işçi ve emekçiden gizlemek, devrimci, ilerici muhalif basının sesini kısmak için hazırlanmıştır.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 24 Haziran 2022
  • 19:00

Dinci-faşist AKP-MHP iktidarı “dezenformasyon ile mücadele” adı altında Türk sermaye devletinin en kapsamlı sansür yasa tasarısının meclisteki görüşmelerini 1 hafta erteledi. Söz konusu yasa tasarısı genelde medyayı özelde ise sosyal medyayı baskı altına almayı hedefliyor. Kendi burjuva hukukuna dahi uymayan bu dinci-faşist sermaye iktidarı, devrimci-ilerici basın ve kişileri yargı sopasıyla cezalandırarak sesini boğmayı planlıyor. Tasarı gündeme geldiği günden itibaren basın meslek örgütleri, muhalif kurum ve kuruluşlar tarafından tepki ile karşılandı. Meclisteki görüşme öncesi İstanbul ve Ankara başta olmak üzere çeşitli illerde basın meslek örgütleri-kuruluşları gerçekleştirdikleri eylemlerle yasa tasarısını protesto ettiler.

Söz konusu yasa değişikliği gündeme yeni gelmiyor. Gerici-faşist iktidarın şefi Erdoğan başta olmak üzere birçok suç ortağı çeşitli olayları/gelişmeleri bahane ederek sosyal medyaya ilişkin bir düzenleme yapacaklarını ifade ediyordu. Gerici-faşist iktidarın yandaş medya kuruluşları aracılığı ile tüm toplumun bilincini bulandırmasına karşın, devrimci, ilerici ve muhalif basın başta internet haberciliği ve sosyal medya ile olmak üzere topluma gerçekleri göstermeye çalışıyordu. Yandaş basının görmediği Haziran Direnişi, işçi katliamları, kadın cinayetleri, polis şiddeti vb. gündemlerin hepsi, topluma muhalif basın aracılığıyla taşınıyordu. Yasama, yürütme ve yargı ile tüm burjuva devlet aygıtını tek elde toplayan dinci-faşist iktidarının muhalif basına ve sosyal medyaya dönük bitmeyen kin ve öfkesi buradan ileri geliyor. Onlar mafyalaşan devletin, yolsuzluk, rüşvet, rant ve talan düzeninin ömrünü uzatmak için karşılarına çıkan her sesi boğmak ve susturmak istiyor. Yandaş medya aracılığıyla işçi ve emekçilerin bilincini şovenizm zehri başta olmak üzere bir dizi yalan ve demagojiyle bulandırmaya çalışıyorlar. O yüzden hazırladıkları yasanın “dezenformasyon yasası” olarak anılması son derece isabetlidir. Söz konusu tasarı mecliste yasalaşırsa işçi ve emekçiler, gerici-faşist iktidarın her alanda hazırladığı “dezenformasyona uğramış bilgileri”ne maruz kalacaklar.

Yasanın yalnızca basın ve medya kuruluşlarını değil bütün bir toplumu hedef aldığı açıktır. Sosyal medya paylaşımı ile kendilerini eleştiren onlarca kişiyi gece yarısı ev baskınları ile gözaltına alan ve tutuklayan gerici-faşist iktidar çıtayı daha da yükseltmiştir. Sözde sansür yasasına göre “doğruluğu kanıtlanmamış bilgi ve haber” paylaşan sosyal medya kullanıcıları bir ila üç yıl arası hapis cezasına çarptırılabilecekler. Bilgi ve haberin doğruluğuna ise hâkim ve savcılar kendi ölçütlerine göre karar verecek. Tamamen muğlak ifadelerle dolu bu düzenlemenin amacı dinci-faşist AKP-MHP iktidarına adeta dikensiz bir gül bahçesi yaratmaktır. Zira sosyal medya paylaşımları üzerinden halihazırda yüzlerce kişi tutuklu ve on binlerce kişi ise yargılanmaktadır. Bunların hatırı sayılır bir kısmı “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamaları kapsamındadır. Yalnızca 2020 yılına kadar ki verilere göre Cumhurbaşkanı’na hakaret kapsamında 169 bin 169 kişi hakkında soruşturma, 38 bin 608 kişi hakkında ise dava açılmıştır. Söz konusu verilere dinci-faşist iktidarın en saldırganlaştığı son iki yılın verisi dahil değildir. Yasa tasarısı bu saldırıyı daha da boyutlandırmayı hedeflemektedir.

Tasarının getirdiği sansür düzenlemeleri

Tasarının getirdiği sansür düzenlemeleri basın ve medya kuruluşlarına ve kişilere olmak üzere çok yönlü uygulanacaktır. Bunlara bakacak olursak:

Yasa tasarısı ile internet haber siteleri Basın Kanunu’na tabi olacaktır. Bu durumda internet haber siteleri bütün bilgilerini Basın İlan Kurumu’na bildirecek. Basın İlan Kurumu aracılığı ile haber siteleri tamamen denetime tabi olacak. Sansür yasası kapsamına aykırı haber ve içeriklerde BİK’in mahkeme kararı dahi olmaksızın, ilgili siteye erişimi engellemesi kolaylaşacak. Haber ve içerik hakkında zarar gördüğünü iddia eden olursa söz konusu haber sitelerinde “tekzip” yayınlanacak.

MİT görevlilerine, ailelerine dair haber ve içerik paylaşımları “katalog suç” kapsamında değerlendirilerek cezalandırılması kolaylaştırılacak.

Sosyal medya platformlarına Türkiye’de Türk temsilci zorunluluğu getirilecek. Bu şekilde sosyal ağ sağlayıcılar BTK ile iş birliği ile (!) çalışacak. BTK’nın belirttiği “sakıncalı” içeriklerin ve etiketlerin kendi sosyal medya platformlarında yayınlanmamasını sağlayacak. Sosyal medya kullanıcılarının kişisel bilgileri savcılık tarafından “yalan bilgi” yayma iddiası ile talep edilirse paylaşılacak. Söz konusu içerik ve bilginin doğruluğuna ise “savcı ve hakimler” karar verecek. Burada herhangi bir ölçütün olmaması adeta hakim ve savcılara sınırsız muğlak bir alan sağlayacak. Söz konusu kişisel bilgiler mahkemeye ve savcılığa verilmezse ilgili sosyal medya uygulamasının internet bant trafiği Türkiye’de yüzde doksan oranında daraltılabilecek. Aynı zamanda sosyal medya temsilciliği (sosyal ağ sağlayıcı) kişilerin can ve mal güvenliğini tehlikeye sokan içerikleri öğrenmesi ve gecikmesinde sakınca bulunması’ halinde, bu içeriği ve içeriği oluşturana ilişkin bilgileri yetkili kolluk birimleriyle paylaşacak. Yani polis ile iş birliği yapacak.

Kişiler arası erişime devlet denetimi

Söz konusu yasa tasarısında bir de Elektronik Haberleşme Kanunu’na yeni kavramlar ve uygulamalar ekleniyor. Kanunda “şebekeler üstü hizmet” ve “şebekeler üstü hizmet sağlayıcı” kavramları tanımlanıyor. Şebekeler üstü hizmet Whatsapp, Telegram, vb. kamuya açık bir yazılım vasıtasıyla kişiler arası iletişim sağlayan bağımsız haberleşme uygulamaları. Şebekeler üstü hizmet sağlayıcı ise bu hizmetleri sunan gerçek veya tüzel kişiler olarak yasa tasarısında düzenleniyor. Buna göre bu şebekeler üstü hizmeti BTK’da belirtilen kurallara uygun sağlamayan şebekeler üstü hizmet sağlayıcılara bir milyondan otuz milyona kadar para cezası getiriliyor. Bunun yanında söz konusu şebekeler üstü hizmete erişimin engellenmesinin de önü açılıyor.

***

Söz konusu sansür yasasının getirdiği öne çıkan baskıcı uygulamalar elbette ki bununla sınırlı değil. Yasa tasarısının temel hedefi ekonomik, sosyal ve siyasal kriz içinde debelenen dinci-faşist koalisyonun ömrünü bir gün daha uzatmak, muhalif tüm sesleri susturmaktır. 2007’den bu yana çıkan onlarca sansür düzenlemesinden en ağırının gerici-faşist iktidarın toplumsal meşruiyetinin her zamankinden tartışıldığı bugünlerde gündeme gelmesi tesadüf değildir. Dinci-faşist iktidar ömrünü uzatacak bir savaş veriyor. Bu savaşın bir tarafında rant, talan, yağma, uyuşturucu ticareti, kara para ile kendi dinci-faşist iktidar ve sermaye sınıfı, diğer tarafında ise yoksulluğa, açlığa sürüklediği milyonlarca işçi ve emekçi, geleceğini çaldığı gençlik, sokaklarda katledilmesini, tacize tecavüze uğramasını adeta teşvik ettiği kadınlar var... Bu savaşın bir tarafında sınırsız kaynaklar ve sermaye devletinin tüm olanakları ile yandaş-gerici “dezenformasyon medyası”, diğer tarafta ise işçilerin, emekçilerin, ezilen halkların, gençlerin, kadınların sesi olan devrimci-ilerici muhalif basın-yayın kurumları var.

“Sansür yasası” adı altında dinci-faşist iktidara “kalkan” olması beklenen bu yasa gerçekleri milyonlarca işçi ve emekçiden gizlemek, devrimci, ilerici muhalif basının sesini kısmak için hazırlanmıştır. Ancak işçi ve emekçiler başta olmak üzere açlığa, yoksulluğa, sömürüye mahkûm edilen milyonların biriken öfkesi, bu sömürü düzenine karşı harekete geçirildiği koşullarda bu cendere mutlaka parçalanacaktır.