ABD’nin Küba ambargosu pandemiyle mücadeleyi sekteye uğratıyor

Bugün Küba bir yandan pandemiyle, bir yandan da ABD’nin ambargosuyla boğuşmak zorunda kalıyor. ABD’nin pandemiye rağmen sergilediği pervasızlık, emperyalist-kapitalist sistemin insanlık için ne büyük bir tehlike olduğunu, öte yandan Küba şahsında ise sosyalizmin insanlık için ne kadar acil bir ihtiyaç olduğunu bir kez daha pratikte gösteriyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 22 Haziran 2021
  • 22:26

ABD emperyalizmi, dünya kapitalizmi üzerindeki etkisi gittikçe zayıflasa bile, ekonomik ve siyasi olarak hala da dünyanın hegemon gücü olarak kabul ediliyor. ABD, bu konumu ve rolüyle, dünyada olup biten tüm kötülüklerden birinci derecede sorumludur. Zira en son karşı karşıya kaldığımız pandeminin sebepleri ve sonuçlarına baktığımızda ABD’nin bu uğursuz rolü açıkça görülebiliyor.

ABD dünyayı en çok kirleten, dolayısıyla doğal dengeyi sorumsuzca bozan ülkelerin başında geliyor. Bu açıdan pandeminin baş sorumlularından biridir. Buna rağmen bu sorumluluğu başkalarının, özellikle de baş rakibi Çin’in üzerine atarak gerçekleri çarpıttığı gibi, pandemiyle mücadele konusunda en sorumsuz davranan ülkelerin de başında geliyor. Biden’in önceli Trump pandemiyi hafife alarak ve gerekli önlemleri almayarak, on binlerce insanın ölmesine sebep oldu. Şimdi de aynı tutum aşı konusunda izlenen gerici politikalarla devam ettiriliyor.

ABD emperyalizmi pandemiyle mücadele konusunda üzerine düşeni yapmadığı gibi, pandemiyle gerçekten mücadele etmek isteyen bazı ülkeleri engellemeye çalışarak da tüm insanlığa zarar veriyor. Bunun en bariz örneği, ABD’nin pandemiye rağmen Küba’ya uyguladığı ambargoyu ısrarla sürdürmesidir. Devam eden ambargo Küba’nın ve dahası tüm Latin Amerika ülkelerinin pandemiye karşı mücadelesini sekteye uğratıyor.

ABD’nin bitmeyen Küba düşmanlığı ve ambargosu

ABD, 1959’da gerçekleşen Küba devriminden bu yana, 60 yılı aşkındır Küba’ya çok sıkı bir ambargo uyguluyor. Devrimden önce Batista diktatörlüğünün ayakta kalması için elinden geleni yapan ABD, devrimden sonra ise, Küba’nın tekrardan kapitalist yola girmesi ve devrimin yenilgisi için saldırılarını aralıksız sürdürdü.

Arada gerçekleşen yüzlerce komplo, saldırı ve suikast bir yana, ABD 60 yılı aşkındır Küba’ya çok sıkı bir ekonomik ambargo uyguluyor. 1992 yılında çıkarılan “Küba Demokrasi Yasası” ile ambargo daha da ağırlaştırıldı. Bu tarihten sonra sadece ABD malları değil, Amerikalı şirketlerle ortaklığı olanların da Küba’ya ithalat yapması yasaklandı. 

Obama döneminde ambargo biraz gevşetilse de Trump döneminde tekrar sertleştirildi. Yeni Başkan Joe Biden, Trump döneminde ağırlaştırılan ambargo ve insanlık dışı uygulamaları kaldıracağına ve bunun için çabalayacağına dair söz vermişti. Fakat 90 kongre üyesi “ambargoyu kaldırın” deyip, imza vermesine rağmen bu konuda henüz somut hiçbir gelişme yaşanmadı.

Ambargo, ABD’nin burnu dibindeki bu küçük ada ülkesinin gelişmesinin önündeki en büyük engellerden biridir kuşkusuz. Ve ABD’nin bitmeyen Küba düşmanlığının en bariz göstergesi olan ambargo günümüzde pandemi koşullarına rağmen devam ediyor.

Küba G. Amerika’da kendi aşısını üretebilen ilk ülke. Ülkedeki laboratuvar malzemeleri ve denek sayısının yetersizliğine rağmen şu ana kadar beş farklı aşı geliştirmeyi başardı. Fakat bu aşıların yapılabilmesi için vazgeçilmez olan şırınga konusunda ciddi bir sorun var. Sorunu yaratan ise ABD’nin ambargosu. Zira Küba tüm koşullarını zorlayarak aşı üretebilse bile, ülkenin teknolojik altyapısı şırınga üretmeye elvermiyor. Küba’nın tüm nüfusu aşılayabilmesi için 20 milyon şırıngaya ihtiyacı var. Düzenlenen yardım ve dayanışma kampanyaları bu ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalıyor.

Dünyada şırınga üretimi yapan sekiz ülkeden üçü doğrudan ABD şirketi. Geri kalanların ise ABD şirketleriyle öyle ya da böyle ortaklıkları var. Çünkü ABD sadece kendi ürünlerine ambargo koymuyor, aynı zamanda ortaklığı olan ve hatta dolarla çalışan firmaların bile, ambargo uygulanan ülkelere mal giriş çıkışını engelleyebiliyor.

Şimdilerde şırınga vermeyerek Küba’yı ve dahası bölge halklarını cezalandıran emperyalist barbarlar, pandeminin en kritik zamanlarında solunum cihazı konusunda da aynı tavrı sergilediler. ABD Küba’ya solunum cihazı satan üç şirketi satın almak yoluyla buna engel olmuştu. Bunun üzerine Kübalı mühendisler kendi solunum cihazı modellerini geliştirerek bu saldırıyı boşa çıkarmışlardı.

Küba kuşatmaya rağmen “kötü örnek” olmaya devam ediyor

Küçük bir ada ülkesi olan Küba, devrimden bu yana çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldı. Bu zorlukların başında ise ABD’nin 60 yılı aşan ambargosu gelmektedir. Küba bir yandan sosyalizmi kurma yolunda emperyalist-kapitalist kuşatmayla mücadele ederken, diğer yandan ülkeyi felç eden ABD ambargosuyla mücadele etti on yıllar boyunca. Küba’nın sosyalizmi kurma mücadelesinde ne derece başarılı olduğu başka bir tartışma konusudur. Fakat karşı karşıya kaldığı tüm güçlüklere rağmen ABD emperyalizmine boyun eğmedi. Dizleri üzerine çöken bir Küba görmeye can atan ABD başkanlarının ömürleri buna vefa etmedi. Fakat devrimin de önderi olan Fidel Castro uzun yıllar ülkesine önderlik ettikten sonra, dimdik ayakta ve onuruyla veda etti bu dünyaya. Emperyalistlerin “diktatör” dediği Castro, dünyanın ezilen halklarının gönlünde Küba’nın “efsanevi lideri” olarak yaşamaya devam ediyor.

Küba oldukça sınırlı kaynaklarını halkının mutluluğu ve refahı için harcamak için çaba sarf etti. Bütün bu çabaların sonucudur ki, bugün Küba özellikle sağlık ve eğitim konusunda kaydettiği gelişmelerle dünyada parmakla gösterilen ülkelerden biridir. Buna karşılık dünyanın zenginliğini sömüren ABD milyonlarca vatandaşına parasız sağlık ve eğitim hizmeti sunmada aciz kalmaktadır. Yaşanan pandemi süreci bu gerçekliği bir kez daha açığa çıkardı.

ABD dünyanın dört bir yanında askeri üsler kurarken ve işgal amacıyla ordular gönderirken; Küba onun tam tersine Asya ve Afrika’nın yoksul ülkelerine sağlık elemanları ve doktor göndermektedir. Yine birçok ülkede onlarca hastane açmakta, bedava ilaç ve sağlık hizmeti sunmaktadır. Küba’nın bu dostça ve çıkarsız yaklaşımı pandemi sürecinde tüm dünyada bir kez daha takdir topladı. Pandeminin en zor zamanlarında, AB ve diğer emperyalistler İtalya’nın yardım çığlıklarına kulaklarını kaparken, dünyanın öteki ucundan Kübalı doktor ve hemşireler İtalya’nın yardımına koşuyorlardı.

Bugün insanlık ABD ve Küba şahsında sosyalizm ile kapitalizmi karşılaştırıyor. Küba’nın oldukça sınırlı olanaklarına rağmen yoksul insanlık için yaptıkları sosyalizmin hanesine yazılıyor. Buna karşılık ABD’nin sahip olduğu devasa olanaklara rağmen sergilediği barbarlık ve saldırganlık ise kapitalizmin daha çok teşhir olmasını beraberinde getiriyor. Yani Küba tüm dünyaya “kötü örnek” olmaya devam ediyor. ABD’nin Küba’ya duyduğu bitmez tükenmez kinin ve ambargonun esas sebebi de budur. 

Bugün Küba bir yandan pandemiyle, bir yandan da ABD’nin ambargosuyla boğuşmak zorunda kalıyor. ABD’nin pandemiye rağmen sergilediği pervasızlık, emperyalist-kapitalist sistemin insanlık için ne büyük bir tehlike olduğunu, öte yandan Küba şahsında ise sosyalizmin insanlık için ne kadar acil bir ihtiyaç olduğunu bir kez daha pratikte gösteriyor.