ABD’nin Irak ve Afganistan’daki canice savaşların baş sorumlularından biri olan dönemin Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, Çarşamba akşamı New Mexico’daki çiftliğinde 88 yaşında öldü. Rumsfeld, görev süresi boyunca işlenen korkunç savaş suçlarının mimarları arasında yer aldı.
***
Rumsfeld, 9 Temmuz 1932’de Amerika’nın ortabatısındaki Illinois eyaletinde doğdu. ABD Donanması’nda pilotluk ve uçuş eğitmenliği yaptı. 1962 yılında 30 yaşında olan Rumsfeld Cumhuriyetçi Parti’den Kongre üyeliğine seçildi. Üç dönemlik Kongre üyeliğinin yanı sıra ABD’nin NATO Daimi Temsilciliği görevinde bulunan Rumsfeld, büyük şirketlerde yöneticilik de yaptı.
1968’de Nixon başkanlığı kazandığında Rumsfeld’i yoksullukla mücadele kapsamında Ekonomik Fırsatlar Bürosu’nun başına getirdi. Daha önce yoksullukla mücadele kapsamında bir büronun kurulmasına karşı çıkan Rumsfeld, görevi boyunca Ekonomik Fırsatlar Bürosu’nun etkinliğini, yani yoksulluğu azaltma programını kesti.
Nixon’ın Watergate Skandalı’yla zorunlu istifasından sonra Rumsfeld, Gerald Ford’un Beyaz Saray’a taşınmasını sağladı ve genelkurmay başkanı oldu. 1975-1977 yılları arasında ise Savunma Bakanlığı yaptı.
O dönemde Sovyetler Birliği ile müzakereleri baltalamakla meşguldü. Rumsfeld daha sonra, G.D. Searle & Company isimli bir ilaç firmasının başına geçerek büyük servetler elde etti. Bush yönetiminin Savunma Bakanı olmadan önce Rumsfeld, birkaç şirketin genel müdürlüğünü yaparak büyük bir servete sahip oldu. Emperyalist saldırganlığa sunduğu hizmetler karşılığında yağmadan büyük bir pay almıştır.
Rumsfeld, emperyalist Amerikan rejimine en büyük hizmeti, oğul Bush'un başkan olduğu 2001-2006 yıllarında ikinci kez Savunma Bakanlığı yaptığı dönemde sundu.
11 Eylül 2001’de Dünya Ticaret Merkezi’ne ve Pentagon’a yapılan saldırılar, Afganistan ve Irak’ın yakılıp yıkılarak işgal edilmesinin bahanesi olarak kullanıldı. Rumsfeld, hem bu savaşların ana tertipçisi hem de baş stratejistleri arasında yer aldı. Rumsfeld özellikle “kitle imha silahları” yalanları için çok gayret sarf etti ve bu silahların “Nerede olduklarını biliyoruz” yalanını utanmadan medyaya servis etti. Emperyalist savaşa gerekçe uydurma kampanyası medya tekelleri tarafından yürütüldü. “Saygın” New York Times gazetesi, milyonlarca insanın hayatına mal olan bu iğrenç kampanyayı yönetti.
Rumsfeld’in sorumluluğunu taşıdığı emperyalist savaşların insani maliyeti korkunç oldu. ABD’nin Afganistan, Irak, Suriye ve Yemen’deki “teröre karşı savaş”ında bazı kaynaklara göre 800 bin bazılarına göre ise 2 milyon insan öldürüldü, tarih mirası yağmalandı, vb… Yanı sıra söz konusu ülkelerin altyapıları yıkıldı, sağlık hizmetleri yok edildi, eğitim sistemi büyük oranda tahrip edildi. Açlıktan kaynaklı ölümlerin ise 3,1 milyonu bulduğu tahmin ediliyor. Uzun yılları bulan bu emperyalist-gerici savaşlar boyunca 37 milyon insan evini terk etmek zorunda kaldı. Rumsfeld, bu toplu katliamların doğrudan sorumluluğunu taşıdığı gibi bu kirli savaşlara gönderilen ve ölen ABD askerlerinin yaşamlarından da sorumludur. Irak ve Afganistan’da 7 bini aşkın ABD askeri öldürülürken on binlercesi de ciddi fiziksel ve duygusal yaralarla geri döndü.
Rumsfeld, katliamın yanı sıra insanların kaybedilmesi ve işkence suçlarından da sorumludur. Vahşetiyle meşhur Bağdat’taki Ebu Gureyb zindanı ile Guantanamo toplama kampı ve Afganistan’daki Bagram üssü de dahil olmak üzere, Rumsfeld birçok işkence merkezinin denetleyicisiydi. İşkence vahşetini açıktan savunuyordu. İşgal sırasında ABD askerlerinin Iraklı sivillere ve savaş esirlerine yaptığı işkenceleri ve kötü muameleleri gösteren iğrenç görüntüler, dünya kamuoyunun büyük tepkisini çekmiş ve Rumsfeld eleştirilerin odağı haline gelmişti. 2002 sonrası hem Irak’taki hem de Küba’daki ABD’ye ait deniz üslerinde sorgulamada işkence tekniklerinin benimsenmesini savunan Rumsfeld, bu tekniklerden biri olan kötü şartlarda mahkumları zorla ayakta bırakma metodunun dört saat süre ile sınırlandırılmasını eleştirmişti.
Guantanamo’daki esir kampı bugün hala faaliyette. Rumsfeld’e göre en fazla beş ay sürmesi gereken Irak savaşı da henüz bitmedi ve işgalin gerekçesi diye sunulan kitle imha silahlarının bir yalan olduğunu kendisi de itiraf etti. Rumsfeld insanlığa karşı bu ağır suçları birey olarak değil, ABD emperyalizminin görevlisi olarak işlemiştir. Nitekim Biden yönetiminde de işkence devam ediyor. İş başına geleli kısa bir süre olmasına rağmen Suriye ve Irak’ın bombalanmasını emreden Biden da, diğer başkanlar gibi savaş çığırtkanlığını sürdürüyor.
Emperyalist siyasetin bu sürekliliği, aynı zamanda Rumsfeld gibilerinin canice mirasları üzerinde yükseliyor. Biden yönetimi adına, Savunma Bakanı Lloyd Austin, Rumsfeld’in “olağanüstü kariyerine” ve “önlenemez enerjisine, derin zekasına ve ülkesine hizmet etme konusundaki sarsılmaz istekliliğine” övgüler dizdi. Associated Press ajansının ölüm ilanında ise halkların katili ve özgürlüklerin düşmanı olan bu adam, “hırslı, esprili, enerjik, çekici ve büyük bir insan sıcaklığına sahip” kişi diye takdim edildi.
Irak ve Afganistan’daki Rumsfeld bağlantılı fiyaskolar yeni savaşlara engel olmadı. ABD emperyalizmi, dünya çapında feci sonuçlara yol açabilecek yeni savaşlara hazırlanıyor. İnsan soyunun geleceğini tehdit eden bu savaşları, ancak ezilen halkların ve emekçilerin işçi sınıfı önderliğinde kapitalizme karşı yükselteceği birleşik mücadele durdurabilir.