Sermaye iktidarı işçilerin haklarını daha fazla gasp etmek için hukuk alanında da yeni uygulamaları devreye sokuyor. AKP iktidarı iş davalarında “arabuluculuk”u hayata geçirmiş ve sermayedarların da övgüsünü almıştı. İşçilerin haklarının gasp edilmesinin önünü açacak yeni örnekler ise mahkeme ve Yargıtay tarafından alınan kararlar oldu.
İşçi alacaklarına dair bir davada mahkeme, emsal ücret araştırması için işçi sendikasına başvurulması talebini reddederek sermaye örgütüne bildirim kararı verdi. Yıl içerisinde bir başka davada da Yargıtay her iki kuruma başvurulmasını isterken, uygulamada sendikanın değil ticaret odasının verdiği bilgi esas alındı.
İşçi alacaklarına dair davalarda emsal ücret araştırması için daha önce işçi sendikalarına başvurulurken sermaye örgütlerinin, kendilerine başvurulması için yargıya baskı yaptığı öğrenildi.
İşten çıkarmalar ve hak gasplarının yaygınlaştığı kriz döneminde alınan bu kararlar, hukuki alanda da işçilerin haklarının saldırı altında olduğunu, düzen yargısının da işçilere karşı sermayenin yanında olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Cumhuriyet’ten Emre Deveci’nin haberine göre, işçi alacaklarına dair bir davada İstanbul Bakırköy 12. İş Mahkemesi, 18 Eylül 2019 tarihli duruşmada işçi tarafının emsal ücret konusunda Sosyal-İş Sendikası’na müzekkere yazılması talebini reddederek işveren örgütü olan “meslek odası”na bildirilmesini talep etti.
İşçi avukatı, “İşçinin alacaklarına ilişkin bir davada sadece bir işveren kuruluşunun bildirdiği emsal ücret esas alınarak karar kurulması adalete aykırı sonuçlar doğurmaktadır” diyerek karara itiraz etti. Dilekçede Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 6 Aralık 2013 tarihli kararındaki “Davacının yaptığı işe ve kıdemine uygun olması nedeniyle, sendika tarafından bildirilen ücret esas alınmak suretiyle hüküm kurulması gerekirken, mahkemece direnme kararı verilmesi isabetsizdir” ifadeler hatırlatıldı.
Adalete aykırı, çelişkili karar
Karar, başta kıdem ve ihbar tazminatları ile Sosyal Güvenlik Kurulu (SGK) primlerinin hesaplanması açısından büyük önem taşıyor. Türkiye’de birçok işçinin maaş bordrosunda yazan ücreti, gerçek ücretinin altında olduğu ve çoğu örnekte işverenler maaşın asgari ücretin üstündeki kısmını elden verdiği için işçi alacaklarına dair davalarda emsal ücret araştırması yapılıyor. Yargıtay da konuya ilişkin kararlarında “İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir” diyor.
Ancak Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 23 Mayıs 2019’da aldığı bir kararda, yine “ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı” dense de ticaret odasının verdiği bilgi esas alındı. Bu karar, Yargıtay’ın önceki kararlarıyla çelişti.
Sermaye kendilerine başvurulsun istiyor
Birleşik Metal-İş Sendikası avukatlarından Olcay Korkmaz, işveren örgütlerinin bastırmasıyla hâkimlere emsal ücret araştırmasında işçi sendikalarına değil ticaret odalarına başvurulması yönünde telkinler yapıldığı yönünde duyumlar aldıklarını belirterek Bakırköy’deki mahkeme kararının bunun bir örneği olduğunu söyledi. İşveren örgütlerinin “bordrosunda ne yazıyorsa odur” şeklinde görüş ilettiğini belirten Korkmaz, bu şekilde hem işçinin haklarının elinden alındığını hem de SGK’nin eksik yatırılan primleri tahsil etme şansının ortadan kaldırıldığını söyledi.