Hak ve özgürlüklere yönelik saldırıların süreklileştiği şu günlerde, “Yargı Reformu ve Strateji Belgesi” gündeme geldi. AKP’de ayrılıklar ve iç hesaplaşmaların öne çıktığı böylesi bir zamanda gündeme gelen ve adına “reform” denilen bu paketten “demokrasi” çıkmayacağı gün gibi ortadadır.
38 madde ve 15 ayrı kanunda değişiklik yapılmasını içeren söz konusu taslak metin, AKP tarafından ilk olarak iktidar ortağı MHP’ye verildi. Önümüzdeki günlerde CHP ve İYİ Parti’ye de sunulduktan sonra, 2 Ekim’de meclise iletilmesi düşünülüyor. AKP, taslak metni meclisin üçüncü büyük partisi HDP’ye vermeyerek de amaçlananın ne olduğunu göstermektedir.
Bu sözde “reform” paketinden, özellikle son yıllarda ağırlaşarak devam eden baskı rejiminin iyileştirilmesini beklemek abesle iştigal olur. Zira belge göstermelik ve kısmi teknik düzenlemelerden ibarettir. Bunlardan bazıları şunlardır: İstinaf mahkemelerinin bozma ve onama yetkisinin sınırlarının genişletilmesi, sınav getirilen avukatlık mesleğinde 15 yılını doldurmuş avukatlara “yeşil pasaport” verilmesi, çeşitli nedenlerle pasaportları elinden alınanlara başka engelleri yoksa pasaportlarının tekrar verilmesi, çocuk izleme merkezleri kurularak cinsel suçlarda çocuklar sorgulanırken uzmanlardan yararlanılması, kadına yönelik şiddet mağdurlarının tedavi masraflarının devlet tarafından karşılanması vb.
“Yargı Reformu ve Strateji Belgesi”nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde görülen Selahattin Demirtaş davası ile aynı döneme gelmesi ise oldukça dikkat çekicidir. Erdoğan’ın doğrudan müdahalesi anlamına gelen Demirtaş’ın tutukluluğuyla ilgili açıklamalarının devamında, mevcut hukuk sistemine göre tahliye edilmesi beklenen HDP eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile ilgili yeniden tutuklama kararı verilmesi bu “reform” paketinin en açıklayıcı, görünen tarafıdır.
Her ne kadar Barış Bildirisi imzacıları ile ilgili yeni kararlar verilmiş, Cumhuriyet gazetesi yazarları serbest bırakılmış olsa da bu gelişmeler de demokratikleşmenin habercisi değildir. Yeni yargı paketi ile hapishanelerden sayıca fazla tahliye de beklenmektedir. Ancak bunların çoğunun adli suçları kapsayacağı, dolayısıyla Bahçeli’nin serbest kalmasını istediği Alaattin Çakıcı gibi faşist mafya bozuntularının ve benzeri karanlık çete mensuplarının serbest bırakılacağı ortadadır. Yanı sıra Fethullah Gülen cemaatinden hapis yatan kimileri de muhtemelen bu vesileyle tahliye olacaktır.
Sonuç olarak tıpkı öncekiler gibi bu yargı “reformu” da göstermelik adımlardan biridir. Daha baştan inandırıcılığını yitirmiştir. Kendi içsel meseleleriyle boğuşan AKP kadrolarının ve gruplarının yargı dahil tüm alanlarda yeni hakimiyet mücadeleleri verdiği, Erdoğan’ın yargıya müdahil olmaya devam ettiği şu günlerde haklar ve özgürlükler alanında sınırlı da olsa ilerleme beklemek gerçekçi değildir. Özgürlükler, ancak buna ihtiyacı olan toplumsal kesimlerin mücadelesi ile kazanılabilir.