Mart ayında yayılan korona salgını gerekçesiyle daha yoğun başvurulan ücretsiz izin, kısa çalışma, evden çalışma gibi çalışma modelleri en çok kadın emekçileri etkiledi. İlk elden işten ayrılmak zorunda kalan ya da ücretsiz izne gönderilenler kadınlar oldular. Sokağa çıkma kısıtlamaları, salgına karşı alınabilecek en önemli tedbirin hijyene/temizliğe dikkat etmek ve sağlıklı beslenme koşulları olduğunun ilan edilmesi kadının yükünü bir kez daha arttırdı. Çocuk-yaşlı bakımı, ev içi emeğin yoğunlaşması, ev içi şiddet ve mobbingin artmasıyla kadınlar için salgın dönemi çekilmez hale geldi. Tüm bunlara şimdi eğitim yükü de eklendi.
Pandemi sürecinin en yakıcı sorunlarından biri eğitimdir. Eğitime ara verilmesi ve uzaktan eğitim 16 milyon 529 bin 169 öğrenciyi (3 milyon 777 bin 114’ü yükseköğretimde) ve ailelerini, özelikle de kadınları etkiledi. Sorun kreşleri, çocuk-bebek bakım evlerini ve ana sınıflarını da kapsıyor. Çalışan kadınlar bu sorunlar nedeniyle işten ayrılmak ya da ücretsiz izin talep etmek zorunda kaldılar.
Bu arada üniversite öğrencileri mecburen ailelerinin yanına döndüler. İlk-orta-lise çağlarındaki öğrenciler EBA sistemi ile uzaktan eğitime başladılar. Çocukların bilgisayar başında ders takibini yapmak, ödevleri yapmak-kontrol etmek ise kadınlara düştü. Altyapı yetersizliği, teknik olanaklardan yoksunluk eğitime erişebilmeyi zorlaştırdı. Şimdi okul öncesi eğitim ve ilkokullar 2 gün yüz yüze eğitime başladı. Servis imkanlarının kıtlığı ve artan servis ücretleri nedeniyle okula gidiş-gelişlerde sorunlar yaşanmaya başladı. Özel okul ve kreşlerde fiziki mesafeye uygun, yüksek önlemlerle eğitime ve bakıma devam edilirken, devlet okullarında bu olanaklar sağlanmadı. Hem salgından hem de asgari olanaklardan yoksun olan çocuklar okullara gidemez oldular.
Salgın döneminde sınıfsal eşitsizliklere, toplumsal cinsiyet rollerindeki ayrımlar da eklendi. Bu durum kız çocuklarının eğitime ara vermelerini, keza erken yaşta evlenmeleri arttıracağı gibi, erkek çocuklarının da üretim sürecine katılmalarını hızlandıracaktır. Daha önce yaşanan salgınlarda (Ebola, SARS vs.) yapılan araştırmalar bu riskin korona pandemisi sürecinde de yaşanabileceğini gösteriyor.
Toplumsal cinsiyet rollerindeki eşitsizlik dijital okur-yazarlıkta da kendini gösterdi. Kadınlar erkeklere oranla daha az teknolojik imkana sahip olurken, teknolojiye ilk elden erkeklerin ulaşıyor olmaları hem eğitim hem de toplumsal yaşamda kadına ve kız çocuklarına daha fazla dezavantaj getiriyor.
Sadece eğitim alanında yaşanan bu tablo bile salgınla birlikte artan fırsat eşitsizliğini, kadınların ve kız çocuklarının toplumdaki yerini ve ezilmişliğini gösteriyor. Sınıfsal ayrımlar derinleşirken, pandemiyi fırsata çeviren sermaye iktidarı, tüm yükü emekçilerin sırtına yükledi.
Sermayedarların vergi borçları silindi, eğitime ayrılması gereken bütçe Diyanet’e aktarıldı. Yüzüne bakılmayan eğitim-öğretimle gençler geleceksizleştirildi. Çocuk eğitimi ve bakımı ile ilgili yükler kadınların omuzlarına daha fazla yüklendi.
Salgınla birlikte çürümüşlüğü ve sürdürülemez olduğu bir kez daha anlaşılan bu sistemi yıkmak ve yerine insanca yaşanabilecek bir dünya yaratmak için birlik olmaktan başka seçenek yok.