Tayaş Gebze’de bulunan bir gıda fabrikası. Normalde üç vardiya çalışıyoruz. Pandeminin en yoğun döneminde -güya önlem adına- bir vardiyayı kaldırdılar. İki vardiya düştük. Fakat 12 saat çalıştık. Koronavirüse karşı bağışıklık sisteminin güçlü olması gerektiği söyleniyor. Bizler 12 saat çalıştırıldık. Ne yeterli uyku uyuyabildik ne yeterli beslenebildik. Sağlığımızla oynadılar.
Tayaş'ta pek çok arkadaşımız virüs kaptı. Test yapmadılar, daha yeni antikor testlerine başladılar. Bu da tam bir fiyasko. Bizlere bu testlerden verdiler, evde deniyoruz. Kan damlatıp çizginin çift mi tek mi olduğunu görmeye çalışıyoruz. Pozitif olup olmadığımızı bu yolla öğrenmeye çalışıyoruz.
Çalışma koşullarımız salgınla mücadele edecek durumda değil. Tek vardiyada dahi yemek, çay, sigara alanları dolup taşıyor, yeterli geniş alan yok. Fabrika yönetiminin çözüm adına yaptıkları göstermelik. Bahçede mesafeli oturmak için plastik sandalyeler getirildi, dengeli değil tabii, üzerinde oturamıyoruz. Normal koşullarda tuvalet ihtiyacımız dahi yönetimin belirlediği dakikalarla ölçülüyor. Onların belirlediği süreyi aştığında sıkıntı oluyor. Bize bu koşulları yaşatanlar zaten, virüse yakalanıp yakalanmamızı önemsemiyorlar. Tek önemsedikleri bizlerden sağladıkları kazanç.
Tayaş'tan bir kadın işçi
***
Pandemi döneminde fabrikaya borçlandık. Bayramda erzak, çikolata, harçlık gibi şeyler verilir. Patronlar bizlere borç kağıtlarını verdiler. Elimize doğru düzgün bir maaş geçmedi. Şimdi mesailere zorluyorlar. Mesailere “gönüllü” kalanlardanım; borçlarımı kapatmak, elimize daha fazla ücret geçmesi için. Her şey ateş pahası, önümüz kış. Çocuğumun ihtiyaçları için alışveriş yaptım, aldığım para olduğu gibi gitti. Şimdi tekrar mesaileri gözlüyorum. Kızımı mutlu etmek istiyorum ama onun ihtiyaçları ve isteklerini karşılamak için de sürekli mesailere gitmek durumunda kalıyorum. Zaten çalışmam nedeniyle çok fazla zaman geçiremiyorum bir de mesailer olunca yüzünü göremez oluyorum. Kızım ona aldığım giysilere sevinirken, bundan dolayı mesaiye kalmam gerektiği için üzülüyor. Bir de bu koronavirüs sürecinde eğitimden geri kaldı. Kimi aileler bilgisayar, tablet alabildi fakat ben evdeki televizyonda EBA sistemini bile kuramadım. Çocuğumun eğitimden geri kalması, benim için şiddet.
Petrokimya işkolundan bir kadın işçi
***
Ben kadınların yoğun olduğu bir metal fabrikasında çalışıyorum. Kadın işçi sayısı fazla olmasına rağmen saha liderliği, ekip liderliği gibi sorumlulukları genelde erkeklere veriyorlar. Çünkü erkekler daha baskıcı davranıyor, kadın işçiler üzerinde taciz de dahil olmak üzere birçok baskı ve şiddet türünü kullanıyorlar. Ayrıca, fabrikada erkeklerle aynı işi yapsak dahi daha düşük ücret alıyoruz. Bu da kadın işçiler olarak karşılaştığımız bir şiddet türü.
Örneğin çalıştığım yerde bir kadın arkadaşımız, başka bir erkek tarafından üretim alanında fiziki şiddete maruz bırakıldı. Ancak erkeğe hiçbir yaptırım uygulanmadı, kadın ise hem sorguya çekildi hem de sürgün yedi, görev yeri değiştirildi. Yani şiddet uygulayan erkek adeta mükâfatlandırıldı, gerine gerine geziyor fabrikada.
Fabrikada kadınlar olarak karşılaştığımız sorunlar o kadar fazla ki. Mesela ben bu fabrikaya girerken boşanmış olduğum halde “evliyim” demek zorunda kaldım. Buna rağmen çok fazla taciz ve sarkıntılığa maruz kaldım. Sözlü sataşma, cinsel kimliğimize dönük alay ve aşağılama ile çok fazla karşılaşıyoruz. Ancak bunların üstü idareciler tarafından fabrikanın adı çıkmasın diye örtülüyor.
Diğer taraftan özellikle pandeminin yarattığı tabloda aldığımız maaş hiçbir şeye yetmiyor. Geçinemediğimiz için fazla mesai yapıyoruz. Bu sefer de ücretin yarısı vergi kesintilerine gidiyor. Yani bir cenderenin içindeyiz.
Metal işkolundan bir kadın işçi
***
Pandemide artan sorun olarak maddi imkanlarımızın düşmesini söyleyebilirim. İhtiyaçlarımıza güç yetiremiyoruz. Pandemi bizi bu açıdan çok yıprattı.
Petrokimya işkolundan bir kadın işçi