Pandemi koşulları ve pandemiye karşı sözüm ona alınan “önlemler” en çok kadınları ve çocukları etkiledi. Kapitalist devletlerin bu sorunu küçümsemesi ve çözümden uzaklaşması da buna paralel büyüdü. Toplumsal sorunlar büyüdükçe, devletin toplumsal sorunları çözme eğiliminin büyüyeceği beklentisinin boş bir beklenti olduğu bir kez daha gözler önüne serildi.
Böylesi dönemlerde, “aileyi ve çocuğu” koruma çabasının ikiyüzlülüğü daha da göze batar hale gelmektedir. Aileyi ve çocuğu koruma bakanlıkları, sosyal daireler vb. kurumlar, burjuva demokrasisinin riyakâr vitrinleri olmaktan başka bir rol oynamamaktadırlar.
Ayrıca pandemiden dolayı uygulanan kısıtlamalar, insanların haklarını arayabilecekleri kurum ve kuruşları da işlevsiz hale getirdi. Başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere haksızlığa ve şiddete maruz kalanların, sokaklarda seslerini duyurma, yetkililere taleplerini iletme ve her türlü hak arama girişimleri de kısıtlanmış durumda.
Eğitimden yoksunluk
Dünyanın bütün ülkelerinde pandemiden dolayı okullar kapatıldı. Uluslararası çocuk hakları örgütü Plan International’ın verdiği bilgiye göre, 1,5 milyar genç ve çocuk okula ve üniversiteye gidemiyor. Bunların 743 milyonu kız çocuklarından oluşuyor. Online eğitimden faydalanmak, internet imkanı olmayanlar için imkansız. Dahası dünyanın bazı ülkelerinde çocuklar ailenin geçimine katkı sağlamak zorunda kaldıkları için çalışmak zorundalar. Eğitim için ne olanakları ne de zamanları var.
Cinsel şiddet arttı
Pandemi sürecinde artış gösteren ve zaten geçmişten bu yana süregelen sorunlar içinde cinsel şiddet, eğitim ve bakım sorunu, bazı ülkelerde çocuk evlilikleri de yer alıyor. Salgının başından beri dünyada 243 milyon kadın cinsel ve fiziksel şiddete maruz kaldı. Birleşmiş Milletler’in konuyla ilgili bir raporuna göre, bu saldırılar daha çok ev içinde gerçekleşmiş.
Çocuk yaşta kız çocuğunu evlendiren aileler, bunu sadece dini baskıdan dolayı değil, ekonomik zorunluluktan dolayı yapmak zorunda kaldıklarını dille getiriyorlar. Kızlarını açlıktan koruma kaygısı ve eşler tarafından doyurulacakları beklentisi, aileleri bu vahim kararı almak zorunda bırakıyor. Açlığın asıl sebebinin pandemi değil, kapitalist-emperyalist sömürü düzeninin ta kendisi olduğu bilinen bir gerçekliktir. Bir başka deyişle çocukları bu evliliklerle zorlayan, dolayısıyla cinsel şiddete açık hale getiren bizzat sistemin kendisidir.
Bu süreçte çocukların fuhuşa zorlanmasında da artış yaşandı. Dünya çapında tırmanan işsizliğin ve açlığın sonucunda çocuk ticareti, zorla evlendirilen kız çocukları ve çocuk ticaretinin ayrıca artması bekleniyor.
Kadınlar ve çocuklara yönelik her türlü şiddetin ve kötülüğün yaygınlaşması, sadece görece geri ülkelerin sorunu değil. Fransa’da aile içi şiddet karantina uygulamalarından bu yana yüzde 30’luk bir artış gösterdi. IDW’nin (İletişim Bilimleri Haber Ajansı) yaptığı bir araştırmanın sonucunda, Almanya’da karantina günlerinde kadınların yüzde 3’ünün eşleri tarafından fiziksel şiddete maruz kaldığı öğrenildi. Yüzde 3,6’sı eşleri tarafından cinsel şiddet gördü. Çocukların %6,5’inin ise anne babaları tarafından fiziksel şiddet gördüğü kayıtlara geçti. Bu rakamlar kuşkusuz kurumlara ulaşan bilgiler. Dolayısıyla bilinmeyen ve duyulmayan olayların bu rakamların üstünde olduğuna şüphe yoktur.
Son olarak şiddet artışının, işini kaybetmiş ailelerin içinde yaşanıyor olması ise, pandeminin faturasının yine yoksul ve emekçi ailelere çıkarıldığı gerçeğini ışık tutuyor.
Yoksulluk ve çalışma koşulları
Sağlık ve bakım alanında çalışanların büyük bölümü kadınlardan oluşuyor. ILO’nun (Uluslararası Çalışma Örgütü) verdiği bilgiye göre dünyada ücretsiz bakım işlerinin 4’te 3’ünü kadınlar yapıyor. Sağlık ve bakım işlerinin koşulları pandeminin dolayı daha da ağırlaşıyor. Dolayısıyla Covid-19’un kadınlara bulaşma riski çok daha yüksek.
Pandemi sürecinde yapılan araştırmalardan yansıyan bazı veriler de şunlar:
- Çocuk işçiliği pandeminin derinleştirdiği açlık ve yoksulluk koşullarında kaçınılmaz şekilde büyüdü. Çocuklara sadece şiddetten değil, sömürüden de daha fazla pay düştü.
- Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan rapora göre salgın ve etkileri nedeniyle 2019 ile 2021 arasında kadınların yoksulluktan yüzde 9,1’lik bir artışla etkileneceği bekleniyor.
- Raporda salgının 2021 yılına kadar 47 milyonu kadın ve kız çocuğu olmak üzere 96 milyon insan aşırı yoksulluğa sürüklenecek.
- Uluslararası çalışma örgütüne göre, Haziran 2020 itibarıyla, dünya genelinde ev işçilerinin yüzde 72’sinin Covid-19 nedeniyle işini kaybettiği tahmin ediliyor.