Eşitlik İçin Kadın Platformu Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un son bir ayda nafakanın süreye bağlanması, kadın cinayetleri, Alo Şiddet hattının salt sosyal destek hattına dönüştürülmesi ve evlilik yaşının düşürülmesi gibi kadınların ve kız çocuklarının aleyhinde yaptığı konuşmalara dönük açıklama yaptı.
Bakan Selçuk’un 16 Ekim’de nafakanın süreye bağlanmasını tekrar tartışmaya açtığına değinen açıklamada nafakanın geliri olmayan kadınlar için önem taşıdığı ve yargı eliyle nafaka hakkına erişimin engellenmesinin, nafaka süresinin de hakimlerin takdirine bırakılması önerisinin kabul edilemeyeceği belirtildi. Ayrıca nafakanın süreye bağlanması veya hakim takdirine bırakılmasının kadınlara yönelik ekonomik, psikolojik, cinsel ve fiziksel şiddeti arttıracağı, kadınları ev içine hapsedeceği ve kadınların boşanma kararı almalarını zorlaştırarak büyük hak ihlallerine neden olacağı vurgulandı.
Bakan Selçuk’un bir başka açıklamasında, her kadın cinayetinin kadına şiddet kapsamında olmadığını, her şüpheli kadın ölümü ve intiharlarının da bu kapsamda olmadığını söylemesini; ayrıca ALO 183 hattının sadece kadınlara rehberlik hattı olduğu, şiddet anında değil sonrasında aranabileceği, şiddet anında kolluk kuvvetlerine ulaşılması gerektiği yönündeki açıklamalarını ve İçişleri Bakanlığı’nın KADES uygulamasının kullanılmasını tavsiye etmesini hatırlatan EŞİK şöyle devam etti:
“Bu açıklama, Türkiye’de kadına karşı şiddetle ilgili devlete ait bir telefon hattı bulunmadığının itirafıdır. KADES, akıllı telefonu ve internet paketi olan ve o telefonda bu tür programları kullanabilecek kadınlar içindir. Diğer kadınlara ne yapmaları önerilmektedir? Bu, devlet olarak kadınları, hiçbir acil yardım hattı olmaksızın şiddetle ve can güvenliği sorunu ile tek başına bırakmak demektir. Oysaki İstanbul Sözleşmesi’nin 24. maddesi, devletleri “Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet olayıyla ilgili olarak telefonla arayanlar için, gizliliğe bağlı kalarak veya arayanların kimliklerinin açıklanmamasına gereken dikkati göstererek, ülke çapında 7 gün 24 saat esasına göre faaliyet gösteren ücretsiz telefon hatlarının oluşturulması için gerekli yasal veya diğer tedbirleri almak” ile yükümlü kılmaktadır. Devletin ücretsiz bir şiddet hattının olmaması, sadece uluslararası sözleşmelerin değil, yurttaşlarının can güvenliğini sağlamakla ilgili varlık nedeninin ve anayasasının inkar edilmesi anlamına gelmektedir.”
Bakan Selçuk’un yaptığı bir başka açıklamada, doğurganlık hızının düştüğünü belirterek nüfusun yaşlanmaması için evlilik yaşının öne çekilmesini önerdiği, ayrıca kadınların en az üç çocuk doğurması vurgusu yaptığına değinerek, “Evlilik yaşının öne çekilmesi demek, çocuk yaşta zorla evlendirilmelerin ve çocukların cinsel istismarının önünün devlet eliyle açılması demektir. Bu açıklamalar ve girişimler, mevcut Medeni Kanun’un ve Ceza Kanunu’nun parça parça yürürlükten kaldırılmasına, kadın ve kız çocukları aleyhine işleyen fiili bir hukuk sistemi yaratılmasına yol açma niyetinin açık ifadeleridir” denildi.
“Toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı eylem planı”
Kadınların sahip olduğu birtakım haklara dönük yapılan açıklamalara cevap veren EŞİK, son olarak şunları ifade etti:
“EŞİK olarak, Sayın Bakanı ve başta Adalet ve İçişleri bakanlıkları olmak üzere tüm resmi mekanizmaları;
-Kadına karşı ekonomik ve psikolojik şiddet oluşturan yoksulluk nafakası ile oynanması girişimlerine son vermeye;
-Acilen İstanbul Sözleşmesi’nin 24. maddesinde belirtilen nitelikleri taşıyan bir Alo Şiddet hattının oluşturulmasına;
-TCK 103. madde kapsamındaki çocuk cinsel istismarcılarına af, “erken evlilik” adı altında çocuk cinsel istismarının meşrulaştırılması gibi girişimlere son vermeye;
-Kadınların Medeni Kanun, Ceza Kanunu ve şiddet ile ilgili kanunlardaki kazanılmış haklarını ve anayasal eşit vatandaşlık ilkesini kamuoyu önünde sürekli olarak tartışmaya açan tüm söylem ve girişimlerine son vermeye;
-İçişleri Bakanlığı tarafından tutulduğu belirtilen kadın cinayeti verilerini kamuoyu ile paylaşmaya;
-4. Ulusal Eylem Planı ve Strateji Belgesinde, tıpkı daha öncekinde olduğu gibi, İstanbul Sözleşmesi’nin devlete yüklediği görevleri temel hedefler olarak belirlemeye ve kadına yönelik şiddet ile etkin mücadele için toplumsal cinsiyet eşitliği odaklı bir eylem planı hazırlamaya çağırıyoruz.”