Sudanlı kadınlar mücadelede ön saflarda!

Laiklik ilkesi üzerinde anlaşılmış olması ülkede Güney Sudan ile birleşme tartışmalarını başlattığı gibi, şeriatçı kesimler arasında da yeni bir alevlenmeye yol açmış görünüyor. Sudan önümüzdeki dönemde çalkantılı süreçlere gebedir. Sudanlı emekçiler ancak mücadelelerini devrim ve sosyalizmin yolunda büyüttükleri ölçüde kazanımlarını korumayı başarabilirler.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Kadın
  • |
  • 30 Eylül 2020
  • 19:39

Tarih boyunca tüm demokratik hak ve özgürlükler işçi ve emekçi kitlelerin zorlu mücadeleleriyle kazanılmıştır. Buna rağmen kadınların eşitlik ve özgürlük alanındaki kazanımları kimileri tarafından “burjuva demokrasisi”nin lütfu gibi gösterilebiliyor. Oysa emekçi kadınlar da tüm haklarını gerici-burjuva rejimlere karşı mücadelelerle elde etmişlerdir.

Kadın-erkek işçilerin omuz omuza mücadeleleriyle kadınlar belli kazanımlar elde etmiş olsalar da kapitalizm kadın sorununu döne döne üretiyor. Bugün Türkiye dahil pek çok ülkede gerici iktidarlar cinsiyetçi politikalar izleyerek kadınların kazanımlarına saldırıyor. Bundan dolayıdır ki emekçi kadınlar dünya ölçüsünde mücadeleye yöneliyor, gerici rejimlere karşı biriken öfkelerini dışa vuruyorlar. 

İzlanda’da 2017 sonunda eşit işe eşit ücret için, Polonya’da kürtaj yasaklarına ve Latin Amerika ülkelerinde kadın cinayetlerine karşı grevler, Amerika’da Trump’ın gerici söylemlerine karşı eylemler ve Türkiye’de alanları dolduran kadınların eylemleri son yılların iz bırakan eylemleri oldular. Türkiye’de çocukların tecavüzcüleri ile evlendirilmesini öngören tasarıyı geri çektiren, AKP-MHP rejiminin İstanbul Sözleşmesi’ne attığı imzayı geri çekmesini şimdilik durduran da kadınların mücadelesi oldu. 

Geçtiğimiz günlerde, çocukların kimliklerinde sadece babalarının adlarının yazılı olduğu Afganistan’da, artık annelerin adlarının da yazılacak olması bile Afgan kadınlar için önemli bir ilerleme adımı sayılabiliyor. 

Kimi ülkede kadınların kazanılmış hakları gerici-dinci iktidarlar tarafından gasp edilmeye çalışılırken, Sudan’da olduğu gibi dinci-gericiliği parçalayarak haklar elde ettikleri örnekler de yaşanıyor. Yıllardır süren Sudanlı kadınların mücadelesi bu açıdan önemli bir deneyim. 

Sudan’da kadın hakları

1989 yılında darbe ile iktidara el koyan Müslüman Kardeşlerin Sudan’daki temsilcisi el Beşir’in diktatörlüğü altında kadınların hakları bulunmuyordu.

Çeşitli araştırmalar Sudan’ın kadın hakları açısından Arap dünyasının en kötü ülkelerinden biri olduğunu gösteriyor. 22 ülkenin olduğu listede 17. sırada yer alan Sudan’da 10 yaşındaki kız çocuklarının evlenmesi yasal. Anne ölüm oranları oldukça yüksek. Araştırmalara göre 12.1 milyon kadın ve kız çocuğu kadın sünnetine maruz kaldı. Şeriat yasalarında kadınların giyim tarzı nedeniyle kırbaçlanması yer alıyordu. Tecavüze uğrayan kadınlar “zina” suçundan yargılanabildiği için tecavüz vakalarının çoğu rapor edilmiyordu. 19 Arap ülkesinin imza attığı BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi’ne imza atmayan Sudan’da kız çocukları eğitimden yoksun bırakıldılar. Sudanlı kadınlar için şiddet, aşağılanma, tecavüz ve ölüm yıllardır gündelik hayatın “olağan” vakalar haline geldi.

Sudan’ın kanlı tarihi

Sudan, 2011 yılında emperyalistlerin girişimleri ile Güney Sudan-Sudan olarak bölünmeden önce Afrika’nın en büyük ülkesi idi. Nil Nehri’nin geçtiği, doğal kaynaklar bakımından zengin olan bu ülke aynı zamanda petrol ihraç ediyor. Bu zenginlikler Sudan’ı tarihi boyunca emperyalist müdahalelerin ve kirli hesapların konusu yaptı. Sudan’ın katliamlar, iç savaşlar ve darbelerle dolu tarihinde işçi ve emekçiler, kadınlar, etnik-dinsel azınlıklar sefalete, baskıya ve katliamlara maruz bırakıldı. Baskı ve zor isyanları da büyüttü. Sudan toprakları katliamlara olduğu kadar isyanlara da tanıklık etti.

İngiliz emperyalizminden 1956 yılında bağımsızlığını kazanan Sudan’da bugüne kadar pek çok darbe gerçekleşti. 1983 yılında ilan edilen şeriat bir sonraki darbe ile rafa kaldırıldı. 1989’da ise şeriatçıların desteklediği Ömer el-Beşir’i iktidara getiren yeni bir darbe ile şeriat yasaları tekrar yürürlüğe konuldu. Böylece el Beşir’in 30 yıllık kanlı diktatörlüğü başladı. Bu süreçte 4 milyar dolar servet biriktiren Beşir, Darfur katliamı dahil pek çok katliama imza attı. Darfur katliamı sebebiyle BM tarafından hakkında savaş suçlusu olarak tutuklama kararı bulunan Beşir, son yıllarda emperyalistlerin gözüne girebilmek için Güney Sudan’ın bağımsız bir devlet olmasını onaylamış ve yükselen kitle hareketi karşısında tavizler vermek zorunda kalmıştı. Ancak dinci faşist iktidar tüm çabalarına rağmen kitlelerin yükselen militan hareketi karşısında tutunamadı. 

Sudan’da kitle hareketinin ipini çektiği Beşir’in yerine geçmek için askerler yönetime el koydular ancak karşılarında yine kitleleri buldular. Askeri şeflerini feda etmek zorunda kalan darbeciler kitleleri oyalama yolunu tuttular. Sivil bir geçiş hükümeti, kadın hakları başta olmak üzere bir dizi hak ve uygulamanın hemen yürürlüğe girmesi ve laikliğin ilan edilmesini isteyen kitleler alanları boş bırakmadılar. Kitlelerin baskısı sonucu bazı haklar yürürlüğe konulsa da, gözdağı vermek için protestolar şiddetle bastırılmaya çalışıldı. 2019 Haziran’ında gerçekleşen katliamda 100’den fazla protestocu hayatını kaybetti, toplu tecavüzlerin yaşandı.

Mücadelede öne çıkan kadınlara saldırı

Sudanlı kadınların maruz kaldıkları işkenceler kadın militanlar söz konusu olduğunda daha da boyutlanıyor. Diktatörlüğe karşı mücadelede öne çıkan kadınlar tecavüz ve tecavüz tehditleri ile yıldırılmaya çalışılıyor. 2016 yılında yayınlanan ve Beşir dönemine ışık tutan bir raporda, rejimin militan kadınları susturmak için tecavüzü yaygın olarak kullandığı tanık anlatımlarıyla yer alıyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü de, “güvenlik görevlileri”nin çok sayıda tecavüz olayını ve tehdidini belgelemiş bulunuyor.

Tüm baskılara rağmen Sudanlı kadınlar mücadelede ön saflarda yer aldılar. Sudanlı kadınlar için laiklik ile birlikte özgürlük ve eşitlik mücadelesi, ülkenin bağımsızlığının elde edildiği günden bu yana devam ediyor. Sudanlı kadınlar mücadele sahnesinden hiç inmediler. Beşir’e karşı gelişen mücadelede yer alan kadınlar, onun ardından darbenin de karşısında yer aldılar ve taleplerini ısrarla yükselttiler. Üst düzey bir askeri yetkilinin “Kızları kırın (yıldırın), çünkü kızları kırarsanız erkekleri kırarsınız” sözleri, mücadele saflarındaki kadınların gücünü ve etkisini ortaya koyuyor.

Beşir’in ardından ülkeye huzur ve barış getireceğini vaat eden darbecilerin kitlelere uyguladığı baskı ve zor eskinin devamı niteliğindedir. Zira askeri güçler içerisinde Beşir ile birlikte Darfur katliamına imza atan ve tecavüz dahil insanlığa karşı suçları kovuşturma için Uluslararası Ceza Mahkemesine sevk edilenler de yer alıyor. 

Sudan’da kazanımlar

Askeri yönetim, protestolar ve genel grevler karşısında geçtiğimiz yılın Ağustos ayında “geçici sivil yönetim” düzenlemelerini içeren bir “anayasal bildiri”yi imzalamak zorunda kaldı. Kurulan geçici hükümet içerisinde asker temsilcileri ile mücadeleyi yöneten gruplar yer alırken, kitleler taleplerinin arkasında olduklarını her fırsatta ortaya koydular. 1 Temmuz’da gerçekleşen halk hareketinin yıldönümünde kitleler taleplerini yükselttikleri mitingler düzenlediler.

Yükselen mücadele karşısında geçici hükümet bir dizi kazanımı onaylamak durumunda kaldı. Kadın sünneti yasaklandı ve yapanlara yaptırım uygulanmasına karar verildi. Kadınların dans ettiği ya da pantolon giydiği için kırbaçlanmasını sağlayan yasalar kaldırıldı. Geçtiğimiz Temmuz ayında ise kadınların yanlarında aileden bir erkek olmaksızın seyahat edebilmesini sağlayan düzenlenme yapıldı. Müslümanlar haricindeki toplulukların kamu düzenini bozmamaları şartı ile içki içmelerinin, içki üretimi ve ticareti yapmalarının önü açıldı.

Sudan Halk Kurtuluş Hareketi Kuzey kanadı ile geçici hükümet arasında imzalan ve laiklik maddesini de içeren anlaşma ile kazanımlar Sudan’da bir üst düzeye taşınmış oldu. Her ne kadar laiklik henüz yürürlüğe konulmamış, sadece ilke düzeyinde anlaşılmış olsa da, karar ülkede adeta “devrim” etkisi yarattı. Kadınların bu mücadelede ön saflarda yer almasından kaynaklı kimi çevrelerce yaşanan süreç “kadın devrimi” olarak lanse ediliyor. Ancak, mücadelede kadınların rolü belirgin olsa da, tüm kazanımlar ağır bedellerin ödendiği halk hareketi sayesinde mümkün olmuştur. 

Açıktır ki, Sudan’da gerçekleşen bir “devrim” değildir. Sudan’da kadınların da etkin bir rol oynadığı, kitlelerin ekonomik-demokratik, sosyal-siyasal talepleri uğruna verdikleri mücadeleler sonucunda gelişen bir halk hareketi ve bu hareketin elde ettiği kazanımlar var. Bu kazanımları kalıcı hale getirmek ve emperyalistler ile işbirlikçilerinin oyunlarını bozmak Sudanlı işçi ve emekçileri bekleyen zor görevlerdir. Zira laiklik ilkesi üzerinde anlaşılmış olması ülkede Güney Sudan ile birleşme tartışmalarını başlattığı gibi, şeriatçı kesimler arasında da yeni bir alevlenmeye yol açmış görünüyor. Sudan önümüzdeki dönemde çalkantılı süreçlere gebedir. Sudanlı emekçiler ancak mücadelelerini devrim ve sosyalizmin yolunda büyüttükleri ölçüde kazanımlarını korumayı başarabilirler. Sudanlı kadınlar da ancak bu yolu tutarak kazanımlarını yeni zaferlerle taçlandırabilir, özgürlük ve eşitlik bayrağını dalgalandırabilirler.