Türkiye-İsveç-Finlandiya Daimi Ortak Mekanizma Toplantısı Brüksel’de gerçekleştirildi.
Emperyalist savaş makinesi NATO’nun genişlemesi, insanlığın geleceği açısından büyük bir tehdit oluşturuyor. İkinci yılına giren Rusya-Ukrayna Savaşı, bu genişlemenin ilk vahim sonuçlarından biridir. ABD-NATO cephesinin Ukrayna’daki savaş ateşine sürekli benzin dökmeleri bu savaşın daha da uzamasına, yayılma riskinin ise artmasına neden oluyor.
Ukrayna Savaşı’nı kışkırtan ABD ile suç ortakları, savaşı bahane ederek Rusya sınırına yakın diğer ülkeleri NATO’ya alma sürecini hızlandırmak için harekete geçtiler. Genel olarak ‘tarafsız’ tutum almalarıyla bilinen İsveç-Finlandiya ikilisi de savaş makinesine üye olmak için başvuru yaptılar. Washington’dan gelen direktifle üyelik başvurusu yapan iki ülke, Türkiye’nin ‘engeline’ takıldılar.
İki ülkenin NATO’ya katılmasına onay vermemek ilk bakışta olumlu bir tutum gibi görünebilir. Oysa Saray rejiminin derdi militarizmin yayılmasına ya da savaş riskinin artmasına karşı çıkmak değil. Tersine, bu konularda NATO üyesi olmanın tüm yükümlülüklerini rezil bir hevesle yerine getiriyor. Daha önce savaş makinesinin genişlemesine karşı çıkmadığı gibi, ABD’nin başını çektiği tüm emperyalist saldırılara TSK’yi dahil ederek suç ortaklığı yapmıştır.
AKP-MHP rejiminin derdi, iki ülkenin NATO’ya üyeliğini pazarlık konusu yaparak gerici hedeflerine ulaşmaktır. Bu bağlamda öncelikli hedefi PKK-PYD olsa da genelde istedikleri şey, siyasi mültecilerin sığındıkları ülkelerde belli haklardan yararlanmalarına imkan veren yasaların ortadan kaldırılmasıdır. İsveç-Finlandiya ikilisine aylardır bu dayatmayı yapan dinci-faşist rejim, belli sonuçlar aldı. Şu ana kadar birçok siyasi mülteci Türkiye’ye iade edildi. Ancak rejim bu kadarla yetinmek istemiyor. Bu alanda yasal değişikliklere gidilmesini, yani siyasi mültecilerin yararlandıkları hakların tamamen ortadan kaldırılması için bastırıyor.
Belçika’nın başkenti Brüksel’de yapılan Türkiye-İsveç-Finlandiya Daimi Ortak Mekanizma Toplantısı’nın ardından basın toplantısı düzenleyen Saray’ın Sözcüsü İbrahim Kalın, gericilik ihracı konusunda kararlı olduklarını bir kez daha dile getirdi. Finlandiya’nın istenen adımları attığını, İsveç’in ise bazı adımlar attığını ancak bunların yeterli olmadığını ifade eden Saray sözcüsü, İsveç hükümetinin yakında konuyla ilgili bir yasa çıkaracağını ve yasanın Haziran ayında yürürlüğe gireceğini söyledi. Buna göre İsveç hükümeti, NATO’ya üye olmak için dinci-faşist rejimin dayatmalarına boyun eğmiştir.
Süreci takip edeceklerini, yasanın yürürlüğü girmesinden sonra iki ülkenin üyeliklerine onay vereceklerini belirten İbrahim Kalın, Saray rejiminin gerici dayatmalarının kabul görmesinden memnun görünüyordu. İki ülkeye yapılan dayatmalar Saray rejiminin emperyalist savaş makinesinin halkların geleceğini tehdit etmesine herhangi bir itirazının olmadığını gösteriyor. Onun tek derdi, Kürt halkına düşmanlıkla motive olan gerici hedeflerine ulaşmaktır.
“Burjuva demokrasisi” için “örnek” ülkeler kabul edilen İsveç-Finlandiya ikilisinin gerici basınç karşısında diz çökmeleri ise, tam bir kepazeliktir. Bu tutum, kapitalist devletler için kalıcı ilke ya da değerin olmadığını, egemen sınıfların çıkarları neyi gerektiriyorsa ona göre hareket ettiklerini bir kez daha ispatlamıştır. Hangisi olduğundan bağımsız olarak, kapitalist sistemin egemen olduğu her ülkede demokratik hakları kullanabilmek, korumak ya da geliştirmek ancak kitlelerin örgütlü mücadelesiyle mümkün olabilir!