Saray rejiminin hayata geçirdiği politikalar, küçük bir azınlığa servet biriktirirken milyonlarca işçi ve emekçiyi açlık ve sefalete itiyor. Üretilen toplam değerden işçi ve emekçilere düşen pay görülmemiş bir hızla azalırken ortaya çıkan derin yoksulluk, en çok işçi ve emekçi çocuklarını etkiliyor. Çocuklar hem gerici ideolojinin hem de ekonomik krizin ağırlığı altında, sağlıklı büyüme ve gelişim imkanlarından yoksun bırakılıyor.
Öğrenci Veli Derneği’nin (Veli-Der) 2022-2023 eğitim öğretim yılı 1’nci yarıyıl raporunda ortaya koyduğu tablo, çocukların sürüklendiği sefaleti çarpıcı biçimde gösteriyor. Eğitimde var olan sorunların bu dönem de artarak devam ettiği vurgulanan raporda, ekonomik krizin çocuklar üzerindeki etkisine dikkat çekiliyor.
Büyüyen beslenme sorunu
Eğitim alanında çalışma yürüten sendika, dernek ve demokratik kitle örgütlerinin en çok dikkat çektiği sorunların başında öğrencilerin beslenme sorunu geliyor. Geride bırakılan eğitim öğretim yılının ilk yarısında da sunulan raporların tamamı çocukların okula aç gidip aç döndüğünü gösteriyor.
Sarayın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Derya Yanık, 9 Ocak günü yaptığı konuşmada, ailesiyle birlikte yaşayan ve temel ihtiyaçlara ulaşamayan çocuk sayısının son 3 ayda 32 bin arttığını pişkin bir şekilde açıkladı.
Veli-Der, her iki çocuktan en az birinin açlıkla karşı karşıya olduğunu aktardığı raporunda, tüm öğrencilere ücretsiz ve nitelikli bir öğün yemek talebinin Saray rejimi tarafından “maliyet hesabı” gerekçesiyle yok sayıldığı belirtiyor. Kız çocukların yüzde 85’i, erkek çocukların yüzde 68’inde kansızlık sorunu yaşadığı belirtilen raporda, içme suyuna erişimin güçlüğü vurgulanıyor. İçme suyuna erişemeyen çocukların su ihtiyacını tuvaletlerden karşılaması birçok hastalığa sebep olabiliyor.
Çocukların günlük besin ve temiz içme suyu ihtiyacını karşılayamaması kansızlık, bodurluk, düşük kilo gibi fiziksel gelişimlerini olumsuz etkiliyor. Öte yandan sağlıklı beslenememekten kaynaklı dikkat eksikliği, davranış bozukluğu ve öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklar, okula gidebilseler dahi eğitimden faydalanamıyor.
Saray rejiminin sermaye yanlısı ekonomi politikaları sonucu derinleşen ekonomik krizin yıkıcı sonuçlarını milyonlarca işçi ve emekçi ailesi yaşıyor. Temel besin maddelerine dahi ulaşamayan işçi ve emekçiler çocukların beslenmesi için önemli olan süt, yumurta, peynir, yoğurt, meyve gibi gıda ürünlerine ulaşmakta zorlanıyor. Beslenme çantaları boş kalıyor. Çocukların harçlıkları yüksek kantin fiyatlarını karşılamaya yetmiyor.
Milyonlarca çocuk eğitimden uzak…
Raporda dikkat çekilen önemli noktalardan biri de çocukların kitleler halinde eğitimin dışına itilmesidir. Gerici ideolojinin eğitim politikaları sonucu kız çocukları, mülteci çocuklar, anadili farklı olan çocuklar, engelli çocuklar eğitimin dışında bırakılıyor.
MEB’in 2021-2022 eğitim öğretim yılı okullaşma istatistiklerine göre ilkokulda 195 bin, ortaokulda 298 bin, lisede 373 bin kız çocuğu eğitimin dışındadır. Açık öğretimde okuyan kız çocuğu sayısı ise 636 bin 270’tir. Yani resmi verilere göre 1,5 milyonu aşkın kız çocuğu artık okullarda değil. Yine MEB’in verilerine göre son bir yılda 1 milyona yakın öğrenci ekonomik kriz nedeniyle okulu bırakmak zorunda kaldı.
Okuldan dışlanan çocuklar cinsel istismar ve emek sömürüsünün çarkları arasına itiliyor. TÜİK’in resmi ve çarpıtılmış verilerine göre bile her yıl binlerce çocuk doğum yapıyor. Son dönemde okullardan kopartılıp tarikat ve cemaatlerin kucağına itilen çocukların yaşadığı istismar sık sık haberlere de yansıyor. Eğitimden alıkonulan çocukların büyük bir kısmı da atölyelerde, tarlalarda, inşaatlarda kayıt dışı olarak çalıştırılıyor. Bir kısmı da “mesleki eğitim” adı altında sermayeye ucuz işgücü oluyor.
2013’te meslek liselerinde okul ortamında ve işletmelerde 239 “iş kazası” yaşanmışken 2019’da bu sayı 2 bin 385 yükseldi. Ayrıntılı veri olmadığı için çocukların hangi kazaları yaşadıkları sonuçlarına ilişkin hiçbir açıklama ve veri yok.
Çocukları eğitimden yoksun bırakan bir başka konu ise, köy okullarının kapatılmasıdır. 2002-2022 döneminde 20 bine yakın köy okulu kapatıldı. Taşımalı eğitime mecbur bırakılan çocuklar, ortaya çıkan öğretmen açığının karşılanmaması üzerine okulsuz ve öğretmensiz kaldı.
***
Bir dönem geride kalırken eğitimde yaşanan çok yönlü sorunlar artarak öne çıkıyor. Eğitimde gericileşme, tarikat ve cemaatlerin okullarda cirit atması öğrenciler için başlı başlına tehlike olmayı sürdürüyor. Müfredatta “değerler eğitimi” adı altında dini referansların alınması, karma eğitimin ortadan kaldırılması girişimlerinin artması, seçmeli derslerde dini dersler dışında seçenek olmaması, eğitim emekçilerini değersizleştiren düzenlemeler bu dönem öne çıkan diğer sorunlar oldu. Öte yandan okul binaları ve derslik yetersizliği, okulların depreme dayanıksız olması ve kalabalık sınıflar da eğitim alanında yaşanan sorunlar arasında yer alıyor.
Tüm alanlarda olduğu gibi, eğitim alanı da sermayenin ihtiyaçlarına göre dizayn edilerek büyük bir “ekonomik sektöre” dönüştürülmüştür. Eğitimde yaşanan çok yönlü ticarileşme ve eğitim hizmetlerinin adım adım özelleştirilmesi anlamına gelen uygulamalar da sorunların ağırlaşmasında belirgin bir rol oynamıştır.
Öte yandan toplam bütçeden eğitime ayrılan pay her geçen yıl azalmaktadır. 1998’de eğitim yatırımlarına ayrılan bütçe yüzde 30,03’tü. Eğitim yatırımlarına 2002’de MEB bütçesinden yüzde 17,18 pay ayrılmışken 2023 yılı için eğitim yatırımlarına ayrılan pay 9,18’dir. Bunun da çok büyük bir kısmı imam hatip okullarına aktarılmaktadır. Eğitimin tüm mali yükü velilerin ve öğretmenlerin yani işçi-emekçilerin sırtındadır.
Sorumluluk işçi ve emekçilerdedir!
Raporlardan da yansıdığı üzere son dönemde hızla artan yoksullaşma, önce çocukları etkilemiş ve çocukları sağlıklı büyüme ve gelişim imkanlarından yoksun bırakmıştır. Saray rejimi günü kurtarma politikaları ile ağırlaşan bu sorunları çözemez. Son örneği olarak eğitim emekçilerinin ve velilerin mücadelesi sonucu öğrencilere bir öğün yemek konusunda adım atmak zorunda kalmasıdır. Ancak zenginliğinden tasarruf etmeyen rejim bu konuda bile oldukça sınırlı bir adım atmış ve ilan edildiği gibi taşımalı eğitim yapan okullarda bile öğrencilerin beslenme sorunları hala çözülmüş değildir.
Önümüzdeki aylarda ekonomik krizin derinleşeceği, alım gücünün düşeceği ve eğitimde yaşanan krizden kaynaklı sorunların giderek büyüyeceği ortadadır. Çocukları, sürüklendiği sefaletten kurtarma sorumluluğu ise işçi ve emekçilerdedir. İşçi ve emekçiler üzerlerine yıkılan krizin faturasını ödemeyi reddetmeli, çocukların güvende olabileceği, sağlıklı büyüyüp gelişebileceği, bilimsel eğitim alabileceği koşullar için mücadeleyi büyütmelidir.