AKP şefi Tayyip Erdoğan ne zaman kapitalistlere hitap etse, grev yasaklarına dikkat çeker ve “gelin yatırım yapın” diye çağrıda bulunur. İster "yerli" ister "yabancı" olsun sermaye kodamanlarına şu çağrıyı yapar: “Bu ülkenin fabrikalarında grevler yoktur. Bundan iyisini bulamazsınız, bundan yararlanmak için yatırım yapın.”
"Erteleme" adı altında grevlerin yasaklanması, AKP şefinin özel eğilim duyduğu bir konu. Hak arayan emekçilerden nefret eden bir zihniyeti temsil ettiği için, kokuşmuş zihniyeti greve tahammül edemiyor. Grevlerin “milli güvenlik ve halk sağlığı için tehdit” oluşturduğu gerekçesiyle yasaklanması konusu ise, 12 Eylül askeri faşist cuntasının zihniyetinin halen işbaşında olduğunun kanıtıdır. Zira işçi sınıfıyla alay edercesine sahte gerekçelerle grev yasaklama uygulaması faşist cuntanın yasalarına dayandırılıyor.
Vurgulamak gerekiyor ki, ABD’nin bir projesi olarak kurulduğu günden beri, AKP’nin işçi sınıfına düşmanlık konusunda net ve "tutarlı" bir duruşu oldu. Bu dinci-Amerikancı partiyle ittifak kuran tüm kesim ya da kişiler de aynı sınıfsal tutumu sergilemiştir. Tıpkı 2015’ten bu yana AKP ile ittifak kuran MHP, BBP ile Perinçekçi dalkavukların yaptığı gibi.
Bekaert işçileri "Reis"in fiyakasını bozdu
Sermayenin kokuşmuş Saray rejiminin şefi ne zaman önemli bir işletmede grev kararı alınsa, bir gece yarısı "erteleme" kararı alarak grevi yasaklıyor. İşçiler bu yasaklara tepki gösterse de sendika yöneticilerinin yan çizmesinin de etkisiyle fiili grev yapma kararlılığı sergileyemediler. Kimi örnekler de ise fiilen greve çıkan işçiler, sendika ağaları tarafından "ikna" edilerek geri adım attırıldı. Bundan dolayı faşist cunta artığı bir yasaya dayanarak Tayyip Erdoğan’ın grev yasaklarını boşa düşüren bir çıkış yapılamadı ne yazık ki. Bu ise AKP şefi ile dalkavuklarını daha da pervasızlaştırdı.
Bekaert işçilerinin meşru-fiili grev kararı almaları ve bunu kararlı bir şekilde uygulamaları uzun aradan sonra gerçekleştirilen önemli bir çıkış oldu. Daha önce fiili greve yanaşmayan Birleşik Metal-İş Sendikası yönetimi de bu konuda tutum değiştirmiş görünüyor. İşçilerin kararlı tutumu, sendika yönetiminin desteği, grevle dayanışma gibi önemli etkenlerin bir araya gelmesi, "reis" tarafından dayatılan grev yasağı çöpe atılmış oldu. Dolayısıyla bu grev, sadece sırtını Saray’a dayayan Bekaert kapitalistinin küstahça tutumuna değil, “işçilere grev yaptırmam” havalarında olanlara da verilmiş önemli bir yanıttır.
Sarayın aparatı Hak-İş grev kırıcılığı yapıyor
AKP-MHP rejiminin işçi sınıfına saldırıları sadece ekonomik/sosyal/siyasal alanla sınırlı değil. Sermayeye hizmetin önemli ayaklarından biri de sendikaların yönetim kademelerini işgal eden bürokratik kastı Saray rejiminin aparatı durumuna düşürmesidir. "Sendikacılık" adı altında bu alçaltıcı tutumu alanların başını Hak-İş yönetimi çekmektedir. Her şeyiyle sermayenin Saray rejimine hizmet eden bu kokuşmuş ağa takımı, Bekaert’ta grev kırıcılığı rolüne soyundular. Bekaert Kartepe Çelik Sanayi şirketinde yetkili olan Hak-İş’e bağlı Özçelik-İş Sendikası, işçilerin greve çıkma isteğine rağmen, 560 kişinin çalıştığı fabrikada ertelenen grev kararının iptali için Danıştay’a başvurduğunu ilan etti.
Hak-İş ağaları, böylesine kritik önemi olan bir greve karşı aldıkları bu rezil tutumla, varlık nedenlerinin sermayeye ve Saray’a hizmet olduğunu bir kez daha kanıtladılar. İşçi sınıfının grev silahını elinden alan bir rejime hizmet eden bu yozlaşmış ağa takımının, sırtından hançerlemek dışında işçilere sunabilecekleri bir şey yoktur. İşçi sınıfı ise bunları ve benzerlerini sırtından atmadan, sendikaları sınıf mücadelesinin gerçek mevzileri/örgütleri haline getiremez.
İşçi sınıfı "grev silahı"nı AKP şefinin pervasızlığına teslim edemez
Bekaert grevinin yasaklanmasıyla AKP iktidarının yasakladığı grev sayısı 19 oldu. Toplamda 195 bin işçinin greve çıkması engellendi. Bütün bu kararların altında AKP şefi Tayyip Erdoğan ya da müritlerinin imzası var. Bu pervasızlık Saray rejiminin esas görevinin kapitalistlere hizmet olmasından ibaret değil. Saray’ın tepesinden alta doğru AKP şefleri ile etraflarındaki yiyici takımının kapitalist sınıfın organik bir parçası haline geldikleri dikkate alındığında, grev yasaklarıyla kendi kişisel çıkarlarını da korumaya çalıştıkları görülür.
Daha önce de vurguladığımız gibi, din istismarına dayalı siyaset yapan zihniyetin "fıtratında" hak arama diye bir mefhuma yer yoktur. Onlar, işçileri, emekçileri bir tür "acizler sürüsü" olarak görmek istiyorlar. Buna razı olanlar ise hak arayamaz, ancak avuç açıp sadaka dilenebilir. Bu, AKP şefi başta olmak üzere onun tüm müritleri ile dalkavuklarının istediği şeydir. Bu küstah/kibirli tutumlarıyla onlar, işçi sınıfını hor görmekle kalmıyor, ona hiçleşmeyi de dayatıyorlar.
Bu pervasız dayatmaların elbette gerçek hayatta bir karşılığı olamaz. Bekaert işçileri bunun tersinin mümkün ve tek onurlu çıkış yolu olduğunu gösterdiler. Bundan sonra hiçbir grev yasağı kararına uyulmamalı, Saray rejiminin yasak kararları çöpe atılmalı, meşru-fiili grev hakkına hiçbir gücün engel olmayacağı gösterilmelidir. Saray rejimi de kokuşmuş emekçi düşmanı şefleri de tarihin çöplüğünü boylayacak, işçi sınıfının onurlu mücadelesi devam edecektir.
Bekaert grevinin zaferi işçi sınıfının zaferidir
Bekaert grevinin kritik önemi, bundan sonrası için örnek alınabilecek olmasında belirginleşiyor. Grev yasağı kararının çöpe atılması, “Kazanana kadar grev!” şiarının esas alınması kritik önemdedir. Bu, işçi sınıfını sermayeye karşı mücadelesinde ‘grev silahı’ndan yoksun bırakmak isteyenlere verilebilecek en iyi yanıttır. Grev zafere kadar sürdürülerek, saraylarda sefahat süren kibirli emekçi düşmanlarına, hiçbir gücün işçi sınıfını grev hakkını kullanmaktan alıkoyamacağı gösterilecektir.
Bu koşullarda Bekaert grevinin zaferi Türkiye işçi sınıfının zaferi olacaktır. Yani bu grevle dayanışmanın önemi, ‘olağan’ bir grevle kıyaslanmayacak kadar önemlidir. Metal işçileri başta olmak üzere tüm onurlu işçilerle ilerici ve devrimci güçlerin Bekaert işçileriyle dayanışma için olması, grevin zaferi için ellerinden geleni yapmaları büyük bir önem taşıyor. Bekaert grevi MESS kapitalistleriyle yapılacak Metal TİS süreçlerinde tüm metal işçileri tarafından örnek alınmalı. Olası grev yasaklarına karşı alınması gereken tutumu, meşru-fiili grev kararlılığını kuşanan Bekaert işçileri göstermiştir.