İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi yöneticileri ve insan hakları savunucuları gözaltında kayıplar için bu haftaki eylemini Özgür Gündem çalışanı Ferhat Tepe için yaptı.
İnsan hakları savunucuları saat 13.00’te eski Sümerbank önünde bir araya geldi. Eylemde basın açıklamasını İHD yönetimi adına Caner Canlı okudu. Canlı, Özgür Gündem gazetesinin merkez binasının bombalandığını, yazı işleri müdürlerinin tutuklandığını, muhabirlerinin kaçırıldığını ve öldürüldüğünü sonra da KHK kapatıldığını hatırlatarak söze başladı.
“Bugün sizlere 26 yıl önce OHAL karanlığında kaybedilen Özgür Gündem gazetesi muhabiri Ferhat Tepe’yi anlatacağız” diye devam eden açıklamada, Ferhat Tepe’nin birçok kez gözaltına alınıp bırakıldığı hatırlatıldı ve 28 Temmuz 1993 tarihinde polis olarak tanınan, uzun boylu ve sakallı biri tarafından bir arabaya zorla bindirilerek yeniden gözaltına alındığı belirtildi. Tepe’nin kaçırılışının ertesi günü baba İshak Tepe’yi kimliği belirsiz bir kişinin aradığı ve Ferhat Tepe’yi, Türk İntikam Tugayı adına kaçırdıklarını aileye söylediği aktarıldı.
Sonrasında İshak Tepe’nin Bitlis Emniyet Müdürlüğü’ne, Cumhuriyet Savcılığı’na, OHAL Valiliği’ne, İçişleri Bakanlığı’na ve Başbakanlık’a başvurduğu ifade edilen açıklamada, Tepe’nin başvurularına yanıt verilmediği kaydedildi. Bunun üzerine Asayiş Şube’ye başvurarak oğlunun kaçırıldığı aracı görenler olduğunu ve aracın polise ait olduğunu dile getiren baba İshak Tepe’ye gözaltının inkar edildiği belirtildi.
“İşkence izleri adli tıp raporuna kaydedilmedi”
4 Ağustos 1993 tarihinde Ferhat Tepe’nin cansız bedeninin Hazar Gölü kıyısında bulunduğu anlatılan açıklamada, ölüm nedeninin boğulma olduğu iddia edilerek başka incelemeye gerek olmadığına karar verildiği belirtildi. Sonrasında cenazenin Elazığ kimsesizler mezarlığına gömüldüğünün ortaya çıktığı hatırlatılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“8 Ağustos günü İshak Tepe üçüncü kez kimliği belirsiz kişilerce arandı ve oğlunun cenazesinin Elazığ morgunda olduğu bildirildi. 9 Ağustos 1993 günü İshak Tepe oğlunun 5 Ağustos’ta kimsesizler mezarlığına defnedildiğini öğrendi; aynı gün mezarın açılmasının ardından oğlunu teşhis etti. Ferhat Tepe’nin vücudunda derin işkence izlerinin olduğu; izlerden; üzerinde sigara söndürüldüğü, el ve ayak bileklerinin bağlandığı belli olmasına rağmen bu izlerin hiçbiri adli tıp raporuna yansımamıştır.”
Oğlunu arayan babaya hapis cezası
İshak Tepe’nin yetkili yerlere yaptığı tüm başvuruların sonuçsuz kaldığının altı çizilen açıklamada, oğlunun katledilişiyle ilgili iddiaları nedeniyle baba Tepe’nin “güvenlik güçlerini tahkir ve tezyif etme” iddiasıyla bir yıl hapis cezasına çarptırıldığına dikkat çekildi. Tepe’nin 4 Mayıs 1995’te AİHM’ye başvurduğu aktarılan açıklamada, oğlunun devlet yetkilileri veya onların bilgisi dahilinde hareket eden kişilerce kaçırıldığı, gözaltında işkence edilerek öldürüldüğü ve hükümetin etkin bir soruşturma yürütülmediği için devleti suçladığı belirtildi. Hükümetin AİHM’ye sunduğu raporda da Tepe’nin gözaltına alındığının inkar edildiği ve bu nedenle soruşturma yürütülmediği iddialarının yer aldığı belirtildi.
“Devletin Taner Şarlak isminde birine zorla, tehdit ile yalancı şahitlik yaptırdığı ortaya çıkmıştır” diye devam eden açıklamada, Şarlak’ın yalan beyanıyla ilgili Evrensel gazetesine verdiği demeci şöyle aktarıldı:
“Ferhat Tepe’nin öldüğünü cezaevinde öğrendik. Orada biz, olayı gördüğümüzü söyledik ve bir mektup yazmaya karar verdik. Kamuoyuna tüm yaşadıklarımızı ve Ferhat Tepe ile ilgili bildiklerimizi mektupta anlattık. Biz üç ay sonra ilk mahkemede çıktık, aradan 4 sene geçti. 9 Ekim’de Hazro'dayken eve polis geldi. Mahkemeye Ankara’ya çağrıldığımızı söylediler. İshak Tepe, Ferhat’ın babası, bizim mektubumuz üzerine bizi tanık olarak yazdırmış. Önce Hazro Kaymakamlığı’na gittik. Kaymakam gitmemizi istemiyordu, bağırıp duruyordu. Bize yol parası verdiler, Diyarbakır’a geldik. Orada bizi, 4 sene önce işkence gördüğümüz ve Ferhat Tepe’yi de gördüğümüz yere indirdiler. Sonra yanlışlık olmuş dediler, çıkarttılar. Bu bize korku vermek için yapılan bir durumdu. Oradan havaalanına geldik. Bizi uçak ile Ankara'ya gönderdiler, iner inmez sivil bir askeri araçla Tuncay Binbaşı aldı, otele geldik. Burada İçişleri Bakanlığı’nda Hukuk Müşaviri İbrahim U. ve Binbaşı Ahmet Tuncay Ç. yanımıza geldi. Bir de emniyetten biri vardı. Bize iyi ifade verirsek zarar görmeyeceğimizi, iş imkânı ve yarar sağlayacağımızı söylediler. Sonra mahkemeye çıktık yalan söyledik, Ferhat Tepe'yi görmedik dedik.”
Ferhat Tepe’nin öldürülmesiyle ilgili davada ailenin avukatlarından Şevket Epözdemir’in de öldürüldüğüne değinilen açıklamada, her iki cinayette de adı geçen Korkmaz Tağma’nın korunduğuna dikkat çekildi ve şöyle dendi:
“Her iki olayla ilgili de hakkında soruşturma açılmadı. 1994-1996 yılları arasında Genelkurmay Silahlanma, Savunma ve Araştırma Daire Başkanlığı’na atanan Tağma, 1996 yılında bu görevde iken kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayrılmış.”
Son olarak Ferhat Tepe’yi katledip kaybedenlerin cezalandırılması, SADAT çetesinin danışmanı olan general Korkmaz Tağma ve tüm katiller üzerindeki cezasızlık zırhının kaldırılması talepleri dile getirildi.
Basın açıklaması beş dakikalık oturma eyleminden sonra son buldu.
Kızıl Bayrak / İzmir