İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, gözaltında kaybedilen/katledilen yakınlarının akıbetinin açıklanması ve faillerin cezalandırılması talebiyle Batman ve İzmir’de kayıplar için eylem gerçekleştirdikleri eylemlerini bugün de sürdürdüler.

Batman

İHD Batman Şubesi’nde gerçekleştirilen 407. hafta oturma eyleminde; Cumartesi Anneleri’ne yönelik şiddet, gözaltı, yasak ve iktidar temsilcileri tarafından yürütülen karalama kampanyası gündemleştirildi.

1995 yılından bu Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray Meydanı, Koşuyolu Parkı ve Gülistan Caddesi’nde sürdürdükleri mücadeleye değinilen açıklamada, bu mücadele sonucu Erdoğan’ın dahi anneleri kabul ederek görüşme yaptığı söylendi. Akabinde kurulan TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nun hazırladığı raporda; “Cemil Kırbayır’ın 13 Eylül 1980’de Göle’de gözaltına alındıktan sonra işkencede öldürüldüğü ve cesedinin yakılarak yok edildiği” sonucuna varıldığı hatırlatıldı. Ancak buna rağmen yine katliamın üzerindeki perdenin kaldırılmadığı ve davanın açılmadığı belirtildi.

Galatasaray Meydanı’ndaki 700. hafta eyleminin yasaklanması ve annelerin polis saldırısıyla gözaltına alınmasının teşhiri ile süre açıklamada bakanların açıklamalarının ardından Diyarbakır ve Batman’daki eylemlerin de yasaklandığı belirtildi. Açıklama gözaltında kaybedilenler için mücadelenin ve dayanışmanın süreceği vurgusuyla sona erdi.

İzmir

İzmir’de ise Konak eski Sümerbank önünde gerçekleştirilen eylemde ise devletin gözaltında kaybedilmedeki sorumluluğuna işaret edilerek cezasızlık politikasıyla yeni kayıplara zemin hazırlandığı belirtildi.

Ardından ise Aydın Esmer ve zaman aşımıyla yüz yüze kalan Kenan Bilgin dosyaları hakkında bilgi verildi.

12 Eylül 1994 sabahı Ankara Dikmen'de bir otobüs durağından sivil polislerce gözaltına alınan Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin’i arayan bir kişi abisinin üç kişiyle beraber Gölbaşı'nda tutulduğunu ve gördüğü işkenceler sonrasında durumunun ciddi olduğu söylediği aktarıldı.

Ailenin resmi kurumlara yaptığı yazılı başvuruya 10 Ekim'de gelen cevapta Kenan Bilgin adında birinin gözaltı kayıtlarında görünmediği söylendi.

Ancak mücadeleyi bırakmaya ailesinin Bilgin’i gözaltında gören 10 tanıktan yazılı ifade alarak savcılığa yeniden başvurduğu anlatıldı.

Sonrasında görülen duruşmalarda tanıkların ifadelerine rağmen Bilgin’in gözaltına alındığının inkar edildiği belirtildi.

İç hukuktan sonuç alınamaması üzerine AİHM’e taşınan davada ise Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Selahattin Kemaloğlu’nun Bilgin’in gözaltında kaybedildiğine inandığını, olayın faillerini bulmak için çok uğraştığını, fakat karşısına bir duvar dikildiğini belirttiği aktarıldı. Ve AİHM’in Türkiye’yi suçlu bulduğu belirtildi.
Ardından ise Diyarbakır ili Kulp ilçesi Ağaçkuru (Beyrok) köyündeki evi yakıldıktan sonra ilçeye göç eden Aydın Esmer’in dosyası anlatıldı.

1999 yılında katırı kaybolan Esmer’in Muş’un Kızılağaç köyünde ikamet eden korucubaşı olan Sıracettin Zengin boş bir katırın civarlarda gezindiğini söylemesi üzerine oraya gittiği anlatıldı.

Sıracettin Zengin’in evinde kalan Esmer’in 3. günün gecesi eşini arayarak ertesi sabah döneceğini söylediği belirtildi. Ancak kendisinden bir daha haber alınamadığı belirtildi.

Bunun üzerine yanına gelen aileye Sıracettin Zengin’in Esmer’in 14 Eylül sabahı evden ayrıldığını söylediği aktarıldı.

Ancak aynı gün saat 16.00 sıralarında korucular olarak Şen yaylası bölgesine operasyon düzenlediklerini ve bölgede gördüğü o bölgede ayak izlerinin kendisinin ayakkabılarını giyen Esmer’e ait olduğunu anladığını aktardı. bunu belirtmesine rağmen takviye güçlerle bölgede 2 gün süren bir operasyon yapıldığını anlattığı söylendi.

Aydın Esmer’in kardeşi Necat Esmer’in yaptığı başvurular sonuçsuz kalırken karakol komutanının yanıtının “o teröristti bu yoldan gitti, eğer sen de teröristsen aynı yoldan gidersin” olduğu söylendi. İç hukukta sonuç alınamayınca dava AİHM’e taşındı.