Diyarbakır, Batman ve İzmir’de kayıplar için adalet istendi

Diyarbakır, Batman ve İzmir’de düzenlenen eylemlerle kayıpların akıbeti soruldu, faillerin yargılanması istendi.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 13 Ekim 2018
  • 13:39

Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD), bugün Diyarbakır, Batman ve İzmir’de yaptığı eylemlerle devlet tarafından kaybedilenlerin akıbetini sordu ve faillerin yargılanmasını istedi.

Diyarbakır

Koşuyolu Parkı’ndaki İnsan Hakları Anıtı önünde yapılması valilik tarafından yasaklanan eylem, İHD Diyarbakır Şubesi’nde yapıldı.

Kayıpların fotoğraflarının açıldığı eylemde konuşan İHD Şube Sekreteri Yüksel Aslan Acer, AKP’nin Cumartesi Anneleri üzerinden yaptığı demagojiye ve yasaklara dikkat çekti. Acer, yasaklarla konunun üzerinin örtülemeyeceğini söyleyerek, faillerin bulunması, cezalandırılması ve annelerden özür dilenmesi taleplerini sıraladı.

Şube yöneticilerinden İrfan Ekinci ise yaptığı açıklamada Muhsin Taş’ın gözaltında kaybedilmesini anlattı. 14 Ekim 1993’te Cudi Dağı’nda yapılan bir operasyon sırasında bölgede bulunan Taş’ın dizinden vurulduğunu ve Jandarma Binbaşı Cemal Temizöz emrindeki askerler tarafından gözaltına alındığını söyledi. Cizre Devlet Hastanesi’nde muayene edilen Taş’ın, hastanede teçhizat ve uzman olmadığı için Mardin’e gönderilmesi gerektiğini söyleyen Ekinci, açıklamanın devamında, Taş’ın Şırnak Askeri Hastanesi Polikliniği kayıtlarına göre Dr. Can tarafından muayene edildiği belirtilerek 9 Kasım 1994 tarihli tutanakta ise Gabar Dağı’nda PKK sığınakları göstermeye götürülen Taş’ın kaçtığının yazıldığını söyledi. Ekinci ayrıca şunları söyledi: “Devlet yetkilileri, Taş ailesinin koltuk değneksiz yürüyemeyen oğullarının engebelerle dolu dağlık bir alanda kaçtığına inanmalarını istediler. Ailenin devlet nezdinde yaptığı tüm yasal başvurular sonuçsuz kaldı. Uzun yıllar sonra AİHM, Türkiye’yi Muhsin Taş’ı zorla kaybettirmekten dolayı mahkum etti.”

Batman

Gülistan Caddesi’nde yapılan eylemin valilik yasaklarıyla engellenmesi nedeniyle kayıp yakınları 411. eylemlerini İHD Batman Şubesi’nde gerçekleştirdi. Yasaklara tepki gösterilerek son verilmesi istenmesinin ardından Zeki Tangüner tarafından açıklama okundu. Açıklamada Yılmaz Gümüş’ün gözaltında kaybedilmesi şöyle anlatıldı: "Batman’da bir fotoğraf stüdyosunda çalışıyordu. 21 Ekim 1993 günü çalıştığı işyerinden, saat 09.00’da Yeşiltepe Mahallesi'ndeki bir ilkokulda fotoğraf çekimi yapmak için ayrılmıştı. O günden beri kendisinden haber alamadık. Babası Fahrettin Gümüş’ün aktardığına göre oğlu Yılmaz, kaybedilmeden 1 ay kadar önce Batman Emniyet Müdürlüğü’nce gözaltına alınmıştı."

Açıklamanın ardından beş dakikalık oturma eylemi yapıldı.

İzmir

İzmir’de 452. haftasında olan eylemde 1993 yılında Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde gözaltına alınarak katledilen 11 kişi için adalet istendi.

İHD İzmir Şubesi Başkanı Zafer İncin tarafından yapılan açıklamada, 9 Ekim 1993’te Kulp ilçesine bağlı Alaca köyüne gelen Bolu Dağ Komando Tugayı Komutanı Tümgeneral Yavuz Ertürk komutasındaki askerlerin 11 kişiyi alıkoyduğu belirtilerek şunlar söylendi: “Bazılarının aileleri köyün üst tarafındaki tepede elleri bağlı olarak tutulan bu kişilere 10 gün boyunca yemek götürdü. 10. günden itibaren ailelerine bir daha gelmemeleri söylendi. Aileleri bu kişilerden bir daha haber alamadı. Aynı gün köyleri de boşaltıldı. Aileler çevredeki kent merkezlerine göçe etmek zorunda kaldı. Aradan 10 yıl geçti. Köylüler yaz dönemi ile sınırlı olmak üzere tarımsal faaliyet için köye döndü. 2 Kasım 2003 tarihinde bir çoban köye 500–600 metre mesafedeki bir derecik yatağında toprak yüzeyine çıkan bazı kemik ve bez parçaları buldu. İHD Diyarbakır Şubesi’ne başvurdular. Bu başvuru üzerine 4 Kasım 2003 tarihinde İHD Bölge Temsilcisi Mehdi Perinçek, şube başkanı Selahattin Demirtaş, aile fertleri ve durumu kayıt altına almak için kamera kullanan kişi ile birlikte olay mahalline gitti. Bir dere yatağına atılmış, üzeri az toprak ile örtülmüş kemikleri kayıt altına aldı. Yaptıkları tespitleri aynı gün Kulp Cumhuriyet Savcısı ile paylaştılar. Bulunan kemiklerin kime ait olduğunun belirlenmesi için bazı aileler doku örneği verdi. 30 Aralık 2005 tarihindeki rapor ile DNA sonuçları pozitif çıktı. Failleri daha yargı önüne çıkmadı.”

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) bu konuyla ilgili Türkiye’yi 2 milyon mark tazminat ödemeye mahkum ettiği hatırlatılan açıklamada suçluların cezalandırılması talep edildi.