Cumartesi Anneleri, 744. eylemlerinde gözaltında kaybedilen Ahmet Demiray’ın akıbetini sordu. Eylemlerini Galatasaray Meydanı’nda yapmaları engellenen Cumartesi Anneleri’nin İHD İstanbul Şubesi önündeki eyleminde açıklamayı İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri okudu. Yoleri açıklamada şunları söyledi:
“Kamu gücünü kullanarak suç işleyen ya da hakkında suç şüphesi bulunan kişilerin adil bir biçimde yargılanmaları, suçları sabit görülürse cezalandırılmaları hukukun gereğidir. Ancak Türkiye’de kamu gücünü kullanarak vatandaşa karşı suç işleyenler yargılanmama, cezalandırılmama imtiyazına sahiptir. Bu imtiyazın olduğu yerde hukuk devleti yoktur, hak ve özgürlükler yoktur. Türkiye’de gözaltında kaybedilenlerin akıbetlerine ve faillerine dair resmi suskunluk iktidardan iktidara devreden bir gelenektir. Bu kadim gelenek kamu gücünü kullananların yurttaşa karşı suç işleme imtiyazını sürdürmeyi hedefler. Hukukun üstünlüğü yerine, gücün ve keyfiliğin egemen olmasını hedefler.”
Ahmet Demiray’ın 25 yıl önce gözaltında kaybedildiğini belirten Yoleri, Demiray’ın kaybedilme hikayesini şöyle anlattı:
“29 yaşındaki dört çocuk babası Ahmet Demiray Diyarbakır’da yaşıyordu. 21 Temmuz 1994’te Seyrantepe’de gözaltına alındı.
Baba Demiray; oğlunun H.E., T.E. ve Ö.E isimli köy korucuları ve başka kimliği belirsiz kişiler tarafından kaçırıldığını ve hayati tehlike altında olduğunu belirterek Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne başvurdu. Aynı gün savcı, Ahmet’in Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı’nda gözaltında tutulduğunu bildirdi.
Demiray Ailesi Ahmet’in savcılığa çıkarılmasını beklerken, 15 Ağustos 1994 tarihinde Lice Cumhuriyet Savcılığı, Lice Belediye Başkanlığı’na bir yazı gönderdi. Yazıda Ahmet Demiray’ın Lice İlçesine bağlı Dibek Köyü’nde öldürüldüğü bilgisi ve ailesinin Hazro’da bulunması nedeniyle sahipsiz olan cenazesinin belediye tarafından defin edilmesi talimatı bulunuyordu.
Ahmet Demiray’a otopsi yapılmadı. Onu kimsesiz kişi olarak defnedildiği yerden teslim almak isteyen ailesine izin verilmedi. Gözaltında tutulan Demiray’ın ölümünün gerçekleştiği koşullara yönelik etkin bir soruşturma yapılmadı.”
“AİHM’e taşınan davada hükümetin, Demiray’ın gözaltındayken götürüldüğü yer gösterme sırasında tuzaklı bir mayın patlaması sonucunda öldüğünü iddia ettiğini belirten Yoleri, bu iddiayı destekleyecek nitelikte belge ve delilleri mahkemeye sunmadığını söyledi ve “Mahkeme, hükümetin Ahmet Demiray’ın ölümü ile ilgili yaptığı açıklamanın makul olmadığı ve ölümün gerçekleştiği koşullar hakkında hakiki bir araştırma yürütülmediği sonucuna vararak Türkiye’yi mahkûm etti” diye konuştu.
Demiray’ın öldürülmesi ile ilgili dosyayı devletin 25 yıldır tozlu raflara hapsettiğini belirten Yoleri şöyle devam etti:
“Diyarbakır’da gözaltına alındıktan sonra parçalanmış cesedi Lice’deki kimsesizler mezarlığına ‘sahipsiz kişi’ olarak defnedilen Ahmet Demiray’ın kaybedilmesi ile ilgili bugüne kadar iç hukukta etkin bir soruşturma yürütülmedi. Maddi gerçeğin açığa çıkartılması ve suç faillerinin belirlenip cezalandırılması konusunda sonuca götürecek adli bir süreç işletilmedi. Devlet, Ahmet Demiray’ın yaşamını koruma ve gözaltında kaybedilmesi ile ilgili etkili soruşturma yükümlülüğünü yerine getirmedi. Hakikat ve adalet 25 yıldır adliyenin tozlu raflarına hapsedildi.”
Yoleri, ayrıca şunları söyledi: “Artık yeter! 25 yıllık inkâr ve cezasızlık son bulsun, Ahmet Demiray’ın gözaltında ölümü ile ilgili hakikat açıklansın. Ahmet Demiray’ın mezar yeri açıklansın. Onu gözaltına alanlar, öldürenler ve bedenini kaybedenler yargılansın ve cezalandırılsın!”
Gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın ağabeyi Ali Ocak da eylemde yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Sahipsiz kişi kimsesizler mezarlığı kavramlarına fazla yabancı değiliz. Hasan Ocak'ta Ahmet Demiray'da sözüm ona sahipsiz kişi olarak kimsesizler mezarına gömülmüştür. Oysa ki onları harıl harıl arayan yakınları dört gözle bekleyen dostları vardır. Devletin geleneksel politikası suçluları koruma kendi sorumluluğu gizlemek için uydurduğu bu kavramla artık yüzleşmesini istiyorum. Bunla yüzleşmediği, katilleri cezalandırmadığı sürece biz bu suçluların peşinde olacağız; adalet ve hak aramaya devam edeceğiz. bugün aynı zamanda babam baba Ocak'ın aramızda. ayrılışının 18.yılı. Babam adalet arayışını, demokrasi, hukuk arayışını bize miras bırakarak 18 yıl önce aramızdan ayrıldı. Biz ondan devraldığımız bu mirası ömrümüz yettiği sürece hayatımızın her alanında adalet ve hukuk mücadelesini yürütmeye devam edeceğiz. Ta ki katiller yargılanan kadar.”
Eylemde, Ahmet Demiray’ın avukatlığını yapan Sezgin Tanrıkulu’nun mektubu da okundu.