Cumartesi Anneleri, 12 Eylül askeri-faşist darbesinin ardından tutuklanan ve 10 Haziran 1981’de idam edildikten sonra cenazesi kaybedilen Veysel Güney’in akıbetini sordu.
42 haftadır Galatasaray Meydanı’ndaki eylemleri yasaklanan kayıp yakınları ve destekçileri, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde bir araya geldi.
Cumartesi Anneleri ve İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına yapılan açıklama Türkiye’nin derin bir “hukuk ve demokrasi krizi” yaşadığına değinilerek başladı. Cumartesi Anneleri eylemlerinin yasaklandığı hatırlatılan açıklamada toplumsal muhalefetin tüm kesimlerini hedef alan saldırılara dikkat çekildi. Bugün “Veysel Güney’i unutmadık” denilerek buluşulduğu ifade edildikten sonra açıklamada Güney’in idam edilişi ve cenazesinin kaybedilişi anlatıldı.
24 yaşındaki Veysel Güney’in 12 Eylül askeri-faşist darbesinin ardından 28 Aralık 1980’de Antep’teki bir eve yapılan baskında gözaltına alındığı ve tutuklandığı belirtilen açıklamada şunlar söylendi: “Adana Bölgesi Sıkıyönetim Komutanlığı 2 No'lu Askeri Mahkemesi'nde yargılandı. İlk duruşması 6 Şubat 1981 tarihinde yapıldı. 17 Şubat 1981 tarihinde yapılan ikinci duruşmasında, kendisini suçlayacak deliller olmaksızın idama mahkûm edildi. Avukat talebi reddedildi ve savunma hakkı yok sayıldı. Meclis kararı olmadan özel kanun çıkartılarak, 10 Haziran 1981 tarihinde Gaziantep E Tipi Cezaevi'nde idam edildi. İdam sonrasında Veysel'in üzerinde bulunan kalemi, sigarası ve çakmağı tutanakla baba Ali Güney'e teslim edildi. Ancak 10.06.1981 tarih ve 266 sayılı tutanakla babasına verilmek üzere Yüzbaşı Burhan Erdem'e teslim edilen cansız bedeni kaybedildi.”
Veysel Güney'in ilk ifadesini alan ve idamında hazır bulunan savcı Mete Göktürk’ün 25 yıl sonra yazdığı “Adaleti Gördünüz mü?” isimli kitabında Güney’i suçlayacak delillerinin olmadığını itiraf ettiği, ancak ailesinin bütün çabalarının sonuçsuz kaldığı belirtildi.
“Veysel'i hukuki bir delile dayanmadan ikinci duruşmasında idama mahkum eden sıkıyönetim mahkeme heyeti başkam Albay Ahmet Arısüt, Üyeler Yarbay Ayhan Ulusoy ve Üsteğmen Güney Sert ile Veysel'i idama götüren iddianameyi hazırlayan Savcı Caner Ersu taammüden cinayet işlediler” denilen açıklamada 12 Eylül’ün bütün generallerinin bu olaydan sorumlu olduğu ifade edildi.
Ayrıca bu insanlık suçunu örtbas eden, cezasız bırakan bütün devlet yetkililerinin de olaydan sorumlu olduğu ve cezalandırılması gerektiği söylenerek “Veysel'i arama ve faillerini tarihin lanetliler sayfasına kaydetme mücadelemizi sürdüreceğiz. Kayıplarımızdan ve Galatasaray'dan vazgeçmeyeceğiz” denildi.
Açıklamanın ardından kayıplardan Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız söz aldı. Cumartesi Anneleri olarak yıllardır bayram kutlayamadıklarını belirten Yıldız, “Acı içinde acı, yas içinde yas yaşıyoruz” diyerek kendilerine bu zulmü yalatanlara ve onları koruyanlara tepki gösterdi.
“Bir anneyi evladının mezarına muhtaç ettiler”
Veysel Güney’in yeğeni Doğan Güney ise, “Amcam adaletsiz ve suçsuz olduğu halde devlet tarafından katledildi. Ve bir anneyi evladının mezarına muhtaç hale getirip o şekilde bıraktılar. Annenin acısı öldüğü güne kadar dinmedi” dedi.
Oğlunu bulamadan yaşama gözlerini yuman annenin son isteğinin kendi mezarına evladının eşyaları ile beraber gömülmek olduğunu belirterek “Bu adaletsizliğe karşı mücadelemiz sürecek. Faillerin hesap vermesini cezalandırılmasını istiyoruz” dedi.
Eylem Cumartesi Anneleri Galatasaray Meydanı’na ilk çıktığı andan itibaren onların sesini duyuran Metin Göktepe’nin gazetesi Evrensel’in 25. yılı kutlanarak ve Evrensel muhabiri Eylem Nazlıer’e karanfiller verilerek sonlandırıldı.