Almanya’da artan enflasyon oranı karşısında Rusya’ya yönelik yaptırımların etkileri tartışılıyor. Sermaye örgütleri, bu durumun ekonomide durgunluğa hatta gerilemeye yol açabileceği uyarısında bulunuyor. İngiltere’de yeni Başbakan Liz Truss, enerji faturalarındaki büyük artışlara karşı iki yıllığına tavan fiyatları dondurma kararı aldı. Guardian’a yazan uluslararası Politik Ekonomi Uzmanı Sandy Hager, bunun hükümete maliyetinin 200 milyar sterlini bulacağını ve faturayı yine emekçilerin ödeyeceğini belirtiyor. Hükümetin bu planının enerji şirketlerinin kârlarını korumaya yönelik olduğunu vurgulayan Hager, kısa ve uzun vadeli gerçek çözümün, ucuz ve bol miktarda yenilenebilir enerji üretecek kamuya ait enerji şirketinden geçtiğini söylüyor. Fransa’da Genel İş Konfederasyonu (CGT) örgütleri 30 ve 31 Ağustos tarihlerinde bir araya gelerek yaz aylarındaki siyasi ve sosyal gelişmeleri değerlendirdi. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, Macron’cu çoğunluk sağa doğru daha fazla kaydı ve daha da kötüsü, ücret artışlarına karşı aşırı sağ ile güçlerini birleştiriyor. Hükümet, “Satın alma gücünü korumaya yönelik acil önlemler” adı altında, çalışanların çoğunluğu tarafından dile getirilen ihtiyaçları karşılamadığı gibi, sosyal koruma sistemimizi ve iş hukukumuzu da çarpıtan iki yasa çıkarmıştır. CGT 29 Eylül’de ana talebi ücretlerde artış olan meslekler arası eylem günü çağrısında bulunuyor.
Sanayi üretimi düşüyor, gaz akışının durması ekonomik çöküşe yol açıyor
Raphael Schmeller/Junge Welt
ALMAN ekonomisi, Moskova’ya karşı yürütülen ekonomik savaşın sonuçlarını giderek daha fazla hissediyor. Federal İstatistik Dairesinin çarşamba günü açıkladığı gibi, sanayi üretimi temmuz ayında önemli ölçüde düştü. Bir önceki aya göre düşüş yüzde bir oldu. Otomotiv sektörü yüzde 4.6 daraldı. İstatistikçilere göre, yüksek enerji fiyatları ekonominin kimya, metal, cam ve kağıt gibi enerji yoğun sektörlerini de etkiliyor. Federal Ekonomi Bakanlığı da, sanayinin üçüncü çeyrekte “zayıf” bir başlangıç yaptığını kabul etti. “Rusya’dan gelen gaz arzının azalması ve savaşın neden olduğu yüksek düzeydeki belirsizlik, yılın geri kalanı için görünümü bulandırmaya devam ediyor” açıklaması yapıldı. Aslında: İşveren örgütü Alman Sanayiciler Birliği (BDI) tarafından çarşamba günü yayımlanan bir ankete göre, patlayan enerji ve ham madde maliyetleri, giderek daha fazla şirket için “Hayatta kalma sorunu” haline geliyor. Şirketlerin yüzde 58’i için mevcut gelişmeler “Güçlü bir meydan okuma”, yüzde 34’ü için ise ölüm kalım sorunu. Bu nedenle, neredeyse her dört şirketten biri, şirket hisselerini veya üretim ve işleri yurt dışına taşımayı düşünüyor veya halihazırda bu süreci başlattı bile. Buna ek olarak, her on şirketten biri şu anda üretimi azalttı veya durdurdu. Sermaye ile ilgili Münih Üniversitesi Leibniz Ekonomik Araştırma Enstitüsü (ifo) Başkanı Clemens Fuest, çarşamba günü Alman ekonomisinin “Durgunluğa ve en kötü durumda bir gerilemeye” yöneldiği konusunda uyarıda bulundu. Fuest, ekonomik çıktının yüksek enflasyonla birleştiği bir stagnasyon/durgunluk ve hatta resesyon/düşüş aşamasının “çok kötü bir haber” olduğunu söyledi. Bu, özellikle enerji söz konusu olduğunda belirgin olan bir mal kıtlığı krizi. Bu durumdan değer zincirleri de etkilenir. Fuest, Rusya’nın tam gaz yasağı olması durumunda Federal Almanya Cumhuriyeti’nin önümüzdeki aylarda resesyona girebileceğine ilişkin tahminlere atıfta bulundu. Fiyatlar üzerindeki yukarıya doğru baskı göz önüne alındığında, sonbaharda Avro Bölgesi’nde ve Federal Almanya Cumhuriyeti’nde işlerin “çift haneli enflasyon oranları” yönünde hareket etmesinden korkulmakta.
Çeviren: Semra Çelik
Hükümet sonunda müdahale etti, enerji şirketlerinin kârlarını korumak için…
Sandy Hager, Şehir Üniversitesi
Vasi
LIZ Truss siyasi kariyeri boyunca U dönüşleriyle ün kazanmıştı. Ancak yeni başbakanın son ideolojik değişimi alaycıları bile hazırlıksız yakaladı. Küçük devleti (büyük özel girişimi) savunan Truss, hükümetin piyasalara müdahale ederek hane halkı enerji faturalarını 2024 yılına kadar yılda 2 bin 500 sterlinle sınırlamasını öngören dev bir enerji yardım paketi açıkladı. İş dünyası ve kamu sektörü için de altı aylık ek bir destekle birlikte, girişimin tahmini maliyeti 200 milyar sterline kadar çıkabilir.
Ortalama hane halkı enerji tavan fiyatının 1 Ekim’de yüzde 80 oranında artacak olması nedeniyle büyük bir müdahaleye ihtiyaç vardı. Ancak bu müdahaledeki sorun, nereye harcandığı ve nasıl finanse edileceğidir. Yapılan esas olarak, enerji krizinden zaten kârlı çıkan şirketlere büyük bir destek niteliğindedir ve faturayı emekçiler ödeyecektir. Daha da kötüsü, sadece ucuz yenilenebilir enerji kaynakları enerji ve iklim krizinin üstesinden gelmeye yardımcı olacakken, pahalı fosil yakıt üretimi teşvik edilmektedir.
Planın eksikliklerini ortaya koyarken, enerji fiyatlarının belirlendiği oldukça belirsiz yollara kısa bir göz atmak gerekiyor. Toptan satış piyasasında, üreticiler dağıtım şirketlerine enerji satar, onlar da hane halklarına ve işletmelere. Toptan satış fiyatı rekabetçi bir şekilde belirlenirken, perakende satış fiyatı Gaz ve Elektrik Piyasaları Ofisi (Ofgem) tarafından belirlenen bir üst sınıra tabidir.
Bu krizin ilk aşamalarında pek çok enerji tedarikçisinin iflas etmesinin nedeni, belirlenen tavan fiyat nedeniyle, toptan enerjinin artan maliyetini perakende müşterilere yansıtamamalarıydı. Yeni planla birlikte, toptan satış fiyatları perakende satış tavan fiyatını aştığında dağıtım şirketlerinin zarar etmesine izin verilmeyecek, hükümet aradaki farkı telafi edecek. Toptan satış fiyatları jeopolitik belirsizlikler yüzünden üst sınırın ne kadar üzerine çıkarsa çıksın, hükümet ardaki farkı karşılayacak…
Yeni Başbakan, yardım paketini enerji krizinden en çok kâr eden enerji şirketlerini vergilendirerek finanse etmeyi reddetti. Truss’un vergi politikaları, bunun maliyetini de emekçilerin üstleneceği anlamına geliyor.
Paketin belki de en hayal kırıklığı yaratan yönü, yüksek enerji fiyatlarının temel nedenlerine karşı pek bir şey yapmaması. Hükümet, kaya gazı yasağını kaldırma ve Kuzey Denizi’nde üretimi artırma yoluyla doğal gazı ikiye katlamak istiyor. Bu sadece çevre için büyük bir geri adım olmakla kalmıyor, aynı zamanda ekonomik olarak da hiçbir anlam ifade etmiyor. İklim Değişikliği Komitesi, azalan yerli gaz rezervlerinden yararlanmanın enerji fiyatları üzerinde etkili olmayacağı konusunda şimdiden uyarıda bulundu.
Peki yüksek enerji fiyatlarıyla nasıl başa çıkacağız? Yenilenebilir enerji yatırımlarını hızla arttırarak. Son on yılda hızla düşen fiyatlarla birlikte yenilenebilir enerji kaynakları şu anda doğal gazdan dokuz kat daha ucuz. Ancak rüzgar ve güneş enerjisi kapasitesini artırmak için muazzam çabalar sarf ederek enerji ve iklim krizini anlamlı bir şekilde ele alabiliriz.
Özel yenilenebilir enerji şirketlerine yönelik sübvansiyonlar memnuniyetle karşılanmakla birlikte, asıl ihtiyacımız olan şey, doğrudan ucuz ve bol yenilenebilir enerji üretecek bir kamu enerji şirketidir. Kamusal bir alternatifin temel avantajı, enerji fiyatlarının talebi karşılamak için gereken en son ve en pahalı enerji birimine göre belirlendiği özel toptan satış piyasalarının saçmalıklarını aşmak için daha iyi bir konumda olmasıdır. Özel yenilenebilir enerji şirketlerinin aksine, kamu şirketi özel toptan satış piyasalarında belirlenen marjinal fiyatı kabul etme baskısıyla karşılaşmayacaktır. Kamuya ait bir enerji şirketi, mevcut sistemin diğer maliyetli ve verimsiz unsurlarından da kaçınacaktır…
Truss, en sadık piyasa ideologlarının bile büyük devleti benimseyebileceğini göstermiştir. Ancak müdahale etmenin daha iyi yolları var. Bozuk bir özel sisteme para akıtmak yerine, ülkeyi yalnızca daha güvenli ve verimli bir şekilde değil, aynı zamanda daha adil ve sürdürülebilir bir şekilde besleyebilecek bir kamu enerji şirketine yatırım yapmanın zamanı geldi.
Çeviren: Dış haberler servisi
Ücret artışları için birlik!
Çağrı / Fransa Genel İş Konfederasyonu (CGT)
CGT birkaç aydır ücretlerin, emeklilik maaşlarının ve asgari sosyal yardımların zayıflığı konusunda uyarıda bulunuyor ve birçok çalışan ücret artışı elde etmek, niteliklerinin ve yaptıkları işin gerçek anlamda tanınması için harekete geçiyor. Hükümet, kasıtlı olarak ücretlerden bahsetmeden satın alma gücünden bahsetmeyi tercih ederek, ücret skalalarını düşürmek ve sosyal güvenlik sistemimizin finansmanını zayıflatmak suretiyle en güvencesiz çalışanları ve tüm iş dünyasını tekrar cezalandırmayı seçiyor. (Aynı zamanda 2022’de şirketlere 75 milyarlık prim muafiyeti sunuluyor!).
Bu ultraliberal tercihler yoluyla, niteliklerin değersizleştirilmesine aktif olarak katılmakta ve emekçilere başka yaşam ve iş tercihleri yapmaya itmektedir. Aynı zamanda kârlar artıyor, servet ve kamu yardımları en zenginler tarafından ele geçiriliyor. Böylece 2021 yılında CAC 40 şirketlerinin hissedarlarına yeni bir rekor olan 70 milyar ödenmiş oldu!
Evet, patronlar ve krizden kâr eden ve cehennemi kâr yarışını sürdüren herkes için bu bolluğun sonu gelmelidir. İşçiler artık üretimlerinden elde ettikleri kırıntılarla yetinemezler. Çalışmalarını ve bunun meyvelerini kontrol etmeyi meşru olarak arzulamaktadırlar. Ancak izlenen politikalar eşitsizliği arttırmaktadır. Bu, zenginliklerin tek üreticisi olan iş dünyası için uygunsuz bir durumdur ve böyle devam edemez! Örneğin, ilk beş yıllık dönemden bu yana şirketlere verilen vergi hediyeleri yılda 21 milyar avroya, yani aşırı yoksulluğun ortadan kaldırılması için gereken miktarın (7 milyar) üç katına tekabül etmektedir.
Yazın çıkan yangınlar, hükümetin iklim konusundaki hareketsizliği ve aynı zamanda kreşlerde, okullarda, ulaşımda yeni eğitim yılının başlama koşulları... kamu hizmetlerinin ıstırabını ama aynı zamanda gerekliliğini göstermektedir. Devlet hastanesinin durumu ve ölüme sürdürülmesini not etmek yeterli. İşte bu nedenlerle CGT 29 Eylül’de harekete geçecek.
Enflasyon ve temel ihtiyaç maddelerinin fiyatları patlarken, ücretler düşerken, 12 milyon Fransız zaten enerji güvensizliği içindeyken, hükümet çalışanlardan yeni fedakarlıklar istiyor. Halihazırda her iki işsizden birine tazminat ödenmezken, işsizlik sigortası programında yeni bir geriletici reformun yanı sıra emekli maaşlarında yeni gerilemeler tehdidinde bulunuyor.
Bu tercihler işlerin iyileştirilmesine izin vermez, kötü çalışma koşulları, zorluklar ve düşük ücretler olan gerçek nedenlere saldırmalıyız!
Meslekler arası 29 Eylül çağrısı, mevcut mücadeleleri güçlendirmek ve tüm çalışanların, işsizlerin ve emeklilerin ücretlerde, emekli maaşlarında artış, asgari ücretin 2000 avroya yükseltilmesi, kadın-erkek eşitliği ve niteliklerin tanınması için birlikte harekete geçmelerini sağlamak için önemli bir adımdır...
Ayın 29’undan sonra CGT, tüm sendikal örgütler ve ötesinde daha geniş bir çağrı üzerinde çalışmaktadır çünkü bu bir gerekliliktir, güç dengesini çalışma dünyası lehine tersine çevirmek ve çoğunluğun aleyhine bir azınlığı destekleyen bu politikalara son vermek acil bir durumdur.
Önceliğimiz, kazanmak için işyerlerinde tüm işçilerle birlikte mücadele ve grevlerin inşası olmaya devam ediyor!
Çeviren: Diyar Çomak
Evrensel / 11.09.22