Faşist baskı ve zorbalığa karşı 15-16 Haziran ruhuyla mücadeleye!

Bugün sermayedarlar bir yandan işçi sınıfına karşı saldırılarını “kriz” bahanesi ile yoğunlaştırırken, bir yandan da gençliği geleceksizliğe mahkum etmeye devam ediyorlar. Bir yandan kıdem tazminatının gaspı ve verginin tabana yayılması gibi saldırılar aracılığıyla krizin faturasının emekçilere ödetilmesi gündemdeyken, bir yandan da üniversiteli işsiz sayısı 1 milyon gibi korkunç rakamlara ulaşabiliyor. Bütün bu saldırıları göğüsleyebilmek ise tek bir yoldan geçiyor; daha fazla 15-16 Haziranlar yaratabilmek!

  • Haber
  • |
  • Gençlik
  • |
  • 15 Haziran 2019
  • 17:46

Türkiye işçi sınıfının tarihine damga vuran eylemlerinden 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin 49. yılındayız. Aradan geçen 49 yıla rağmen 15-16 Haziran, işçi sınıfı hareketindeki en militan ve kitlesel işçi eylemlerinden biri olarak işçi ve emekçilerin yoluna ışık tutmaya devam ediyor.

1970’in 15-16 Haziran günlerinde üretimi durduran işçiler iki kentten sokaklara aktılar. 100 bini aşkın işçi yasaları, yasakları, tankları ve barikatları aşarak hükümete, parlamentoya, sermaye diktatörlüğüne karşı ayağa kalktı.

15-16 Haziran eyleminin görünürdeki nedeni sendikal yasalarda yapılmak istenilen değişikliklerdi. Bu değişikliklere göre işçilerin sendika seçme özgürlüğünün ve DİSK’e bağlı sendikaların hareket alanının kısıtlanması amaçlanıyordu. Böylelikle işçi sınıfı sermayedarların bir uzantısı olma görevini üstlenen Türk-İş çatısı altındaki sendikalara boyun eğmek zorunda kalacak, mücadele dinamizminin önüne barikat örülmüş olacaktı. Esasta burjuvazinin amacı ‘60’lar boyunca yükselen sınıf mücadelesine ve bu mücadelenin kazanımlarına saldırmaktı. O dönem boyunca verilen mücadelenin, ödenen bedellerin karşılığı sendikal haklar ve DİSK idi. Düzenin yasa değişikliği saldırısı, sonrasında iktisadi-sendikal haklara yönelecek saldırıların ilk habercisiydi. 15-16 Haziran Direnişi bu saldırganlığa karşı şanlı bir direniş olarak tarihimizde yer almaktadır.

İşçi sınıfının bu görkemli direnişinin gençlik adına da önemi oldukça büyüktür. Zira mevcut sermaye düzeninin sunduğu karanlığa karşı geleceğini işçi sınıfı saflarında gören gençlik o zamanlar da işçi sınıfıyla omuz omuzaydı. 1968 gençliği birçok direniş ve eylemde işçi sınıfının bizzat yanında yer almış, grevlere ve eylemlere dayanışma ziyaretleri gerçekleştirmiş, direnişlerin bizzat birer öznesi haline gelebilmiştir. 15-16 Haziran bu dayanışmanın en somut örneklerinden biridir. Direnişin içerisinde dönemin politik gençlik örgütleri yerlerini almış, gençlik işçi sınıfı ile birlikte direnmiş, mücadele vermiştir.

Bugün sermayedarlar bir yandan işçi sınıfına karşı saldırılarını “kriz” bahanesi ile yoğunlaştırırken, bir yandan da gençliği geleceksizliğe mahkum etmeye devam ediyorlar. Bir yandan kıdem tazminatının gaspı ve verginin tabana yayılması gibi saldırılar aracılığıyla krizin faturasının emekçilere ödetilmesi gündemdeyken, bir yandan da üniversiteli işsiz sayısı 1 milyon gibi korkunç rakamlara ulaşabiliyor. Bütün bu saldırıları göğüsleyebilmek ise tek bir yoldan geçiyor; daha fazla 15-16 Haziranlar yaratabilmek!

Devrimci Gençlik Birliği