Kapitalist emperyalist sistemin derinleşen krizine paralel olarak emperyalist hegemonya ve nüfuz mücadelesi de şiddetleniyor. ABD, AB, Rusya, Çin gibi büyük güçler arasında tırmanan hegemonya mücadelesi, farklı alanlarda hissediliyor. Ülkeler arasında yapılan bir dizi anlaşma ve geliştirilmek istenen yeni ittifaklar bunun belirgin sonuçlarından biridir. Her bir küresel güç çeşitli ülkeleri kazanmaya, düşmanları karşısında konumlandırmaya çalışıyor. Çin ile İran arası ilişkilerin geliştirilmesi de ABD karşıtı cepheyi tahkim etme hamlelerinden biri sayılabilir.
Çin, İran’la işbirliğini derinleştirmek istiyor. ABD’nin 40 yıldan beri ambargo uyguladığı İran yönetimi için ise Çin, bir tür soluk alma borusudur. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatipzade, bu Cumartesi, her iki ülkenin dışişleri bakanlarının Tahran’da 25 yıllık bir “siyasi, stratejik ve ekonomik işbirliği anlaşması” imzalamak istediklerini söyledi. Anlaşma, iki büyük ABD rakibi arasında açık bir yakınlaşmaya işaret ediyor.
Hatipzade, İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ile Çinli meslektaşı Wang Yi’nin, planlanan bir öğlen yemeğinde buluşacağını, sonrasında ise kapsamlı işbirliği anlaşmasının imzalanacağını söyledi. Nitekim Wang Cuma günü Tahran’a ulaştı. South China Morning Post gazetesi, anlaşmanın İran‘ın enerji ve altyapısına Çin yatırımlarını da içermesinin beklendiğini bildirdi.
Stern.de’nin haberine göre ise Hatipzade, Tahran anlaşmasının “Çin-İran ilişkilerinin derinleşmesine çok etkili bir şekilde yardımcı olabileceğine” inandığını söyledi. Sözcü, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in beş yıl önce Tahran’a yaptığı ziyarette kapsamlı işbirliği anlaşmasının temellerinin atıldığını hatırlattı.
Söz konusu ziyarette, Xi ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ülkelerinin ikili ilişkilerini güçlendirmeye karar vermiş, yanı sıra ulaşım, limanlar, enerji, sanayi ve hizmetler alanlarında daha yakın işbirliği konusunda anlaşmışlardı. İran’ın ruhani lideri Ayetullah Ali Hamaney, o dönemde Çin ile olan işbirliğini “doğru ve mantıklı” olarak nitelendirmişti.
Ancak geçen yıl, eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad yönetiminin, “İran halkını bilgilendirmeden yabancı bir ülkeyle 25 yıllık yeni bir anlaşma müzakere etmekle” suçlamış, bu ise İran parlamentosunda tartışmalara yol açmıştı.
Temmuz ayında Dışişleri Bakanı Zarif’in mecliste yaptığı konuşmaya çok sayıda milletvekili kızgınlıkla tepki gösterdi. Zarif, önerilen işbirliği anlaşmasının “gizli” anlaşmalar içermediğini, müzakereler bittikten sonra kamuoyunun içeriği hakkında bilgilendirileceğini temin ederek parlamenterleri yatıştırmaya çalışmıştı. Ancak bu söze rağmen şimdiye kadar anlaşmadan sadece birkaç ayrıntı hakkında konuşulduğu ileri sürülüyor.
Çin için Tahran ile yapılan anlaşma, İpek Yolu’nun tarihi ticaret yollarıyla bağlantılı olan iddialı “Tek Kuşak, Tek Yol” projesinin de bir parçasıdır. Çin zaten İran’ın en önemli ticaret ortağıdır. 2018’de dönemin ABD Başkanı Donald Trump İran’la uluslararası nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmeden ve ülkeye yeni yaptırımlar uygulamadan önce de, İran petrolünün en büyük alıcısı Çin’di.
Wang’ın Tahran ziyareti, Rus meslektaşı Sergey Lavrov’u Çin’in güneyindeki Guilin şehrinde kabul ettikten birkaç gün sonra gerçekleşmesi dikkat çekti. Washington ile Rusya ilişkileri ise şu anda son derece gergin. Joe Biden’in kaba açıklamalarıyla başlayan tartışmaların ardından Kremlin, geçen hafta ABD büyükelçisini istişareler için Moskova’ya geri çağırdı.
Çin gibi Rusya da Tahran ile uluslararası nükleer anlaşmaya taraftır. Her iki ülke de ABD’nin anlaşmadan çekilmesini ve İran‘a yönelik yeni yaptırımları kınamıştı.
Biden, nükleer anlaşmaya geri dönme isteğini açıkladı. Ancak siyonist İsrail ile Körfez şeyhlerini rahatlatmak için bazı koşullar öne sürmesi, anlaşmaya dönüşü zorlaştırıyor. Demokrat Biden, Çin‘e karşı da sert bir duruş sergiliyor ve gerilimi tırmandırıyor. Nitekim iki ülke arasındaki rekabet konusunda Biden, “derin bir rekabet olacağını biliyoruz” demişti.
Hegemonyası gerileyen ABD emperyalizmi Rusya ve Çin’e karşı transatlantik ittifakı yeniden devreye sokmaya ve NATO’yu ileri sürmeye çalışıyor. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile toplantı düzenleyen ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, “… Transatlantik ittifak, geride bıraktığı iç bölünmeler döneminden daha güçlenerek çıkabilir. NATO‘nun Çin‘e ve yol açtığı meydan okumalara odaklanmasını garantiye almalıyız. Rusya konusunda keskin ve netiz” sözlerini sarf ederek emperyalist savaş aygıtını sahaya sürme niyetini gözler önüne serdi. Bu saldırgan yaklaşım, dünyanın geleceğini riske atacak olası bir çatışma riskini arttırıyor.