Geçtiğimiz günlerde Avrupa basını, “İran ile nükleer anlaşma çıkmazda ve görüşmelere ara verildi” gibi başlıklar eşliğinde, konuyla ilgili görüşmelerin durumu paylaşıldı. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (IAEA) gözetiminde Avrupa, Çin, Rusya ve İran’dan diplomatlar, 2015’te varılan nükleer anlaşmanın “yeniden hayat bulması” için nisan ayından bu yana Viyana’da müzakere yürütüyorlar.
İran Cumhurbaşkanı Hassan Ruhani, “ABD ile yakında zamanda bir anlaşma bekliyoruz” diyerek, “iyimserliğini” koruduğunu beyan etse de uluslararası tekelci basın, “İran şimdi nükleer silahlar mı üretecek” manşetleri ile korku yayıyor.
Hassan Ruhani’ye göre, ABD ile nükleer anlaşmazlıkta bir çözüm yakın. Ruhani 20 Mayıs Perşembe günü, “Üzerinde mutabakata varılması gereken birkaç ayrıntı hariç, anlaşma aslında fiilen imzalanmış gibi” dedi. Esas sorun ayrıntılarda düğümleniyor göründüğü kadarıyla. Ruhani’nin açıklamalarına bakılırsa, petrol ihracatı, merkez bankası, döviz hareketliliği, gemi taşımacılığı ve sigorta alanındaki ana yaptırımların kaldırılması konuları düzenlenmiş bulunuyor.
İran Dışişleri Bakanlığı’na göre ise, İranlı politikacılara ve ülkenin Devrim Muhafızları’na yönelik siyasi yaptırımlar konusunda farklılıklar var.
İran “tüm yaptırımlar kalkmadıkça” ABD ile doğrudan görüşmeyi reddediyor. ABD dahil sözü geçen ülkelerin uzmanları tarafından, “ABD’nin hangi yaptırımları kaldırması karşılığı İran’ın nükleer programın hangi kısımlarını kapatması gerektiği, böylece iki ülkenin kademeli olarak nükleer anlaşmaya uyum sağlamaları üzerinde çalışıyor” denilse de İran tüm yaptırımların kaldırılması konusunda şimdiye kadarki ısrarını sürdürüyor.
Ruhani’nin görev süresince, “büyük güçler”le nükleer anlaşmaya gidildiği gibi, kademeli çökmeler de yaşandı. İran nisanda görüşmeler sürerken, ABD’nin dayatmalarına karşı uranyum zenginleştirme seviyesini ilk kez yüzde 60’a çıkararak müzakerelerde elini güçlendirme yoluna gitti. Tahran bunu 16 Nisan Cuma günü duyurmuştu. İran’ın Natanz nükleer tesislerine 11 Nisan’da yapılan sabotaj sonrası bu duyurunun yapılması hem sabotaja hem de ABD’nin müzakerelerdeki tutumuna yanıt olarak algılanmıştı.
İran tarafından ana hatları ile üzerinde anlaşıldığı duyurulan nükleer anlaşmada çözülmesi gereken birkaç küçük pürüzün olduğu belirtilirken, Ruhani de bir nükleer tesise küçük bir ziyarette bulundu. Avrupa’nın tekelci basını bunu müzakereleri çıkmaza sokacak provokatif bir adım olarak değerlendirse de “Ne yazık ki diplomasi bu aşamaya gelmiş” diye ekleyerek, emperyalist burjuvazinin diplomasisini de tarif etmiş oluyor.
Anlaşılan, aylardır ağır aksak süren nükleer anlaşma görüşmeleri temel maddelerde belli bir “olgunluğa” erişmiş bulunuyor. Geriye kalan birkaç “küçük pürüz” küçük ziyaretlerle giderilmeye çalışılıyor.
IAEA müzakerelerin geldiği aşamadan memnun olduğu ve “yaza kadar işlerin yoluna gireceğini” umduğu söyleniyor. Fakat IAEA’nın “İran’ın beyan edilmemiş nükleer malzeme stoklarına sahip olduğuna dair göstergeler var” açıklaması, görüşmelerde ana hatlarıyla çoktan anlaşmaya varıldığı izlenimi vermiyor.
Görüşmelerin sonucunu, “Kim ne bekliyor, kim neyin karşılığında kime ne verecek?” sorularının nasıl yanıt bulacağı belirleyecek.