Geçtiğimiz perşembe ve cuma günleri gerçekleştirilen bu yılın son AB liderleri zirvesinde Ukrayna’nın Avrupa Birliği’ne üyeliği konusu ele alındı. Üyelik müzakerelerinin başlatılması kararı alındı. Bu hafta yayımlanan bir araştırma ise Ukrayna’nın AB’ye katılımının, AB’nin ortak bütçesinin yüzde 17’sinin bu ülkeye akmasına yol açacağına dikkat çekti.
Almanya’da personel açığı var. Bu açığın kapatılması ancak ucuz iş gücüyle olacak. Bu konuda akla ilk gelen dışardan kalifiye eleman getirmek olsa da kadınlar da “Hem de özgürleşirsiniz canım” diye sunulan her işi kabul etmeye özendiriliyorlar. Kadınlardan bakım uzmanı, doğurgan, seksi ve aynı zamanda Rahibe Teresa olmaları isteniyor. “Aslına bakarsanız kadınlar keşfedilmemiş cevher, isteseler her şeyi yapabilirler!” Burada can alıcı soru ise kimin için yaptıkları.
Birleşik Krallık’ta İskoç Sendikalar Birliği önümüzdeki dönemde gelmesi beklenen yeni kesintiler için İskoçya hükümetini uyardı. Kesintiler en çok kadınları etkileyecek.
Fransa’da ise geçtiğimiz hafta gazeteci sendikaları, gazeteci cemiyetleri, dernekler ve medya organları bir imza kampanyası başlatarak Avrupa Komisyonunda görüşülmekte olan basın özgürlüğü metnine Fransa’nın önerisi ile istisna getirilmesini güçlü bir şekilde protesto ettiler.
Ukrayna’nın AB’ye katılmasının maliyeti en az 190 milyar avro
Harald NEUBER
Telepolis
Bu hafta yayımlanan bir araştırmaya göre Ukrayna’nın AB’ye katılımı, Avrupa Birliği’nin ortak bütçesinin yüzde 17’sinin bu ülkeye akmasına yol açabilir. Alman Ekonomi Enstitüsü (IW) uzmanları Ukrayna’nın AB’ye tam üyeliğinin AB’nin mevcut çok yıllı bütçesi üzerindeki mali etkisinin 130 ila 190 milyar avro arasında olacağını tahmin ediyor.
AB’nin 2021-2027 dönemini kapsayan çok yıllı bütçesi yaklaşık 1.1 trilyon avro tutarında. Raporun Yazarları Samina Sultan ve Berthold Busch şunları yazıyor:
Ukrayna’nın önümüzdeki birkaç yıl içinde Avrupa Birliği’ne (AB) katılması halinde bunun pek çok sonucu olacaktır. En önemlisi, böyle bir katılımın AB bütçesi üzerinde büyük bir etkisi. Nüfusu kalabalık, refah düzeyi düşük ve tarımsal karakterli bir ülke olarak Ukrayna’nın AB bütçesinden önemli miktarda mali kaynak almaya hak kazanacağı öngörülebilir.
Ukrayna’nın katılımıyla ilgili olarak, örneğin tam resmi organizasyon veya zaman çerçevesi gibi konularda hâlâ büyük belirsizlikler olmasına rağmen, maliyetlerin nicel olarak tahmin edilmesi ilerideki tartışmalar için önemlidir.
Araştırmacılar tarafından açıklandığı üzere, kesin miktar, ekilebilir arazi alanı ve Ukrayna nüfusu hakkındaki varsayımlar da dahil olmak üzere çeşitli faktörlere bağlıdır. Hesaplamalarında, Ukrayna için toplam 70 ila 90 milyar avroluk tarımsal sübvansiyon varsayıyorlar.
Buna ek olarak, uyum politikası olarak adlandırılan politika için 50 ila 90 milyar avro harcanacaktır. Bu fonlar, yapısal olarak zayıf bölgeleri büyümelerinde desteklemeyi ve Avrupa bölgelerindeki ekonomik ve sosyal farklılıkları eşitlemeyi amaçlamaktadır.
Uzmanlar, AB’nin bu finansman düzeyi karşısında kendini reforme etmeye hazır olması gerektiğini vurguluyor. Özellikle Ukrayna’yı katılım perspektifiyle AB’ye daha sıkı bağlama yönündeki siyasi karar ancak bu tür reformlarla inandırıcı bir şekilde hayata geçirilebilir.
Bu reformlar hem kurumsal hem de mali düzeyde olmalıdır. Örnek olarak, uyum harcamalarının daha yoksul üye devletlerle sınırlandırılması önerilmektedir.
Alman Ekonomi Enstitüsü IW araştırması, Ukrayna’nın uyum politikası için potansiyel mali destek hakkını tahmin etmektedir. Polonya’nın kıstas alınması halinde bu miktar 62 ila 87 milyar avro arasında değişecektir. Araştırmada, “Romanya’ya ilişkin veriler temel alınırsa, Ukrayna için potansiyel uyum harcaması 50 ila 70 milyar avronun biraz altındadır” denilmektedir.
Bu da Ukrayna’nın, şu anda uyum politikasından 30 milyar avronun biraz altında pay alma hakkına sahip olan Romanya’dan önemli ölçüde daha fazla pay alabileceği anlamına geliyor. Uyum fonlarının çoğu, 2021-2027 orta vadeli mali çerçevede Polonya için yaklaşık 75 milyar avro olarak ayrılmıştır.
Sadece bir hesaplama senaryosunda Ukrayna, Polonya’yı bu en üst konumdan indirecektir. Sultan ve Busch, “Ancak bu tahminlere göre Ukrayna, diğer üye ülkelere kıyasla Polonya ile birlikte uyum politikasından en fazla faydalanan ülke olacaktır” diyor…
Çeviren: Semra Çelik
Almanya: Kadın politikası ve personel açığı
Barbara DRIBBUSCH
TAZ
Geçen gün bir işe alım ajansı tarafından düzenlenen basın kahvaltısına katıldım. Bizi konuşmaya davet ettikleri konu kulağa çok güncel geliyordu. “Vasıflı iş gücündeki akut eksiklik ve kadınların istihdam durumu” hakkında konuşmak istediklerini söylediler. Aslında iyi bir şey. Ama sonra olan oldu. Masadaki sosyal demokrat bir kadın, personel açığı göz önüne alındığında, kadınlar için yarı zamanlı çalışmanın “tartışmalı bir lüks” olduğunu söyledi. Bir dernek başkanı ise kadınların “iş gücü piyasasında önemli ve kullanılmayan bir kaynak” olduğunu vurguladı. Kullanılmayan kaynak, aha. Bu iki kadın hiç tipik “kadın işlerine” baktılar mı?(…)
Kadınlar uzman, asistan ve Rahibe Teresa’nın bir araya gelmiş halidir. Ve tabii ki çocuk sahibi olmalılar. Daha çok çocuk yapmalılar. Demografi, yaşlanan nüfus! Çocuklar gelsin, tercihen daha yüksek eğitimli ailelerden olsun; ne de olsa ebeveyn parası bu yüzden icat edildi. Peki ya anneler tam zamanlı çalıştığında çocuklar ne olacak?
Kısa süre önce yayımlanan bir Bertelsmann araştırması, personel eksikliği nedeniyle yüz binlerce çocuk bakım yerinin eksik olduğunu ortaya koydu. Annelerin tam zamanlı çalışması bekleniyor, ancak tam gün çocuk bakımı mevcut değil. Bu nasıl olacak? Kadınlar bebeklerini sırtlarına bağlayıp da işe mi gitmeli?
Kadınlar sürekli yeni görevlerle karşı karşıya kalıyor ve bazen yeni görevler aynı zamanda eski görevler oluyor. Alman Kızıl Haçının Başkanı Gerda Hasselfeldt geçtiğimiz günlerde, bakıcıların akrabaların bakım işleri konusunda daha fazla “eğitilmesini” önerdiklerini, çünkü profesyonellerin artık bunu tek başlarına yapamadıklarını söyledi. Ebeveynler yaşlanıyor ve profesyonel bakım hizmetlerine güvenmek yeterli değil, anneler ve kızları yeniden adım atmak zorunda. Tabii ekstra özel yardım için ödeme yapmazsanız. Bu da bizi paraya getiriyor.
Kadınların daha fazla para kazanması gerekiyor. On beş yıl önce, boşanmalardan sonra nafaka talepleri azaltıldı. Bunun nedenlerinden biri de anneleri erkenden daha fazla para kazanmaya “Teşvik etmekti”. Bekar ebeveynler de dahil olmak üzere daha fazla çalışma teşviki de yakın zamanda Maliye Bakanı Lindner tarafından önerildi. Politikacılar sürekli olarak kadınların burnunun dibine onları ‘Tembellikten kurtaracak’ cazip şeyler sokuyorlar, çok çekici, teşekkürler.
Kadınların sütçünün yumurtlayan kızı olması gerekiyor, süt verecek, yumurtlayacak hepsi bir arada özel bir üretim. İşler yolunda gitmezse, şansına küs. Bekar ebeveynlerin yoksulluk riski neredeyse herkesten daha yüksektir. Bu gerçekten önemli değil. Bırakın kadın ilişkide daha iyi performans göstersin de erkek onu terk etmesin.
Amerikan yönetiminde yöneticilerin astlarını istismar ettiği bir hile vardır. Patron şöyle der: “Hey, yapabileceğini biliyorum! Sana inanıyorum. Sana güveniyorum!” Ve ardından tükenmişlik sendromu olmadan başarılamayacak dev bir görev gelir. Evet.
Bu eski bir hikayedir: Sermaye için faydalı düşünceler genellikle kadınların özgürleşmesi olarak satılır. Bu sizi hasta edebilir.
Çeviren: Semra Çelik
İskoç sendikalar birliği (STUC) kadın komitesinden kesintiler en çok kadınları vuracak uyarısı
Matt KERR
Morning Star
STUC kadın komitesi, İskoç hükümetinin kesintilerinin en çok kadınları vuracağı uyarısında bulundu.
SNP-Yeşil İskoç hükümetinin önümüzdeki hafta sunacağı bütçe taslağının, bakanların 1.1 milyar sterlinlik kara deliği kapatmaya çalıştığı yetki devri döneminin en zorlu bütçesi olması bekleniyor.
Sendikaların, 15 yıllık kemer sıkma politikalarının ardından zaten krizde olan hizmetlerde ciddi kesintilere gidileceği yönündeki korkuları vardı. Geçtiğimiz haftalarda Maliye Bakanı Shona Robison’un İskoçya’nın kamu hizmetlerinde “İş gücünün küçültülmesi gerekeceği” uyarısıyla bu korku daha da arttı.
STUC kadın komitesindeki sendikacılar, hizmet kesintilerinin kadınlar üzerindeki orantısız etkisi konusunda uyarıda bulundu.
Komite, kadınların yoksulluk içinde yaşama, düşük ücret alma, çocuklar, yaşlılar ve engelliler için ücretsiz bakım sorumluluklarına sahip olma ve aile içi istismar ve cinsiyete dayalı şiddete maruz kalma olasılıklarının çok daha yüksek olduğunu belirtti.
Komite ayrıca erkeklerin yüzde 26’sı yüksek gelirli olarak sınıflandırılırken, kadınların yüzde 18’inin vergi ve ulusal sigorta kesintilerinden en az yararlananlar olduğunun altını çizdi.
STUC Kadın Komitesi Başkanı Lorna Glen uyardı: “İskoç hükümeti toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle mücadele konusunda ciddiyse, kamu hizmetlerimize yatırım yapmalıdır. STUC’un vergi raporu, önümüzdeki nisan ayından itibaren gelir ve emlak vergileri yoluyla 1.1 milyar sterlin toplamanın parlamentomuzun yetkileri dahilinde olduğunu göstermektedir. Uzun vadeli servet, emlak ve havacılık vergileriyle birlikte İskoç hükümeti 2.6 milyar sterlin daha toplayabilir. Kamu hizmetlerinde kesinti tehdidinde bulunmak yerine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini azaltmak istiyorsak görmemiz gereken önlemler bunlardır. Kamu hizmetlerimize hem güç veren hem de onlara bağımlı olan kadınlardır.”
Çeviren: Sarya Tunç
Fransa: Gazetecileri gözetleme hakkı Avrupa hukukunda yer alacak mı?
Eugénie BARBEZAT
Humanité
Üye devlet hükümetleri, AP milletvekilleri ve Avrupa Komisyonunun bu tarihe kadar Avrupa Medya Özgürlüğü Yasası (EMFA) taslağı üzerinde bir uzlaşmaya varmaları gerekiyor. Bu metnin 4. maddesi ise medya sektörünün güçlü protestolarına neden oldu. Gazeteci sendikaları, gazeteciler cemiyetleri, dernekler ve medya, metinde yer alan özgürlükleri yok edici tedbirleri kınayarak bir imza kampanyası başlattı. İmza metninde “Gazetecilerin kaynaklarının korunması basın özgürlüğünün ve dolayısıyla demokrasinin temel bir koşuludur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından da bu şekilde tanınmakta” olduğu vurgulanıyor.
Çoğu zaman olduğu gibi, şeytan ayrıntıda gizlidir. Oldukça hayırlı bir başlığa ve gazetecilerin kaynaklarının gizliliğini garanti eden ilk versiyona rağmen, Avrupa Komisyonu tarafından 16 Eylül 2022 tarihinde sunulan taslak yönetmelik, özellikle Fransa’nın talebi üzerine, belirtilen amaca giderek daha da aykırı bir yönde sürekli olarak değiştirildi.
İlk metnin 4. maddesi, “Medyanın ya da çalışanlarının mesleki faaliyetleriyle ilgisi olmayan ciddi bir suçun soruşturulması ya da önlenmesi” amacıyla bağımsız bir adli makamın yetkilendirmesi ve “Gazetecilik kaynaklarına erişime” izin verilmesi dışında, gazetecilere ve medyaya karşı e-postaları ve güvenli mesajları dinleyebilen casus yazılımların kullanılmasını yasaklıyordu. Metinde bu durumun, istisna yoluyla, “ulusal güvenlik nedenleriyle” de geçerli olabileceği belirtiliyor.
Fransız yetkililer, gazetecilerin izlenmesine ilişkin yasağa “açık bir istisna maddesi” eklenmesini talep ediyor. Araştırmacı gazetecilik derneği Disclose’a göre, “Fransa ulusal güvenlik adına gerekli gördüğünde basının çalışmalarını engelleyebilmek istiyor”.
Yoğun lobi faaliyetlerinden sonra diğer ülkelerin çoğunluğunun geçen haziran ayında neredeyse oy birliğiyle kabul ettiği bu metin, yasanın daha özgürlükçü bir versiyonuydu ve halihazırda 80 Avrupalı medya kuruluşunun ve derneğinin tepkilerine neden olmuştu. Yeni metin ise gazetecilerin kaynaklarını açıklamaya zorlanmasını, üzerlerinin aranmasını ya da elektronik cihazlarında casusluk yapılmasını yasaklarken, istihbarat servislerinin manevra alanını genişletiyor: Casus yazılımlar, üç ila beş yıl hapisle cezalandırılabilecek 32 suçtan oluşan bir listeyle bağlantılı soruşturmalarda kullanılabilecek. Listede sabotaj, sahtecilik, yolsuzluk ve özel mülkiyete tecavüz de yer alıyor. Dolayısıyla bu konularda çalışan ve bu tür soruşturmaların hedefindeki kaynaklarla ilişkisi olan gazeteciler polis takibine maruz kalabilecek.
Avrupa Gazeteciler Federasyonu Başkanı Maja Sever, “gazeteciler için 4. madde en önemli maddedir, çünkü asıl amaç gazetecilerin kaynaklarını korumak ve gazeteciler ile medya için hukuki garantiler sağlamaktı. Ulusal güvenliğin ulusal düzeyde ele alındığını hepimiz biliyorken, medya özgürlüğünü korumak için tasarlanan bir yasaya neden ulusal güvenlik maddesi ekleniyor? Bu özgürlükçü olmayan bir yaklaşımı yansıtmaktadır” dedi. Son yıllarda Yunan, İspanyol, Bulgar ve Macar yetkililer araştırmacı gazetecilere karşı Pegasus ve Predator casus yazılımlarının kullanılmasını haklı göstermek için ulusal güvenlik gerekçesini öne sürmüşlerdi.
Çeviren: Eren Can
Evrensel / 17.12.23