6 Aralık günü Ukraynalı muhalif siyasetçi Illja Kiwa Moskova'da öldürüldü. Ukrayna askeri istihbarat servisi cinayetin sorumluluğunu üstlendi. AB Ukrayna ile 14 Aralık'ta katılım müzakerelerine başladı. Bu iki olay sadece zaman açısından değil, içerik açısından da birbiriyle bağlantılıdır. Ukrayna bir hafta önce ilk kez yurtdışında siyasi cinayet işlemiş olmasına rağmen, AB devlet ve hükümet başkanları Kiev'in AB'ye katılmasının önünü açmak için Ukrayna'nın demokrasi ve hukukun üstünlüğü yönündeki önkoşullarını yerine getirdiğini gördüler. Ancak bu iki hususun çelişkili olduğunu düşünenler fena halde yanılıyor olabilir. Alman hükümetinin Kiwa'nın öldürülmesiyle ilgili soruma verdiği yanıt tamamen farklı bir dili konuşmakta.
Alman hükümeti kendisini bir paradoksta sınamaya çalışıyor. Ukrayna askeri istihbarat servisi sözcüsü tarafından yapılan açıklamadan bilgi sahibi olduğunu ama “üstlenme” ile ilgili bilgiye sahip olmadığını iddia ediyor. Oysa Ukrayna askeri istihbarat servisinin cinayeti üstlenip olay yerinin fotoğraflarını yayınlamakla kalmadığını, tüm hainlerin Kiwa ile aynı kaderi paylaşacağı tehdidini savurduğunu da belirtmek gerekir. Kısacası Ukrayna, tarihte Şili’deki faşist Pinochet rejimi ile kıyaslanabilecek şekilde kadın cinayetlerini açıkça işlemektedir. Washington’un ısrarla talebi üzerine Ukrayna rejimi, savaştaki bu ölümcül kararlılığı için AB katılım müzakerelerinin başlatılması ile ödüllendiriliyor.
Alman hükümeti Ukrayna'nın siyasi cinayetini kınamadığı gibi Kiev rejimine verdiği ekonomik, mali ve askeri desteği de sürdürüyor. Bunun gerekli olduğu sürece devam edeceği yönündeki açıklama ise dikkat çekicidir. Ne pahasına olursa olsun, devlet terörü estiren Ukrayna hükümeti eliyle bir vekalet savaşı yürütüldüğü ve bizzat bu hükümetin teröre olan bağlılığından rahatsızlık duymadığı, aksine bu bağlılığın ödüllendirildiği artık çok açıktır.
AB katılım müzakerelerini başlatma kararıyla Alman hükümeti ve Avrupa Birliği, jeopolitik amaçlarla faşist teröre küresel destek veren ABD'nin seviyesine nihayet ulaşmış oldu. Dijital küreselleşme çağında, siyasi cinayetleri destekleme ve hatta meşru bir araç olarak görme itirafı küresel Güney'e de yayılacaktır. Tepkileri görmek ilginç olacak. Ancak şu andan itibaren Alman hükümeti için geçerli olan budur: Terör, siyasetin meşru devamından başka bir şey değildir.
Çeviri: Kızıl Bayrak
Sevim Dağdelen- Junge Welt / 16-17.12.23