Ukrayna savaşı yakında 2. yılını dolduracak. ABD-NATO cephesi için Rusya ile savaşan Ukrayna rejimi, ülkeyi mahvın eşiğine getirdi. Asker kayıpları çok ağır olduğu için 50 yaşındaki erkekleri bile askere almaya başladı. Buna rağmen ABD ile suç ortakları ateşe benzin dökerek savaşın bitirilmesini engellediler/engelliyorlar.
Son aylarda savaşın şiddetinde bir düşüş oldu. Bu bir tercihten çok, mecburiyetten kaynaklandı. Zira Gazze’de soykırım yapan İsrail’e mühimmat taşıyan ABD emperyalizmi Filistin'den Yemen'e, Irak’tan Suriye’ye kadar yüzünü Ortadoğu’ya dönmek zorunda kaldı. Bundan dolayı Ukrayna’da “savaşta kim haklı” tartışması geri plana düşerken “savaş ne zaman bitecek” teması öne çıkmaya başladı.
Savaşın Rusya tarafı geçenlerde yaptığı açıklamada, savaşın ilk döneminde İstanbul'da yapılan görüşmelerde anlaşmaya çok yaklaştıklarını ancak ABD’nin müdahalesiyle Zelenski yönetiminin savaşı sürdürdüğünü belirtti. Bu da ABD kuklası Zelenski yönetiminin savaşı bitirme konusunda karar verebilecek durumda olmadığını gösteriyor. Bu noktada savaşın beslediği mekanizmaya çubuğu bükmek gerekiyor. Çünkü bu savaşın başlamasına vesile olan, savaşın sürmesi için de ellerinden geleni yapanlar durumun yarını üzerinde de söz sahibiler. Savaşın olmadığı yerlerde “savaş tehdidi” var gerekçesiyle silahlanmayı tırmandıran, sınırlarda “temsili” tatbikatlarla diğer devletleri kışkırtan (NATO 1988'den beri en büyük tatbikatını 90 bin askerin katılımıyla bu hafta gerçekleştirdi) bu sistem, Ukrayna'da savaşın 2. yılı biterken daha fazla uzaması için koşullarını zorluyor. Bu koşullarda savaşın bitmesini beklemek eşyanın tabiatına aykırıdır.
Ukrayna savaşındaki güncel tabloya bakılacak olursa, Rusya hedefindeki Donbas-Donetsk bölgesini kapsayan topraklarda önemli ölçüde hakimiyet sağladı. Her ne kadar savaşın başında Kiev kapılarında kuşatmalar kuran, kilometrelerce uzunluktaki askeri konvoylarıyla poz veren hali savunmaya çekilse de şu an Ukrayna'nın yüzde 20'sine tekabül eden bir alanı Rusya kontrol ediyor. 2. yıl Ukrayna'nın “karşı taarruz” yılıydı ve yıl bitip kış başladığında batılı emperyalistlerin gönderdiği tüm silahların hurdaya döndüğünü izledik.
2. Emperyalist Paylaşım Savaşı'ndan sonra “yine Alman tankları doğuya ilerliyor” başlıklarıyla toplumundaki tarihsel hafızaya hitap eden Putin ve Rus sermaye devleti haklı çıktı. Alman yardımı Leopard tanklarının tahrip edilmiş halini gösteren fotoğraflar yaz boyunca basına düştü. Şimdi F-16'lar üzerinden de benzer bir girişim sürdürülüyor. Tüm hava kuvvetleri bertaraf olmuşken salt Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) ve intihar Dronelerine dayalı saldırılarla sürünen Ukrayna'ya birkaç F-16 verilmesi savaşın seyrini değiştiremez. Emperyalistler de bunun farkında elbette. Onlar Zelenski rejimine “savaşa devam et” gazı vermek için bu hamleleri yapıyorlar.
Danimarka Ukrayna'ya toplamda 19 adet F-16 sağlayacağını açıkladı. Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen uçakların teslim tarihleri için şunları söyledi: İlk 6 uçak yılbaşında, 8'i 2024'te, 5'i de 2025 yılında teslim edilecek. Bu takvim, ABD-NATO cephesinin Ukrayna savaşını uzatma politikasının bir yansıması gibidir. Zira buna göre savaş 2025 yılında da devam edecek.
Bu arada Danimarka hükümeti, ABD'den yeni savaş uçakları almak için anlaşmalar imzalıyor. Başını ABD ve İngiltere'nin çektiği “koalisyon çetesi” Hollanda ve Belçika üzerinden F-16 yardımlarına destek vermek için ellerinden geleni yapıyorlar. Özel eğitim gerektiren ve yeterli pilot bile bulmakta zorlanan Zelenski rejimine 2025 yılı sonunu bir lütuf gibi sunarak övünüyorlar. Emperyalistlerin kuklası Zelenski ise F-16 kokpitinde pozlar verip batının desteği için postal yalamaya devam ediyor. Oysa her gelen “destek” Ukrayna’nın daha çok yakılıp yıkılması, daha çok kişinin ölmesinden başka bir işe yaramıyor.
Emperyalistler savaşı körükleme histerisi içinde olmalarına rağmen savaşın bütçesi kabardıkça karşılamakta güçlük çekiyorlar. Diğer yandan siyonist savaş makinesinin de kıyım için bomba ve silah açlığını beslemek, Yemen'de ise savaş durumu olmasa da çatışmalara girmek güçlerini bölüyor.
Bu arada Joe Biden yönetiminin Ukrayna’ya akıttığı para ve silahların beklenen etkiyi yaratmaması ABD’nin iç siyaset gerilimlerini de besliyor. Nitekim Ukrayna savaşını körüklemek için gönderilmesi gereken “yardımlar” senato engeline takılmaya başladı. Elbette bu, senatodaki savaş karşıtlığından değil seçimler yaklaşırken kendi sermaye kliklerinin çıkarlarını düşünenler tarafından yapılıyor. Bundan dolayı Biden yönetimi yükü AB’deki işbirlikçilerinin sırtına yıkmak istiyor.
AB’de bu işe en hevesli olan Almanya emperyalizmidir. Bu ülke ABD'nin ardından “Ukrayna'daki en büyük savaş hissedarı” durumunda. 20 milyar dolar seviyesine yaklaşan “yardımlar” gönderdi ve göndermeye devam ediyor. Ama bu onların bütçelerini de tedarik zincirlerini de zorluyor. AB ortak fon konusunda da çözüme ulaşamadığı için emperyalistler küçük işbirlikçi devletlerden savaş bütçesine katkı almakta zorlanıyor.
Yaklaşık 100 milyar dolar akıttıkları savaşın geldiği yerde kentler düşmüşken küçük bir köy alsalar “kurtardık” yalanına sarılıyorlar. Bu çaresiz çatışma halini kronikleştirmenin kime yaradığıysa ortada. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'ne göre, küresel askeri harcamaların toplamı 2022 yılında reel olarak yüzde 3,7 artarak 2,240 trilyon dolarla yeni bir zirveye ulaşmıştı. 2023 yılında da devam eden silahlanma yarışı 2024’te de sürecek. Nitekim Avrupa'da askeri harcamalar son 30 yılın en yüksek yıllık artışını gösterdi. Dünya Ekonomik Forumu’nda Zelenski“Dünyanın elinde 300 milyar dolar varsa bunu neden kullanmayalım” diyerek Rusya'nın el konulan malvarlıklarına çökmek istediğini dile getirdi. Nitekim ABD senatosu bu yönde bir karar aldı. Öte yandan bu yıkım ve ölüm döngüsünden beslenen savaş sanayisi uzun yıllar sonra en güçlü dönemini yaşamaya başladı.
Gelinen yerde emperyalistler de yaşadıkları sıkışmanın farkındalar. Bundan dolayı yardım kisvesi altında savaş ateşini körükleme çabalarını en vahşi yöntemlerle sürdürüyorlar. Savaşın başından beri sivil yerleşim yerlerini, savaş cephesinden yüzlerce kilometre gerideki şehirleri, Kırım'ı Rusya'ya bağlayan köprü gibi altyapıyı hedef alan Ukrayna'ya uzun menzilli füzelerin yanında misket bombası ve düşük yoğunluklu uranyum parçacıklı tank mermileri yolluyorlar. Seyreltilmiş de olsa uranyum taşıyan tank mermileri, '91 Körfez savaşında da yüzbinlerce kez kullanılmış ve sonuçta askerlerden başlayarak sivillere uzanan kanser vakalarına, toprağın radyasyonla zehirlenmesine, bölgenin yıllarca kirlenmesine sebep olmuştu. Yani sadece savaş anında değil sonrasında da öldürmeye devam eden bir silahı bugün yine kullanıma sokuyorlar.
Son aylarda sivilleri hedef almak için daha dolaysız yollara da baş vuruyorlar. “Çok zor karar verdiğini, bunu yapmaya ikna olmasının biraz zaman aldığını” iddia ederek kendini meşrulaştırmaya çalışan ABD Başkanı Joe Biden, “Ukraynalıların cephanesi tükenmekte olduğu için harekete geçtiğini” öne sürerek Ukrayna'ya misket bombası verdi. Bundan dolayı Ukrayna ve Donbas bölgesinde misket bombasıyla ölümlerde büyük artış oldu. Emperyalistlerin hedefindeki ülkelerde kullanıldığında “diktatör halkı katletmek için en vahşi silahı kullandı” diyenler, şimdi misket bombasının bir “savunma silahı” olduğunu iddia edebiliyorlar. Kendilerinin de ürettiği, envanterinde bulundurduğu bu bomba ve türevleri Rusya tarafından kullanıldığında savaş suçu ilan ediyorlar. Oysa Gazze’de soykırım yapan siyonist rejimin kullandığı tüm bombaları kendileri tedarik ediyorlar.
Gelinen yerde emperyalistlerin tablosu, eski çağlardaki çok tanrılı dinlerin insanları tanrılarına kurban olarak sunan sistemlerine benziyor. Yağmur yağsın diye insanları öldüren mantıkla bugün sermayenin kârı için savaşları körükleyenlerin mantığı arasındaki fark bunun sunuluşundan öte değildir. Eski çağda bunu rahipler aracılığıyla yaparak topluma bu vahşeti tanrı buyruğu olarak sunarlardı. Bugünse “demokrasi”, “barış” ve “adalet tanrıları” istedi diye yapıyorlar. Esas büyük fark ise, eskiden sınırlı sayıda insan kurban edilirken, bu çağın barbarları on binleri hatta yüz binleri kurban ediyor.