Amerika Birleşik Devletleri başkanı Donald Trump’ın “krizi kötü yönettiği” gerekçesiyle Dünya Sağlık Örgütü’ne mali desteğini durdurduğunu açıklaması bütün dünyada olduğu gibi Arap coğrafyasında da büyük tepkilere neden oldu.
Bu karar geçen hafta Arap dünyasının en önemli gündem maddelerinden biri olurken, bazı gazeteciler Trump’ın daha önce UNESCO ve UNRWA gibi teşkilatlara mali yardımlarını kesmesini hatırlattı. Ortadoğu’nun en önemli gazetecilerinden Abdulbari Atvan, Trump’ın bu adımını insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak nitelendirdi. Bazı yazarlar ise Trump’ın kendi durumunu örtmek için DSÖ’yü günah keçisi olarak seçtiğini yazdı.
Uzun süredir Rusya ve Suudi Arabistan arasında devam eden ve bütün dünyadaki petrol piyasalarını alt üst eden restleşmeleri ABD Başkanı Trump’ın müdahil olması ve Suudi Arabistan’ın geri adım atmasıyla sonuçlandı. Ancak bunu bir “ateşkes” olarak nitelendiren bazı Arap gazeteleri, korona salgınının piyasaları etkilemesi nedeniyle bu anlaşmanın da uzun sürmesinin şüpheli olduğu görüşünde.
Kurulduğu günden bu yana Arap dünyasının içinde bulunduğu krizlerle ilgili ilgili somut ve etkili bir adım atmamakla eleştirilen Arap Birliği, bu sefer korona salgını karşısındaki pasif duruşu nedeniyle eleştiri oklarının hedefinde.
Covid-19’un yol açtığı salgının birçok ülkede politik anlamda “Sağ”ın yükselmesine neden olduğuyla ilgili tartışmalar Ortadoğu’da özellikle İsrail’de göze çarpıyor. Arap basının İsrail’in Haaretz gazetesinden aktardığına göre, İsrail yönetimi salgın nedeniyle Afrikalı Yahudiler’in ülkelerine geri gönderilmeleri gibi ihtimalleri gündemine almış durumda.
İsrail, geçtiğimiz günlerde korona virüs hastalarının cep telefonları aracılığıyla izlenmesi uygulamasına başlamıştı. Bu uygulamaya karşı gelen kesimler, bunun salgın tedbirleriyle sınırlı kalmamasından endişe ediyor.
‘Trump insanlık için bir tehlike’
“ABD Başkanı Donald Trump’ın, bütün ülkelerin ihtilaflarını bir kenara bırakıp korona virüsünün sebep olduğu salgınla mücadele etmek için birlik olmaya çalıştığı bir dönemde dünyanın önde gelen kuruluşlarından Dünya Sağlık Örgütü’ne yaptığı yardımı kesmesi, bulunduğu konum nedeniyle onun bütün insanlık için bir tehlike oluşturduğunu gözler önüne sermektedir.
Trump dünyada sadece iki şeyi seviyor. Birincisi İsrail, ikincisi ise Arapların parası. Bunların haricindeki her şeyden nefret ediyor. Daha önce İsrail’in ırkçılığını kınayan UNESCO’ya savaş açtı daha sonra da Filistinli mültecilere yardımları nedeniyle UNRWA’ya yapılan yardımları kesti. Şimdi de DSÖ’ye ödeneği kesiyor. Çünkü bu kuruluşun başkanı bir Etiyopyalı ve onu korona ile ilgili yalanlarını ve bu virüsün Çin’de üretildiğine yönelik suçlamalarını desteklemiyor.
Korona virüsüyle ilgili yanlış bilgiler veren kişi Trump’ın kendisi. Ve elinde olsa Amerikalılar için karantina uygulamasını ilan etmezdi. Çünkü ‘business’ onun için Amerikalıların hayatlarından daha önemli.” (Abdulbari Atvan / Rai Al Youm gazetesi başyazarı)
‘DSÖ Trump’ın günah keçisi mi?‘
“Trump, geçtiğimiz salı günü korona virüsü salgını karşısında kendi deyimiyle kötü yönetim sebebiyle DSÖ’ye ayrılan ödeneğin kesilmesi için talimat verdiğini açıkladı. Bunu Beyaz Saray’da günlük basın açıklamasında yaptı. Trump, örgütün salgın karşısında karartma uyguladığına dair ithamlarla devam etti. Ona göre örgüt, birincil görevinde başarısız oldu ve bu konuda hesap vermeli.
Ancak görünen o ki, virüse kurban gidenlerin ve enfekte olanların sayısının korkunç düzeye ulaşmasıyla uğraşan başkanın bu konuda bir günah keçisi, bulması o kadar kolay değil. Ekibindeki bazı adamları DSÖ’nün düştüğü hataları izlemekle görevli. Bu hatalardan bazıları açıklandı ancak bazı hatalar da Trump’ın DSÖ’ye açtığı savaşta uygun bir zamanda kullanılmak üzere saklanıyor.
Mevzu oldukça derin ve karışık. Bu savaş, sıcak kalmaya devam edecek, zira ABD başkanının seçim yarışıyla ilgili bir boyutu da var. (Halid Okaşa / Mısır El Destur gazetesi)
‘Suud-Rusya petrol savaşı ve ateşkes’
“Trump, Rusya ve Suudi Arabistan arasında patlak veren petrol savaşına en sonunda müdahil oldu. Ki bu savaş, Suudi Arabistan’ın petrol üretimini arttırma kararıyla günlük 13 milyon varil seviyesindeki rekor üretim gerçekleştirmesiyle petrol fiyatlarının düşmesine neden olmuştu. Bu savaşta bir ateşkes yapılması da petrol üreticileri çevreleri ile ABD basınının beklediği gibi Trump’ın Suudi Arabistan’a baskı yapmasını gerektiriyordu. Bu baskı neticesinde de Suudi Arabistan geri adım attı ve Opec Artı (OPEC +) ülkelerinin üretimin azaltılması yönündeki kararını kabul etti.
Suudi Arabistan’ın bu geri adımıyla beraber, söz konsuu savaşın başlatılmasının ilk emrini veren Suudi veliaht prensi Muhammed Bin Selman, siyasi, ekonomik ve askeri maceralarında yeni bir hezimet daha almış oldu.
Ancak halen Trump’ın Rusya lideri Putin ve Suudi veliahtı Muhammed Bin Selman ile petrol savaşlarında varmış olduğu ateşkesin devam edebileceğine dair şüpheyle yaklaşan uzmanların sayısı az değil. Bunun da nedeinş başka bir savaş olan korona salgını ve bunun petrol üretimine olan etkisinin ne olacağıdır. Ki bu savaş da yakın zamanda sona erecek gibi görünmüyor.” (Kuds El Arabi gazetesi / başyazı)
‘Arap Birliği ve salgın’
“Arap Birliği günler önce kuruluşunu 75. yıldönümünü sessizce kutladı. 1944 yılında bazı Arap ülkelerinin bir araya gelip söz konusu Arap ülkelerinin egemenliklerine halel getirmeyecek bir birliğin kurulması fikrini ortaya attı. Söz konusu tarihlerde ne Avrupa Birliği ne de Afrika Birliği gibi oluşumlar mevcuttu. Nitekim Avrupa Birliği bugün dünyadaki en önemli uluslararası kuruluşlardan biri. Arap Birliği, sürekli olarak ‘kararları kâğıt üstünde kalmakla’ eleştirilirken, Avrupa Birliği ülkeleri arasında Araplar gibi ortak bir dilin olmaması dikkat çekiyor. Arap ülkelerini bir araya getirecek Arap milliyetçiliği gibi bir fikir de yok. Sadece ortak bir Pazar fikriyle kuruldu ve bu şekilde güçlenip büyüdü.
Peki, korona virüsü salgınıyla ilgili Arap Birliği günümüzde ne yaptı?
27 Mart’ta Arap sağlık bakanları kurulu Arap Birliği merkezinde korona virüsünün neden olduğu salgınla ilgili toplandı. Toplantı sonrası yapılan açıklamada, Çin Halk Cumhuriyeti’nin salgın karşısında halkı için yaptıkları takdir edildi ve Arap sağlık bakanları kurulunun bu salgın karşısında Çin ile dayanışma içinde olduğu vurgulandı. 9 Nisan tarihinde yine Arap Birliği merkezinde Çinli uzmanlarla video konferans yöntemiyle bir toplantı yapıldı ve Çinli uzmanlar salgın konusunda Arap ülkeleriyle bilgi paylaşımına hazır olduklarını vurguladı.
Görüldüğü üzere Arap Birliği Arap dünyasını ilgilendiren sağlık konularında bile sadece başkalarını övmek ve açıklama yayınlamaktan başka bir şey yapmıyor. Bu da aslında Arap Birliği’nin Arap dünyasındaki mevcut düzenin bir aynası olduğunu da gözler önüne sermektedir.” (Muhsin el Nedvi / El Arab el Youm)
‘Korona İsrail’de faşizmi yükseltiyor’
“İşgal devletinin yapısal bir özelliği olan ırkçılığın doğası ve bunu bütün krizlerde kendini göstermesi hususunda ihtilaf yok. Korona virüsü salgını zamanında olduğu gibi.
Mevcut ırkçılığın yanı sıra, korona salgını bütün İsraillilerin maruz kalacağı faşist uygulamaların ortaya çıktığını gösterdi. Bu da, İsrail yönetiminin totaliter ve diktatöryal ülkelerin yöneticilerinin takındığı tutumlara benzer uygulamaları hayata geçirmek istemesiyle açığa çıktı. Kimse İsrail istihbaratına korona virüsüne yakalananların hareketini izlemek için telefonlarının sürekli takip edilmesine olanak tanıyan mevzuatın sadece hastalarla sınırlı kalacağına inanmıyor. Bunun korona ile mücadele kapsamında bütün vatandaşların izlenmesi ve onlarla ilgili daha fazla bilgi toplanmaya çalışılması muhtemel görünüyor.
Faşist uygulamaların boyutu bununla da sınırlı değil. Nitekim Haaretz gazetesi, sağlık kurumlarının iyileşme şansı az olan hastaların tedavi sürecinin hafifletilmesi ve tek başlarına ölüme terk edilmeleri için bir Öneri üzerinde çalıştığıyla ilgili iki haber yayınladı.
Haaretz in yayınladığı habere göre Knesset çevresinde tartışılan bir başka Öneri ise, daha önce çalışmak içim gelip de şu an ücretsiz izne çıkarılan Afrikalı mültecilerin asli ülkelerine geri gönderilmesi için gereken yardımların yapılması hususunda yasal bir düzenleme yapılması şeklinde.
Bütün bu faşist ve ırkçı zemindeki tehlikeli işaretler aslında Filistinliler in maruz kaldığı uygulamalardır.” (Nidal Muhammed Vetad / Ek Arabi El Cedid gazetesi)
Gazete Duvar / 20.04.20