Cuma günü The Economist dergisi "yeni öngörü modelini" tanıtırken, "Bugün seçim olsa Biden büyük farkla kazanır" diyor ve ekliyordu:
"Ancak, Kasım seçimlerine beş aydan fazla zaman var."
Bir mucize daha olur mu?
2016'daki başkanlık seçimlerinden önce kamuoyu yoklamaları seçimi Trump’ın kazanacağını söylemiyordu. Trump, rakibi Hillary Clinton’dan ulusal düzeyde daha az oy aldı ama delege sisteminden kaynaklanan bir "mucize" başkanlığı ona "hediye" etti.
Washington Post gazetesindeki bir yoruma göre, "Trump taraftarları, onun bu kez de sihrini kullanarak bir mucize yaratacağına inanıyorlar."
Bu fantezi ve komplo teorileri dünyasında Covid-19 salgını, büyük ekonomik bunalım, hatta siyah ABD vatandaşı George Floyd’un beyaz bir polisin dizinin altında can vermesinden sonra patlak veren protesto gösterileri, hep Trump’ın seçim kazanma planlarına uygun gelişmeler olarak görülüyor.
Ancak son kamuoyu yoklamaları, Trump’a başkanlığı veren seçmen blokunun erimeye başladığını gösteriyor.
Covid-19, ekonomik bunalım ve ırkçılığa karşı yaygın protesto eylemlerinin de "plana" uymak bir yana Trump’ın seçim kampanyasında şaşkınlık yarattığı; bir Independent yazarının, kampanyanın içinden, adını vermek istemeyen görevlilerden aldığı bilgilerden anlaşılıyor.
Trump’ın, protesto gösterileri karşısında 1968 yılının toplumsal olaylarını anımsayarak, kendini Richard Nixon gibi "yasa ve düzen adayı" olarak sunmaya kalkması da, iki dönem arasındaki büyük farklardan dolayı boş bir çaba olarak görülüyor.
Son kamuoyu araştırmalarında Biden önde
Washington Post-ABC tarafından ortaklaşa ulusal çapta kayıtlı seçmenler arasında yapılan son kamuoyu araştırması, Demokrat Parti'nin başkan adayı Joe Biden’in %53 ile Trump’ın 10 puan önünde gittiğini gösteriyor.
Pazartesi günü yayımlanan CNN araştırmasının sonuçlarında ise Biden 15 puan öndeydi. Trump, CNN anketine "sahte haber” derken, Cumhuriyetçi Parti senatörlerinin korkmaya başladığı aktarılıyor.
Bu korkunun arkasında, 2016’da Trump’ın seçimi kazanmasında kritik rol oynayan, yaşlı, eğitimli ve eğitimsiz beyaz seçmenin tercihlerinde bir değişikliğin başlaması yatıyor.
Upshot kamuoyu araştırması verileri, üniversite eğitimi olmayan beyaz seçmen içinde Biden’in Trump’la arasındaki farkı Mart başındaki 4 puandan Haziran başında kadar 10 puana, üniversite eğitimli beyaz seçmen içinde de 16 puandan 20 puana yükselttiğini gösteriyor.
2016 seçimlerinde 50 yaşın üzerindeki seçmenin, ABD'deki toplam seçmen içindeki payı %50 dolayındaydı. Pew Araştırma Merkezi verilerine göre yine aynı seçimde 65 yaşın üzerindekilerin toplam seçmen içindeki payı da %30’a ulaşıyor.
Bu seçmen, özellikle kritik seçim bölgeleri sayılan Florida, Michigan, Pennsylvania, Wisconsin ve Arizona eyaletlerinde büyük ağırlığa sahip. Trump kendi çekirdek seçmeni ırkçı- evanjelik tabanına ek olarak, yaşlı beyaz kesimin oyları sayesinde seçilebilmişti.
Los Angeles Times gazetesinin yaptığı bir araştırmaya göre, bu kesim hala genel olarak Trump’ı destekliyor.
Ancak gazete, özellikle Covid-19 krizinin etkisiyle ve George Floyd’un ölümünden sonra patlak veren protestolar karşısında sergilediği duyarsız tavırdan dolayı, Trump'ın bu kesimden seçmenler arasında az da olsa destek kaybetmeye başladığını saptıyor. Bu kayıplar, sonucu etkileyecek düzeye çıkabilirmiş.
Trump’ın seçimleri ikinci kez kazanabilmesi için ırkçı ve dinci kesimden oluşan “çekirdek” seçmenin ötesinde, 50 yaş üzerindeki seçmenin, eğitimli beyazların ve kadınların oylarını almayı başarması gerekiyor. Son kamuoyu yoklamaları ise Trump’ın “çekirdek” seçmen tabanından bile fire vermeye başladığını düşündürüyor
Trump bloku içinde en önemli kesim, inançlı Hristiyanlardan ve özellikle de inançlarının katılığıyla bilinen Evanjelik Hristiyanlardan oluşuyor.
Ancak Trump'ın Beyaz Saray civarındaki barışçı göstericileri, gazla ve plastik mermiye dağıttırdıktan sonra, St. Jones Kilisesi'nin önünde elinde İncil ile poz vermesinin hemen ardından Politico/Morning Consult tarafından yapılan bir kamuoyu yoklamasına göre, kayıtlı seçmenin yalnızca %27’si Trump’ın gerçekten dindar olduğuna inanıyor.
Evanjelik Hristiyan seçmenlerin bile %33’ü Trump’ın dindar olduğunu düşünmüyor. Katolik seçmenin de beşte üçüne göre de Trump dindar değil.
Public Religion Research Institute da beyaz Katolikler arasında Trump’a verilen desteğin, 2019 yılından bu yana 12 puan gerilediğini gözlemlemiş.
'Yasa ve Düzen Başkanı'
Trump son günlerde Covid-19 salgını üzerine artık konuşmak istemiyor, gazetecilerin sorularından kaçıyor.
Ekonomi "açılmaya" başladı ve işsizlikte belli bir azalma var. Ancak bu "açılmanın" Covid-19 salgınını nasıl etkileyeceği belirsiz.
Politico ve Texas Tribune, salgının yeniden hızlandığını bildiriyor. Texas, Cumhuriyetçi Parti'nin kalelerinden biri.
Bu koşullarda Trump, 1968’deki toplumsal hareketlerin yarattığı karışıklık sırasında, başkanlık seçimlerini “Yasa ve Düzen” sloganıyla kazanan Nixon’u taklit ederek, öncelikle kendi çekirdek tabanını konsolide etmek için, kutuplaştırıcı, ırkçı mesajlarını yoğunlaştırıyor, orduyu sokağa çıkartmaktan söz ediyor.
“Yasa ve Düzen” sloganı, şimdilik beklenen etkiyi yapmıyor.
Örneğin, Evanjelik kesimin önemli liderlerinden papaz Pat Robertson, "Şu anda 'Acınızı anlıyorum, şimdi birbirimizi sevmek zamanıdır' demek gerekiyordu. Ancak Başkan farklı bir yolu seçti… Bunu yapmamalıydın Başkan, bu 'cool' değil” diyor.
Trump’ın kalelerinden Dallas’ta da bir Evanjelik lider, Robert Jefrees, Trump’ı desteklemek yerine "Bu bir karakter sınavıdır" demiş.
Ordunun önde gelen emekli generalleri, Trump’ın orduyu sokağa çekme planına karşı çıkan mesajlar yayımladılar. Trump’la birlikte kiliseye yürüyen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley de "Yanlış yaptım" diyerek halktan ve ordudan özür diledi.
Bunlar bir yana, birçok yorumcu, 1968 ve 2020'nin ABD'leri arasındaki önemli farklara dikkat çekiyorlar.
Birincisi o seçimlerde Nixon iktidarda değil muhalefetteydi, o nedenle “Yasa ve Düzen” vadedebiliyordu.
İkincisi aradan geçen yarım yüzyıl içinde ABD halkı önemli kültürel değişimler yaşadı. Haklar ve Özgürlükler hareketinin etkileri, ırkçılığa, siyahlara yapılan haksızlıklara karşı tepkileri beyazlar arasında da güçlendirdi.
Örneğin Monmouth Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre ABD halkının %76’sı, üniversite eğitimli beyazların %75’i ırkçı ayrımın önemli bir sorun olduğunu inanıyor. Halkın %57’si George Floyd’un polis tarafından öldürülmesinden sonra patlak veren öfkeye hak veriyor. Monmouth araştırmasının sonuçlarını aktaran Washington Post gazetesi, bu oranların üniversite diploması olmayan beyaz kesim arasında da çok farklı olmadığını vurguluyor.
LGBTQ mücadelesinin kazanımları da bu kültürel değişimin bir başka bileşeni. Washington Post’a göre tüm bu nedenlerden dolayı, Demokrat parti, “Yasa ve Düzen” sloganından korkmuyor.
Beş ay uzun bir süre
Başkanlık seçimlerine daha beş ay var. Bu nedenle, "Bugün seçim olsa Trump açık farkla kaybeder" dedirten koşulların kalıcılığına karar vermeden önce birçok olasılık üzerinde düşünmek gerekiyor.
Birincisi, salgını önlemeye ilişkin önlemler kaldırılırken, güçlü bir ekonomik toparlanma başlarsa, Covid-19 salgınının etkilerine karşın Trump’ın desteği yeniden güçlenir mi?
İkincisi, salgında ikinci bir dalga gelirse, 3 Kasım'da seçimler yapılabilir mi? Ya Trump olağanüstü hal ilan ederek, seçimleri ertelerse? Ya da mektupla yapılan oylama sonuçlarını kabul etmez (Şimdiden 'sahtekarlık yapılacak' demeye başladı) ve seçimin sonuçlarını belirlemek sonunda Cumhuriyetçilerin ağırlıkta olduğu Yüksek Mahkeme'ye kalırsa ne olur?
Üçüncüsü, Trump’ın 2002’den bu yana kişisel dini danışmanı, neo-karizmatik Hıristiyanlık akımının kurucularından Paula White faktörü. Foreign Policy dergisinde yayımlanan, "Milyonlarca Amerikalı Trump’ın gerçek cinlerle, şeytanla savaştığına inanıyor" başlıklı bir araştırmaya göre, White son derecede tehlikeli biri ve Trump ile Evanjelik akımlar arasındaki bağın da önemli bir parçası.
Diğer bir deyişle yaklaşık 20 yıldır Trump’ın dini görüşlerini, bir anlamda dünya algısını dünyayı şeytanın ajanları, cinler, cadılar arasında süren savaşlara ilişkin komplolarla açıklayan bir akım, en hafif deyişle etkiliyor. Bu etkiler, Trump’ın konuşmalarına, tweetlerine de yansıyor; toplumsal kutuplaşmayı, ırkçılığı kışkırtarak, komplo teorilerini ciddiye alarak derinleştiriyor.
Trump’ın seçim kampanyasını yeniden başlatırken, ilk toplantıyı, 1921’de büyük bir siyah katliamının yaşandığı Tulsa’da yapmayı seçmesi da bu resmi tamamlıyor. Tulsa Polis Teşkilatı'nın şefi "Biz Afrikalı Amerikalıları, suça kıyasla, olması gerekenden %24 oranında daha az vuruyoruz" dediği bilinen bir kişi.
Irkçılık karşıtı protesto gösterileri, köleci ve dinci geleneğin, (Güney’in) simgesel isimlerini, bunların heykellerini de hedef alarak gelişmeye ve sertleşmeye devam ederse; Trump’ın, ırkçı dinci, QAnon, “Pizza Gate”, gibi komplo teorilerinin, Neo-karizmatik Hristiyanlığın fanteziler dünyasında yaşayan çevrelerin, örgütlerin, “Yalnız Kurtların” tepkilerinin ne yönde gelişeceğini, bu gelişmelerin seçim ortamını nasıl etkileyeceğini bilmek de kolay değil.
Dolayısıyla seçimlere kadar, uzun ve tehlikeli virajlarla dolu bir yol var.
BBC Türkçe / 16.06.20