Korona virüsünün yol açtığı salgın ve kaos hali Arap dünyasında da tehlikeli boyutlara ulaştı. Arap ülkeleri, dünya sisteminin karşısında aciz kaldığı korona salgınına karşı bir dizi önlemle mücadele etmeye çalışıyor.
Hafta boyunca Arap gazetelerinde korona vakaları ve buna bağlı olarak meydana gelen ölüm haberlerinin yanı sıra, bu salgının dünya sistemini nasıl alt üst ettiğine dair yorumların ve sistemi büsbütün eleştiren makalelerin fazla olması dikkat çekti.
Bazı yazarlar korona salgının yol açtığı yıkımın neoliberal politikalardan kaynaklandığını vurgularken, bu politikaların devam etmesi karşısında dünyanın ilerde daha büyük felaketlerle karşı karşıya kalacağına özellikle işaret etti. Bunun yanı sıra, bazı yazarlar ise, korona salgınının kapitalizmin doğal bir sonucu olduğunu belirterek, tamamen kapitalizmin özelliklerini taşıdığına dikkat çekti.
Yine Arap gazetelerinde dikkat çekilen bir başka husus da, korona salgını sonrasında dünyada yepyeni dengelerin oluşacağı oldu. Avrupa Birliği’nin Covid-19 virüsüne karşı İtalya’nın yardımına koşmaması ve İtalya’ya yardım edenin yine Çin olması, bu yargıyı besleyen başlıca etkenlerden oldu.
Korona ve kapitalizm
“Korona sanki dünyaya çağdaş medeniyetin faal bir çocuğu olduğunu göstermek istedi. Bu yüzdendir ki tek bir alanda oynamayı ve tek bir sahada kalmayı kabul etmiyor. Bu alan Çin olsa dahi. Virüs tek bir ülkede sınırlı kalmayı başaramıyor. Esasen kapitalizmin de en önemli özelliği bu değil mi? Örneğin serbest ticaret istemiyor muydunuz? Dolayısıyla virüs ticaretini yaptığınız herhangi bir ticari malın üzerinde, herhangi bir yere ilk uçakla binip gidecek. Ayrıca, savaşları özgür bir şekilde sürdürmek istemiyor muydunuz? İşte bu virüs de ezici bir savaşçı olduğunu gösteriyor. Yine, reform ve demokrasi isteyen halkların ayaklanmalarını bastırmak istemiyor muydunuz? İşte virüs en ufak bir toplanmayı bile engelliyor. Savaşın tüccarları zenginleştiği gibi, bu virüs hastalık tüccarlarının zenginleşmesine yardımcı olacak.
Korona dünyanın çok küçük bir yer olduğunu ve mikroskobik bir organizmayla baş edemeyen birkaç mahalleden oluştuğunu kanıtladı. Yine bu mahallelerde bu virüsü engellemek için duvarlar örmek isteyenlerin bu virüsü bu şekilde engelleyemeyeceğini de gösterdi.” (Memduh Azzam/El Arabi El Cedid)
‘Korona, sağlık sistemi ve neoliberalizmin krizi’
“Gördünüz mü, korona virüsü günümüz yönetimlerini ve neo-liberal politikaların savunucularını, özellikle sosyal hizmetler konusunda 80’lerden itibaren izlemeye başladıkları siyasi ve ekonomik politikaların yanlış olduğu hususunda ikna etmeyi başardı.
Burada (sosyal hizmetler) özellikle vurgulamak istediğimiz sağlık hizmetleridir. Sağlık hizmetlerinin devletin öncelikleri arasından çıkarılıp hemen hemen bir bütün olarak özel sektöre devredilmesi bir felakete yol açtı. Sağlık hizmetleri, özel sektör dünyasında kazanç şiarlarının, rekabet anlayışının, adaletsizliğin ve fakir kesimin daha çok görmezden gelinmesinin esiri oldu.
Neoliberalizmde devletin asıl ilgilenmesi gereken şey paranın hareketidir. Sağlık, kültür ve sosyal bilimler değildir. İşte 40 yıldır izlenen bu politikalar ve yanlışlar karşısında dünya sağlık sisteminin korona salgınını bir acizlik içerisinde karşılaması garipsenecek bir şey midir?
Korona virüsü Çin’den başka ülkelere yayılmaya başladığı zaman, salgını önlemek içi Dünya Sağlık Örgütü’yle beraber muhtemel senaryoların belirlenmesi için bütün ülkelerin sağlık bakanlarının ortak bir toplantı düzenlememesi de bu açıdan dikkat çekti.
Dünyamız şu an, sınırlı sürede varlık gösterecek ve etkileri sınırlı olacak bu virüs karşısında bir kaos yaşıyorsa, yine uygulanan ekonomik ve sosyal politikaların sebebiyet vereceği doğanın yıkıcı öfkesi karşısında ne yapacak? (Ali Muhammed Fahro/Kuds El Arabi gazetesi)
‘Koronadan sonra dünyayı ne bekliyor?’
“Korona virüsü alınan bütün önlemlere ve sınırların kapatılmasına rağmen yayılmaya ve birçok Avrupa ülkesinde binlerce kişiyi vurmaya devam ediyor. Hem de bu tehlikenin bu süratte nasıl bu kadar büyüdüğünü anlamadan. Yoksa bu virüs Batı’da veya Doğu’daki herhangi bir istihbarat merkezinde mi üretildi? Yoksa nasıl bu kadar hızlı bir şekilde yayıldı?
Biz bu soruların cevabını bilmiyoruz. Aynı şekilde Batı dünyası ve bilim adamları da bilmiyor. Daha önce örneği görülmemiş bu karamsarlık ve panik durumunda bütün tabular yıkıldı. Camilerde Cuma namazları ve kiliselerde Pazar ayinleri yasaklandı, Umre ibadetleri iptal edildi, belki hac ibadeti de öyle olacak.
Artık dünyada birçok kaide değişiyor. Yüz milyonlarca insan sokağa çıkma yasağının, ev hapsinin, futbol maçları olmadan yaşamanın, düğün gibi münasebetlerin olmamasının ve kafe ile restoranların kapatılmasının ne demek olduğunu ilk defa yaşıyor.
Bu yıkıcı kriz bir gün kesinlikle bitecek. Daha önce insanlığı vuran krizler ve salgınlar gibi. Ancak bu krizin yarattığı sosyal, siyasi, ekonomik değişimler, yepyeni adetleriyle beraber yeni toplumlar ve yeni ittifak ilişkileri yaratacak.” (Rai El Youm gazetesi)
‘Korona ve Avrupa Birliği’nin krizi’
“Korona salgını nedeniyle Avrupa Birliği içindeki krize üye ülkeler arasındaki geçici ve virüsün yenilmesiyle sona erecek bir kriz olarak bakılamaz. Çünkü koronadan sonraki dönemde, bu birlik içindeki ülkeler farklı zorluklarla karşı karşıya kalacak. Ki bu zorluklar da birliğin beraberliğini ve temellerini derinden sarsacak. Özellikle de, Avrupa Birliği içindeki ülkeler arasında bir dayanışmanın görülmemesi ve her ülkenin kendi sınırlarına çekilmesinden sonra. Belki Brexit’in etkileri ve mülteci krizi ve 2008’deki ekonomik krizi aşan birlik, eskisine göre daha kırılgan bir hale geldi.
İtalya’da kimin hayatta kalacağının seçilmesi durumuna gelindi. Tıbbi malzemelerin tükenmesinden kaynaklı, doktorlar hayatta kalma şansı daha yüksek olan hastaları seçmeye yönlendirildi. İtalya’daki makamlar tıbbi yardım için müttefiklerden ve dost ülkelerden yardım istediğinde, bu yardım Şangay’dan geldi.” (Lübnan El Akhbar gazetesi)
‘Koronadan sonra ABD’ye karşı çin alternatifi’
“ABD ve Çin arasında korona virüsünü yayma konusunda söz dalaşı ve karşılıklı ithamlar var. Diğer yandan da daha da önemli hale gelen bir nüfuz savaşı var. Çinli uzmanlar, gönüllü olarak virüs nedeniyle bir afet durumu yaşayan İran ve İtalya’ya gitti. Maddi karşılık olmadan, sessiz bir şekilde ve propagandadan uzak. Ancak herhangi bir Amerikalı uzmanın söz konusu ülkelere geldiğini duymadık. Bu bir yana, Trump yönetimi İran halkına mevcut durumu karşısında hiçbir şekilde duygusal yaklaşmadı. Aksine İran’a yönelik ambargoyu daha da sıklaştırdı.
Koronadan sonra hiçbir zaman korona öncesi gibi olmayacak. Özellikle de Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri’yle müttefik ülkeler ABD’nin siyasetinin gerek yüzünü idrak ettikten sonra. Bu ülkeler, Avrupa’nın koronadan sonra kararlarında daha bağımsız olmasını bekliyor. Hiç şüphesiz ilerleyen haftalarda bazı gerçekler ortaya çıkmaya başlayacak. Ve artık ABD’ye karşı bir alternatif oluşturabilecek ve yardımına başvurulabilecek Çin gibi ülkeler mevcut.” (Ali Ebu Hable/Ürdün El Destur gazetesi)
Gazete Duvar / 22.03.20