Arap dünyasında bu hafta Suriye’de ABD’nin “Sezar Yasası” olarak bilinen yeni yaptırım dalgası dolayısıyla ekonomik durumun ciddi derecede kötüye gitmesi ve bazı kentlerde gösterilerin yaşanması, Libya’daki gelişmeler ve Mısır’ın bu konudaki yeni girişimi, Lübnan’da devam eden gösteriler ve buna bağlı yaşanan gerilim vardı.
Suriye’de 17 Haziran’da devreye girmesi planlanan ve “Sezar Yasası” olarak adlandırılan yeni yaptırımlar daha devreye girmeden Suriye Lirası’nın dolar karısında değer kaybetmesiyle ekonomi ciddi biçimde sarsıldı. Başta Dürzi nüfusun yoğun olarak yaşadığı kent olan Süveyda’da protesto gösterilerin yaşanmasının ardından bazı yorumcular bu gösterilerin daha da artabileceği görüşünde.
Ülkede yaşanan ekonomik sarsıntıdan sonra Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Başbakan İmad Hamis’i görevden aldı, yerine ise Hüseyin Arnus’u getirdi.
Lübnan’da geçtiğimiz hafta yine tansiyon yüksekti. Ekonomik koşulların iyileşmesi bir yana daha da kötüye gitmesi birçok kentte halkı sokaklara döktü. Ülkenin siyasi sisteminin dinsel ve mezhepsel bölünmüşlük üzerine kurulu olması devam eden gösterilerde de etkisini gösteriyor. Birçok kesim gösterilerdeki mezhepsel gerilimin “protestoları baltalama amacı taşıyan komplo” olduğuna inanıyor. Ülkenin ekonomik açıdan kısa sürede düzlüğe çıkması ise beklenmiyor.
Libya’da ise General Halife Hafter’in Türkiye destekli Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) karşısındaki gerilemesinden sonra Hafter’in en büyük destekçilerinden Mısır, “Kahire Deklarasyonu” adı altında yeni bir yol haritası sundu. Ancak BM tarafından tanınan UMH, bu girişimi reddetti.
Hafter’i destekleyen BAE ve Suudi Arabistan basını Hafter’in gerilemesinin savaş taktiği olduğunu iddia ederken, bazı gazetelerde Rusya gibi ülkelerin bir yandan Hafter’i desteklemeye devam ederken diğer yandan alternatif isim arayışında olduğu iddiaları da yer aldı.
‘Mısır’ın Libya girişimi ölü doğdu’
“Mısır’ın Libya ile ilgili girişiminin birçok nedenden dolayı ölü doğduğu söylenebilir. Bu nedenlerin başında, bu girişimin General Halife Hafter’in UMH’nin ilerlemesi karşısında aldığı hezimetler ve etki alanının gerilediği bir döneme denk gelmesidir. İkincisi bu girişimin Hafter’i kurtarmak ve gücünü tekrar toparlayabilmesi amacıyla zaman kazanması için ortaya atıldı. Hafter, Sisi rejimi açısından doğu sınırında yer alan güvenilir ve garanti bir ortaktır. Bu açıdan Mısır rejimi için önemlidir.
Diğer yandan bu girişim, daha önce Tobruk’taki Temsilciler Meclisi Akile Salih’in Hafter’in siyasi arenada kalabilmesi için daha önce ortaya attığı girişimi uygulamaya sokmaya çalışma niteliğindedir. Zira yorumlara göre başta Rusya gibi Hafter’i destekleyen ülkelerin son dönemlerde Akile Salih gibi doğuda ve Libya’daki kabile dengelerinde etkili, Hafter’e alternatif olabilecek bir isim arayışında.” (Beşar Nerş/El Arabi El Cedid gazetesi)
‘Suriyeliler meydanlara geri dönebilir’
“Suriye, filli olarak üç yapıya bölünmüş durumda ve Suriye halkı üç farklı hükümet altında yaşıyor. Bunlardan ilki Şam’daki merkezi hükümet ve hem ülke topraklarının hem de nüfusun çoğunluğunu kontrol altında tutuyor. Diğer ikisi de Nusra’nın kontrolündeki geçici hükümet ve özerk yönetim adı altındaki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) hükümeti. Ankara’ya bağlı olarak vekaletle idare edilen bazı cep bölgelerini saymazsak. Öyle görünüyor ki, bütün bu bölgelerde yaşayan Suriye halkının durumu birbirine benziyor. Buradaki aç ve öfkeli kalabalıkların protestoları da bu bölgelerdeki yönetimlerin sınırlarını da tanımıyor. Süveyda ve Dera’da merkezi hükümet karşıtı gösteriler, diğer yandan İdlib’te El Kadieci geçici hükümete karşı olan gösteriler ve SDG bölgeleriyle Tel Abyad’ta Kürt oluşumlara karşı gösteriler ve Türkiye’nin kontrolündeki bölgeler.
Suriye’deki savaş sahasının kazananı olan Esad ve müttefiklerini Amerika’nın ‘cezalandırıcı ambargo politikası’ konulu daha ağır bir tehlike beklemektedir. Bu yüzden Suriye halkının civar ülkeler olan Irak ve Lübnan’da olduğu gibi tekrar meydanlara dönmesi uzak bir ihtimal değil. Üstelik Süveyda kentindeki gösterilerde atılan ‘yaşamak istiyoruz’ sloganıyla ve hem rejimi hem Suriye Demokratik Güçleri’ni hem de Nusra Cephesi’ni hedef alarak.” (Oraib El Rintavi/Ürdün El Destur gazetesi)
‘Suriye Libya ve Irak gibi tuzağa düşmeyecek’
“James Jeffry (ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi), ülkesinin rejimi değiştirme hedefinde olmadığını ve sadece terör örgütleriyle (Hizbullah ve Filisitinli gruplar) bağlantılarını değiştirmesini ve İran’la ilişkisini kesip İran’ın askeri gücünün Suriye’den çıkmasını istediklerini söyleyerek tıpkı başkanı Trump gibi yalan söylüyor. Ki bu şartlar Suriye devletini zayıflatacak ve hem bağımsızlığını hem de ulusal kimliğini yok edecek şartlardır.
Suriye yönetimi daha önce buna benzer şartlar karşılığında Körfez’deki Arap ülkelerinden on milyarlarca dolarlık teklifleri geri çevirdi. Bu teklifler de İran’dan uzaklaşılmasını ve direniş eksenine askeri desteğin kesilmesini şart koşuyordu. Tıpkı Rus gazını hedef alan ve Türkiye’ye uzanması planlanan Katar gazı projesini reddedip komploya karşı koymaya karar verdiği gibi.
Suriye yönetiminin Libya, Irak ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nün bu tip vaatlere inanıp -bunlar daha sonra ya işgalle ya da kendi liderleri için darağaçlarının kurulmasıyla (Saddam Hüseyin) ya da zehirle öldürülmeleriyle (Yaser Arafat) veya NATO müdahaleleriyle devrilmeleriyle (Muammer Kaddafi) sonuçlandı- düştükleri tuzağa düşeceğine inanmıyoruz. (Abdulbari Atvan/Rai Al Youm gazetesi)
‘Lübnan’da vatandaş daha ne kadar dayanacak?’
“Lübnan’daki halk hareketliliği daha da arttı ve ülkeyi neredeyse tekrar mezhepçilik fitnesiyle karşı karşıya getiren bazı girişimlere karşı perşembe günkü gösterilerle ‘vatanseverlik’ kavramı tekrar gösterilere damgasını vurdu.
Perşembe günkü gösterilerin bir diğer hedefi de, gösterilerin etki alanını arttırmakla beraber buradaki talepleri ‘ekonomik’ alanla sınırlandırmak ve ‘direniş ekseninin (Hizbullah) sahip olduğu silahlar’ gibi talepleri boşa çıkarmaktı. Özellikle de bazı dış güçlerin talepleri olan Hizbullah’ın hedef haline getirilmek istenmesi boşa düşürülmek istendi bu gösterilerle.
Peki bundan sonra ne olacak? Siyasi durgunluk, devam eden sokak hareketliliği, Lübnan Lirası’nı kalıcı olamayacak şekilde dolar karşısında tutmaya çalışmak. Merkez bankası ne zaman kadar piyasaya dolar aktarmaya devam edebilecek? Özellikle bu konu söz konusu dolarların kaynağının bilinmemesi yüzünden işin içinden çıkılamayan bir konu. Üstelik vatandaş artan fiyatlar ve Lübnan Lirası’nın değer kaybetmesi karşısında daha ne kadar dayanabilecek? Lübnan şu an krizin derinliklerinde yaşıyor. Daha da tehlikelisi hiç kimse çözüm yolunu bilmiyor ve bütün çözüm önerileri geçici.” (Abbas Daher/Lübnan El Nashra internet gazetesi)
Gazete Duvar / 14.06.20