İdlib’te 27 Şubat günü Türk askerlerine yönelik hava saldırısı ve bu saldırı neticesinde 36 askerin hayatını kaybetmesi Arap dünyasında geniş yankı uyandırdı.
Arap medyasında uzun süredir İdlib’teki sürecin nereye evrilebileceğine dair yorumlar yapılıyor ve bununla ilgili muhtemel senaryolar gazetelerde sıkça yer alıyordu. Türkiye ve Rusya’nın ciddi bir biçimde karşı karşıya kalabileceğine dair riskler de geniş bir şekilde dile getiriliyordu.
36 askerin hayatını kaybettiği saldırı sonrasında Türkiye’nin NATO’dan ve Amerika Birleşik Devletleri’nden istediği desteği bulamaması, bazı köşe yazarlarınca “Erdoğan, Rusya karşısında tek başına kaldı” yorumlarına neden oldu.
Türkiye’nin bu saldırı sonrasında İdlib’te Rusya karşısında geri adım atma gibi bir şansının olmadığı da dikkat çeken yorumlardan biri oldu. Türkiye ve Rusya’nın geniş çaplı bir çatışmaya girmesi uzak bir ihtimal olarak görülürken, bazı yazarlar bunu -küçük de olsa- ihtimal dâhilinde değerlendirdi.
‘Erdoğan bu saatten sonra geri adım atamaz’
“Sahadaki gelişmeler, Erdoğan ve Putin arasında bir zirveyi zorunlu kılacak. Her iki taraf da, gerilimin iki ülkenin askerlerini etkilememesi içi uğraşacak. Gerilimi, muhalefet ve rejim üzerinden yürütecekler. Bu da, Türk askerlerine yönelik katliamdan sonra Türklerin öfkesini dindirmek için gerekli.
Gelinen noktada Rusya bir uzlaşmaya mecbur, Türkler ise gerilimi tırmandıracaklar. Rusya sahadaki ilerleyişini durdurmak zorunda kalacak. Zira Erdoğan’ın işaret ettiği şubat ayı bitiyor. Erdoğan bundan sonra geri adım atamaz ve tansiyonu yükseltmek zorunda.
Peki bütün ihtimaller ışığında, Türkiye ve Rusya arasında bir çatışma mümkün mü? Daha önce uzak bir ihtimaldi ancak Rusya bütün sınırları aştı. İki taraf arasındaki diplomatik dilde, savaş sesleri hakim.
Gerilim oldukça yüksek. Bu gerilim gerçek anlamda bir çatışmaya evrilmese bile Türkiye’nin nitelikli bir askeri operasyona başlaması ve belki iki devlet arasında sınırlı bir çatışma olması uzak bir ihtimal değil. (Ammar Dayoub/El Arabi El Cedid gazetesi)
‘Erdoğan Suriye’ye yönelik bir savaş başlatabilir’
“Önümüzdeki günlerde neler yaşanacağını kestirmek zor. Ancak Türk ordusunun Erdoğan’ın Suriye ordusuna yönelik, son dönemlerde İdlib’te ele geçirdiği bölgeden çekilmesi yönünde yaptığı uyarılara binaen geniş çaplı bir savaşa girişmesi, hem Suriye ordusu saflarında oluşacak can kaybı açısından, hem de Soçi Anlaşması’ndan sonra oluşturulan ve şu an Suriye ordusu tarafından kuşatılmış durumdaki Türk gözlem noktaları açısından sonuçları oldukça ağır olacaktır.
Rus ordusu halen Suriye hava sahasını kontrol ediyor. Türk ve Rus heyetlerinin görüşmelerinde Türk uçaklarının bu hava sahasını kullanması için gelen taleplerin reddedilmesi, Türk ordusunun Suriye ordusuna yönelik muhtemel saldırısında hava desteğinden mahrum olacağı anlamına gelmektedir. Belkide Rus ve Suriye uçaklarının hava saldırılarına maruz kalacak.
Erdoğan şu an oldukça zor durumda. İntihar niteliğinde bir maceraya kalkışıp tek başına Suriye’ye yönelik bir savaşa girişebilir. Ancak böyle bir savaşa girişmesi durumunda büyük bir ülke olan Rusya’yla karşı karşıya kalacak.” (Abdülbari Atvan/Rai El Youm gazetesi)
‘Türkiye, ABD ve NATO’nun desteğini alamadı’
“Türkiye’ye yönelik son darbe, Türkiye ve Rus yöneticiler açısından önemli bir sınav niteliğindedir. Rusya kendi deyimiyle ‘teröristlere taviz vermeyeceğini’ vurguluyor. Bu da Suriye ordusunun İdlib ve çevresinde muhalefetin elindeki bazı bölgeleri ele geçirmesiyle kendini filli olarak gösterdi.
Ankara, en asgari düzeyde bile ABD ve Avrupa’nın desteğini almakta başarılı olamadı. Patriot kullanımı talebinde örneğinde olduğu gibi. Yine NATO’nun, Suriye’de Türk güçlerine yönelik saldırıyı 5. Madde bağlamında ele alıp, bunu Türkiye’nin güvenliğine bir saldırı kabul etmesi ve Türkiye’yle dayanışma içinde olması da beklenmiyor. Ancak, Avrupa, NATO ve ABD, Türkiye’ye yönelik bu saldırının yarattığı dönüşümü de göz ardı edemez.” (Kuds El Arabi gazetesi)
‘Erdoğan suriye ve rusya karşısında tek kaldı’
“Erdoğan, 20 gün önce Suriye ordusuna geri çekilmesi için mühlet verdiğinde, İdlib’te büyük bir operasyona için gereken lojistik desteği sağlayabilmesi için zaman ihtiyacı vardı. Bir yandan da Suriye ve Rusya ile doğrudan bir çatışmaya girmeye hazırlanıyordu. Bu bağlamda çelişkiler üzerinde oynamayı da sürdürdü. ABD’den Patriot füzeleri yerleştirmesini istedi, NATO’dan da bu açıdan destek talep etti. Hem ABD, hem de NATO bu talepleri reddetti. Böylece Erdoğan, Suriye ve Rusya karşısında tek başına kaldı.
‘İdlib katliamı’ iki dönem arasında belirleyici olacak. Erdoğan, Batı’nın, NATO’nun ve ABD’nin onu terk ettiğini iyi biliyor. Ancak Serakib gibi bazı beldeleri kontrol altına alıp kazanç sağlamak için askerlerini sahaya göndermekte ısrar etti. Ancak sonuç, hem boyutu, hem de zamanlaması açısından ulusal bir felaketti. Ülkesini düşürdüğü çukuru idrak ettikten sonra tekrar NATO’ya yöneldi ancak NATO toplantısından da Türkiye’ye destek açısından belirli bir sonuç çıkmadı.” (Muhammed Nureddin/Lübnan Al Akhbar gazetesi)
‘Taraflar savaş yerine uzlaşmaya mı çalışacak?’
“Suriye’nin kuzeybatısında durum giderek ciddileşiyor. Türk ordusu 27 Şubat’ta çok ağır kayıplar verdi ve en az 36 Türk askerinin hayatını kaybetmesine neden oldu.
Erdoğan’ın, Türk gözlem noktalarını kuşatan Suriye ordusuna geri çekilmesi için şubat ayı sonuna kadar verdiği süreye bakıldığında Ankara kendini sınırlı seçeneklerle karşı karşıya buldu. Çünkü bu gerilim, geniş çaplı bir çatışmaya dönüşürse Türkiye-Rusya ilişkilerini de tehlikeye sokmuş olacak. Zira NATO ve Amerikan desteği de garanti değil.
Suriye’nin kuzeybatısında geniş çaplı bir maceraya girmemek için, ‘Yeni Sultan’, ‘Yeni Çar’ ile Türkiye’nin güvenlik ve stratejik açısından çıkarlarını sağlayacak bir anlaşma yapmayı tercih ediyor.
Erdoğan söz konusu dengelerde kendisine hazırlanan tuzağa da düşmek istemiyor. İdlib krizi, Türkiye-Rusya ilişkilerini tehlikeye atacak büyük bir savaşa dönüşürse, Avrasya seçeneği, Atlantikçi, seçenek önünde kaybedecek ve Türk milliyetçi damarı da tehlikeye atacak. Bu yüzden önümüzdeki günler, Türkiye ve Rusya’nın yeni bir uzlaşma için pozisyonlarını tekrar konumlandırmasını sağlayacak gelişmelerle dolu olacak.” (Hattar Ebu Diyab/El Arab gazetesi)
Gazete Duvar / 01.03.20