Hamaslı üst düzey bir heyetin Suriye’nin başkenti Şam’a yaptığı ziyaret ve Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad ile görüşmesi bu hafta Arap basınında en dikkat çeken başlıklardan biriydi. Birçok köşe yazarı, 10 sene önce Suriye yönetimine karşı bir tavır takınarak Şam’ı terk eden Hamas kadrolarını topa tutarken, Katar destekli Kuds El Arabi Gazetesi’ne göre Hamas’ın bu adımının arkasındaki an önemli faktörlerden biri Türkiye –İsrail ilişkilerinde yaşanan normalleşme.
Ancak gazeteye göre Hamas’ın hesaplarında sadece Tel Aviv-Ankara yakınlaşması yok. Aksine Hamas’ın göz önünde bulundurup alternatif bir ülke arayışına gitmesine neden olan bir başka faktör de Türkiye’de önümüzdeki sene yapılacak olan seçimlerin ülkede bir yönetim değişikliğiyle sonuçlanma ihtimali.
Hamas- Şam uzlaşmasında Hizbullah’ın rolü
Arap gazetelerinin çoğunda Hamas’ın Şam’la görüşmesinin arkasında İran olduğuna, İran’ın bölgede Hamas’ı da yanına çekerek daha fazla güç devşirmeye çalıştığına dair yorumlar yer aldı. Bölgede “Direniş Ekseni” olarak adlandırılan İran-Suriye-Hizbullah blokuna yakın olan Rai Al Youm Gazetesi’nin başyazarı Abdulbari Atvan, Hamas ve Suriye yönetimi arasında ilişkilerin tekrar kurulmasında en büyük rolün Lübnanlı Hizbullah Hareketi’nin lideri Hasan Nasrallah’a ait olduğunu yazdı.
Atvan’a göre Suriye yönetiminin Hamas ile tekrar görüşmeye razı olması ve bunu özür vs gibi şartsız bir şekilde kabul etmesi tamamen Suriye yönetimi ile Hasan Nasrallah arasındaki ilişkiyle alakalı.
Bu hafta Arap medyasında en fazla dikkat çeken gündem maddelerinin arasında Suriye’nin kuzeybatısında silahlı gruplar arasında çıkan çatışmalar ve Türkiye’nin bölgeye müdahale etmek durumunda kalması ile Ukrayna savaşında Rusya’nın İran yapımı SİHA’ları kullandığına dair haberler de vardı.
Hamas’ın Şam’a dönüşü: Sebep Ankara-Tel Aviv ilişkileri mi?
“Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkilerin iyileştiği ve Tel Aviv’in Ankara’ya Hamas üyelerinin faaliyetlerinin sınırlandırılması ve yönetici kadrolarının uzaklaştırılması için baskı kurduğu bir dönemde Hamas hareketinin üst düzey bir heyeti 10 yıllık bir aradan sonra Suriye’nin başkenti Şam’ı ziyaret etti ve Suriye rejiminin lideri Beşar Esad ile görüştü.
Hamas’ın Suriye ile ilişkilerini tekrar başlatması ve bunu Şam ziyareti ve Esad’la görüşerek taçlandırması, bu adımın nedenleri ve hedefleriyle ilgili spekülasyonlara kapı araladı. Ancak şüphe yok ki, Ankara ve Tel Aviv arasındaki ilişkilerin normalleşmesi bu kararın alınmasında başat faktörlerden biridir. Hamas, hiç beklenmedik bir anda ve farklı sebeplerden dolayı Ankara’yı terk etmek zorunda kalabilecek yönetici kadroları ve üyelerini misafir edecek alternatif bir ülke aramaktadır.
Hamas hareketi Türkiye’deki son birkaç aydır meydana gelen değişimleri ve senaryoları hesaba katıyor. Bunların en önemlisi Tel Aviv ve Ankara arasındaki ilişkilerin iyileşmesi ve karşılıklı büyükelçiliklerin tekrar açılmasıyla daha ileri bir seviyeye gelmesidir.
Bunun dışında Hamas hareketi, önümüzdeki yılın ortalarında Türkiye’de yapılacak cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin getirebileceği değişikliklerden de çekinmektedir. Bu seçimlerin Türkiye’nin siyasi yapısında büyük değişimlere yol açması ve Türkiye'de muhalefetin iktidara gelmesi senaryosu, Hamas'ın Türkiye topraklarında herhangi bir faaliyet yürütmesinin engellenmesi senaryosunu da beraberinde getirebilir.” (Kuds El Arabi Gazetesi)
Suriye’nin kuzeybatısındaki çatışmaların nedeni: 'Siyasi vizyonsuzluk'
“Birçok kesim, Suriye’nin kuzeybatısında ve Türkiye’nin kontrol ettiği bölgeler olarak bilinen bölgelerde çıkan son çatışmaların sebebinin Halep’in EL Bab kentinde bir aktivist ve eşinin silahlı suikasta kurban gitmesinden sonra başladığını düşünüyor. Bu da bölgedeki çatışmaların esas olarak nereden kaynaklandığını es geçmek anlamına gelmektedir. Aktivistin öldürülmesi bu çatışmaların en basit sebebiydi. Zira bölge son yıllarda birçok patlamaya, önemli kadrolara ve aktivistlere yönelik suikastlara sahne oldu ancak hiçbiri böylesine çatışmalara neden olmadı.
Bölgede çatışmaların patlak vermesi genel olarak Suriye’de ve bölgede yaşanan siyasi tıkanıklıkla ilgilidir. Nitekim bölgede, güvenlik, ekonomik ve sosyal koşullar giderek kötüleşmektedir. Durumun patlak vermesi ayrıca Türkiye’nin, bir buçuk milyon göçmeni ‘gönüllü olarak’ geri göndermek ve Fırat’ın doğusunda SDG’ye karşı planlarında düzenlemeye gitmek için bölgede yürüttüğü siyasetle de ilgilidir.
Siyasi açıdan bakıldığında bölgeye yönelik herhangi bir siyasi vizyon yok. Oradaki koalisyon hükümeti ve silahlı yapılar günü birlik yaşamaktadır. Heyet Tahrir EL Şam’ın, İslam Devleti Kurma projesinin önünde de birçok nesnel ve güçlü faktör vardır. Ancak buna karşılık Esad rejiminin bütün Suriye’de kontrolü yeniden sağlamak gibi bir amacı var. SDG ise, özerk yönetim projesini bütün Suriye’ye yayma projesine sahip.
Ülkenin kuzeybatısında herhangi bir siyasi vizyonun olmayışı ve böyle bir fikrin imkânsız oluşu nedeniyle, orada etkili olan güçlerin (özellikle de silahlı güçler) bütün çabalarının nüfuz elde etme ve kaynakları ele geçirmeye yönelik olması da çok doğal. En önemlisi de civardaki geçiş noktalarını elde tutmaktır. Kaynakları ele geçirme çekişmesi, yasa dışı faaliyetler, yolsuzluk, görevi kötüye kullanma, ahalinin mallarına el koyma, hasat dönemlerinde yağma ve uyuşturucu tacirlerinin korunmasına kadar uzanmaktadır. (Fayiz Sara / El Arabi El Cedid Gazetesi)
'Ukrayna savaşında Suriye dengesi'
“Ukrayna Savaşı’nda yükselişe geçen Rus – İran askeri işbirliğinin gerek genel anlamdaki iki ülke ilişiklerini gerekse de ortak alanlardaki ilişkileri etkileyeceği kesindir. Burada gözlemciler dikkatlerin Suriye’ye çevrilmesini bekliyor. Zira bu, iç içe geçmiş çıkarlar ve uyumsuzluklarla dolu bir alanda doğrudan ilk askeri işbirliği deneyimiydi. Bu durumla en fazla ilgilenen ve bundan endişe eden taraf belki de İsrail’dir. İsrail, Ukrayna’daki Rusya ve İran arasındaki askeri işbirliğini ve bunun Suriye sahasına nasıl yankılarının olacağını yakından izliyor. Zira Suriye’deki mevcut durumun dayandığı ana temellerden biri de Tel Aviv ve Moskova arasındaki istikrarlı ilişkidir. Bilindiği gibi İsrail’in oradaki temel stratejisi savaşların arasında bir savaştır ve başta Hizbullah olmak üzere direniş ekseninin daha fazla silahlanmasını ve gücünü arttırmasını engellemektir. Özellikle de Suriye’nin güneyinde direniş ekseninin silah alt yapısının oluşmasını engellemeye çalışmaktadır. Burada ne kadar başarılı olup olmadığı tartışmalarını bir kenara bırakırsak, bu strateji hala geçerli ve İsrail’in en büyük endişesi istikrarını bozacak değişikliklerin meydana gelmesidir.
Son olarak İsrail Savunma Bakanı Beni Gantz’ın ordu ve emniyet yetkilileriyle yaptığı son toplantıda, Ukrayna’nın son dönemlerde Ruslar’ın kullandığı İran yapımı insansız hava araçlarına karşı gelişmiş hava savunma sistemleri talebi tartışıldı. Toplantının sonunda ise, Ukrayna’nın bu talebin kesin bir dille reddedildiği yönünde açık ve net bir açıklama yapılması kararlaştırıldı. Öyle görünüyor ki bu çok anlaşılır ve doğal bir karar. Haretz gazetesinde yayınlanan bir habere göre, İsrailli yetkililer, Ukrayna’nın hava savunma talebinin olumlu karşılanmasının Rusya ile Suriye sahasındaki dengelerin bozulması anlamına geleceğini düşünüyor. Bu da Rusya’nın hem Suriye’ye hem de İran’a daha gelişmiş S300 ve S400 hava savunma sistemleri vermesini berberinde getirecek. Böylece İsrail’in Suriye’de hava saldırıları yapması da oldukça zorlaşacak. (Hüseyin El Emin / Lübnan El Akhbar Gazetesi)
Gazete Duvar / 24.10.22