Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guteress’in yeni tip korona virüsü salgını ile mücadele için bütün dünyada ateşkes çağrısının Arap dünyasında bir karşılığı olmadı.
Uzun süredir kaosa teslim olan Libya’da ilk korona virüsü vakalarıyla ilgili haberler gelmeye başladı ancak Ulusal Mutabakat Hükümeti ile Halife Hafter komutasındaki Libya Ulusal Ordusu arasındaki çatışmalar şiddetli bir şekilde devam ediyor.
Korona virüsü vakalarının Arap ülkelerine nazaran daha geç görüldüğü Gazze ise cuma akşamı İsrail uçaklarının bombardımanının hedefi oldu.
Suriye’de ise ülkenin güneyindeki Dera ve Süveyda kentlerinden çatışma haberleri gelirken, diplomatik alanda önemli bir gelişme yaşandı. Birleşik Arap Emirlikleri veliaht prensi ve ülkede fiili olarak en etkili isim olarak nitelendirilen Muhammed Bin Zayed’in Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad ile bir görüşme yaptığı açıklandı.
Suriye ve BAE basınında yer alan haberlere göre Bin Zayed, Covid-19 salgınına karşı ülkesinin Suriye ve halkının yanında olduğunu belirttiği ifade edildi.
Covid-19 salgınına rağmen savaşın devam ettiği bir diğer ülke ise Yemen. Suudi Arabistan öncülüğündeki uluslararası koalisyonun Yemen’e karşı başlattığı ve ülkede tam anlamıyla bir yıkıma neden olan “Kararlılık fırtınası” operasyonu 5. yılı geride bıraktı. Ancak halen ufukta çözüm görünmüyor.
Peki bütün dünyanın kilitlendiği korona virüsü salgını Arap gazetelerinde bu hafta nasıl yorumlandı? Birçok Arap yazar, Çin ile salgının yeni merkezi olan ABD’nin salgın karşısında sergiledikleri tutuma odaklandı.
Çin, Rusya ve Küba gibi ülkelerin virüs salgınından en fazla etkilenen ve Avrupa Birliği’nin yardım etmekte aciz kaldığı AB ülkesi İtalya’ya yardım göndermesi Arap medyasında en fazla dikkat çeken noktalardan biri oldu.
Bazı yazarlar salgının, ABD’nin dünyadaki mevcut konumunu sarstığını ve bu durumun Çin’in yükselmesine yaradığını yazarken, kimi yazarlara göre ise, korona salgınından sonraki süreçte dünyaya kimin liderlik edeceğinin şimdiden sorgulandığı görüşünde.
Korona salgını karşısında ABD’nin ve Çin’in tutumları
“Krizler, rejimler ve iktidarlar hakkında birçok şeyi açığa çıkarır ve bir anlamda onları sınava tabi tutar. Korona virüsü de bu bağlamda sistemin ve özellikle de neoliberalizmin birçok açığını ve yanlışını ortaya çıkardı. Korona virüsünün ortay çıkardığı en önemli nokta, ambargo altındaki ülkeler, uzun süre demokrasinin yayılması ve insani-askeri-ekonomik krizlere müdahalesiyle övünen ülkelere nazaran daha insani davrandığıdır. On yıllardır ABD’nin en katı ambargolarına maruz kalan Çin ve Küba başta İtalya olmak üzere birçok ülkeye yardım elini uzatıyor. Bu çerçevede İtalya’ya tıbbi malzemeler ve tıbbi heyetler gönderdiler.
Yine aynı şekilde yardım malzemeleriyle dolu olan Rus uçakları da İtalya havalananlarına indi. Virüsün bir ateş gibi dünyaya yayıldığı bu dönemde, virüsün ortaya çıkıp başka ülkelere yayıldığı Çin, başka ülkelere yönelik insani sorumluluğunu gösterdi. Ancak buna karşı ABD, konuya ırkçılık ve bencillikle yaklaşıyor. Bunu da gerek siyasilerin ve diplomatik kaynakların açıklamalarında gerekse de Amerikan gazetelerinde gördüğümüz ve virüsle alakalı Çin’e yönelik ırkçı suçlamalarda ve ABD’nin başta İtalya olmak üzere Avrupalı müttefiklerini gözden çıkarmasıyla çok iyi görmekteyiz.” (Betül Süleyman/Lübnan El Akhbar gazetesi)
Çin neden başarılı oldu?
“Çin’in korona virüsünün neden olduğu salgın karşısında totaliter üslubunu kısa süre içinde terk etmesinin başlıca sebebi, bu salgının ekonomik etkilerinin olmasıdır. Zira ekonomi faktörü Çin rejiminin en önemli damarıdır. Bunu yanında, Kuzey Kore, İran ve Mısır’ın yaptığı gibi salgını görmezden gelme veya saklamaya çalışmak Çin Komünist Partisi’nin kaldırabileceğinden daha büyük bir felakete yol açacaktı. Bu felaket de yine Çin Komünist Partisi’nin sonuçlarına katlanamayacağı siyasi etkilere neden olacaktı.
Bir diğer önemli sebep de, Çin’in daha önce SARS gibi virüslerin neden olduğu salgınlarla ilgili tecrübesinin olmasıdır. 2002 yılında Çin’de ortaya çıkan bu virüs 800 dolayında kişinin hayatını kaybetmesine yol açtı. Çin o dönemlerde yeterince tecrübe biriktirdi. Bu tecrübesinin yanında, tıp alanında ileri teknolojiye sahip olması ve siyasi iktidarının bu virüsün ekonomi üzerindeki etkilerini ve bunun da siyasi rejimi olumsuz etkileyecek olmasını idrak etmesi, devletin sınırsız mali imkanları ve yönetimin herhangi bir otorite karşısında hesap vermeyecek olması önemli rol oynamıştır. (Kuds El Arabi gazetesi/başyazı)
‘Salgın sonrası dünya liderliğine kim daha uygun?’
“Virüsün ortaya çıktığı ve yayıldığı yer olan Çin görünen o ki durumu kontrol altına almada önde geliyor. Bunu yanında, virüsün yayıldığı diğer ülkelere yardım elini uzatan bir konumda görünmeye dikkat etti. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ise bu kritik dönemeçte müttefiklerini gözden çıkaran bir konumda oldu.
Bütün bunlar, Covid-19’u Çin virüsü olarak nitelendiren ABD Başkanı Donald Trump’ın öfkesini daha da artırıyor. Çin’i virüsle mücadele konusunda bildiklerini paylaşmamakla itham ediyor ve İtalya’ya yönelik yardımlarıyla alay ediyor.
Ancak ABD ve Çin arasındaki söz dalaşı özünde daha derin bir çekişmeye işaret ediyor. Bu çekişme virüsle nasıl mücadele edileceği ile ilgili değil sadece. Aksine gelecekle de ilgili. Bu gelişmeler de bir soruyu tekrar gündeme getiriyor; bir sonraki dönemde kim dünyayı yönetmek için daha uygun?
Çin bu krizden konumu daha sağlam bir şekilde çıkmaya kararlı görünüyor. Eğer şimdiki durum aynı yönde ilerlemeye ve gelişmeye devam ederse kaybeden taraf ABD olacak. Hem de elindeki güç rezervlerinden bir şey kaybetmeden. Ancak virüsün yayılması karşısında gerek içeride gerekse de müttefikleriyle olan ilişkilerindeki savunmasızlığı küresel çaptaki konumunu çok zayıflatacak. (Hasan Modun/BAE El Haliç gazetesi)
‘ABD koronadan daha tehlikeli’
“Birleşmiş Milletler genel sekreteri Antonio Guterres, korona virüsle mücadeleye odaklanılması maksadıyla dünyanın her tarafında devam eden savaşlar ve orada yaşayan insanlar için ateşkes çağrısı yaptı.
Ancak Guterres de, Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmet Ebu Gayt gibi bu çağrısını, bu savaşların arkasında duran, bu savaşları fonlayan ve diğer ülkelere yaptırım ve ambargo uygulayan gücün kim olduğunu zikretmeden yaptı. Çünkü hem kendisi hem de makamı için korkuyor.
BM genel sekreterinin birçok ülkede insanları açlığa mahkûm eden yaptırım ve ambargoların kalkması için de çağrı yapmasını temenni ederdik. Özellikle de İran, Suriye ve Gazze’ye yönelik ambargolar. Sınırların kapanmasını bile dayatan bu ambargolardan dolayı ilaç ithal etmek bile engelleniyor. Bu da 1990’larda Irak’ta olduğu gibi milyonlarca kişinin ölümüne yol açar. Nitekim bu ülkeler bu salgınla nasıl mücadele edebilsin?
Korona virüsü çok tehlikeli evet ve bütün dünya ortaklaşa mücadele etmelidir. Ancak bu virüs ABD’n,in özellikle de Ortadoğu’daki savaşlarından daha merhametlidir. Ki ABD’nin bu savaşları milyonlarca kişinin ölümüne ve bunun on katı kadar insanın da yerinden olmasına neden oldu. Bu yüzden bu virüsün olumlu tarafı, Amerikan imparatorluğu için sonun başlangıcı ve onun savaşlarından kurtulmak için geri sayımın başlaması olabilir.” (Abdülbari Atvan/Rai Al Youm gazetesi)
‘Korona aşısı rekabeti Arap dünyası’
“Bazı ülkeler ve uluslararası ilaç şirketleri korona virüsüne karşı aşının ve etkili ilacını bulunmasının biraz zaman alabileceğini söylüyor. Bunun yanında, ilaç şirketlerinin milyarlarca dolarlık kazanç sağlayacak ve kendi ülkelerini ‘insanlığın kurtarıcı’ olarak konumun güçlendirecek etkili bir ilaç bulma konusunda sıkı bir rekabet içinde olduklarını idrak etmemiz lazım.
Bu uluslararası şirketlerin rekabeti karşısında hiçbiri bize aşı veya ilacın ne zaman bulunacağı konusunda bilgi vermez Çünkü uluslararası koordinasyon ve işbirliği gerektiren ve bütün firmaların bu konudaki potansiyelini uluslararası bir bilim komitesi karşısında kullanması gereken bu süreçte her bir ilaç şirket önde olmak istemektedir.
Bu konuda Arap dünyası ise kış uykusuna devam etmeyi ve kurtuluşu başkasından beklemeye devam ediyor. Halbuki virüs ilacının bulunması için sürece katılım konusunda yeterli maddi imkanlara ve daha deneyimlere sahip olan Arap dünyası, başkalarının kırıntılarını beklememek ve kendi kendine yetmek için hiç bir şey yapmıyor. Böyle devam ederse ilaç bulunsa dahi bize çok geç ulaşacak.” (Nesim Anizat/Ürdün ed Destur gazetesi)
Gazete Duvar / 29.03.20