(TKİP VII. Kongresi Bildirgesi’nin “Kadın Hareketi” başlıklı 5. ana bölümüdür...)
- Kadın hakları ve kadın hareketi dinci-faşist iktidarın başlıca hedefi olmayı sürdürüyor. Yeni dönem kadın sorunu, dolayısıyla kadın hareketi için çok daha zor bir dönem olacak. Kadınlara yönelik bir dizi yeni saldırı gündeme gelecek. Mayıs 2023 seçimlerinin ortaya çıkardığı yeni siyasal güç tablosu ve parlamento bileşimi bunu göstermektedir. Nitekim iktidar kadınların zaten son derece sınırlı hak ve kazanımlarına yönelik yeni saldırılara hazırlanmaktadır. Bu kapsamda, yeni anayasa tartışmalarının öncelikli hedefleri arasında, “aile yapısını korumak” adı altında kadın haklarına saldırı da yer almaktadır. İktidar söylemleri kadar eylemleriyle de kadın haklarını ve hareketini hedef haline getirmiş bulunmaktadır.
- Bu kuşkusuz beraberinde kadınların tepkisini ve giderek genişleyebilecek direnişini de getirecektir. Nitekim sonu gelmeyen saldırıların gerisinde aynı zamanda kadın hareketinin ortaya koyduğu dirençten duyulan rahatsızlık da vardır. Kadın hareketi halen toplumsal hareketin diri ve aktif alanlarından birini oluşturmaktadır. Dinci-faşist iktidar kadın haklarına saldırıyı kadın hareketini dizginleme ve sindirmeye yönelik çabalarla birleştiriyor. Fakat bu alanda işi yine de zor. Kadın hareketinin toplum içinde artık bir ağırlığı ve meşruiyeti var. İktidar kazanılmış haklara saldırısını sürdürüyor ama kadın hareketini öyle kabaca bastırmak yoluna da gidemiyor.
- Kadın hareketi bugün için orta sınıf eğiliminin damgasını vurduğu feminist-reformist bir çizgide yürümektedir. Halen içerik olarak kendini AKP karşıtlığı üzerinden ifade eden, iktidarın baskıcı, gerici, kadın düşmanı politikalarına karşı duran ve bu doğrultuda kadınları eyleme çekmeye çalışan bir kadın hareketi söz konusudur. Öte yandan bu çizgideki kadın hareketi artık gelip bir sınıra da dayanmıştır. Bu feminist hareketin yapısal olarak sınırlı konumuyla ilgili bir durumdur. Sınırlı hedefleri ve gündemleri olan orta sınıf feminizminin kadın hareketini bu sınırların ötesine taşımak hedef ve yeteneği yapısal olarak yoktur. Bağımsız feminist gruplarla birlikte hareket eden, işin aslında onların yedeğine düşen reformist sol siyasal parti ve grupların durumu da esasında farklı değildir. Reformist sol da dahil kadın hareketinin tüm bileşenleri halen feminizm ortak paydasında birleşmektedirler.
- Feministlerin denetimindeki dikey kadın hareketi, temelde ara burjuva katmanlara dayanıyor. Önderlik planında da onların damgasını taşıyor. Ama öte yandan sınıf hareketi üzerinden kendisini gösteren bir başka kadın hareketi damarı var. Son derece sağlıklı, sınıfsal açıdan homojen, kadın-erkek işçilerin birliğine, dayanışmasına, birlikte örgütlenmesine ve mücadelesine dayalı bir hareket bu. İki hareket arasındaki temel önemde yapısal farklar, sınıfsal konum ve kimliklerin bir yansımasıdır.
- Orta sınıf eksenli feminist hareket, toplumsal doğası gereği daha gevşek, sınıfsal yönden heterojen, burjuva katmanları da içerdiği için kendini ancak düzen sınırlarında, dolayısıyla reform sınırlarında ortaya koyabilen bir harekettir. Cinsel ezilmişlik ortak paydasına dayanan, bu yönüyle de daha çok yaşam tarzı mücadelesi sınırlarında seyreden bir harekettir bu.
- Sınıf eksenli kadın hareketi ise temelde toplumsal nedenlere ve dolayısıyla sınıfsal eksene dayalıdır. Kadın ezilmişliği burada kendini sınıfsal mahiyetteki sorunlar üzerinden ortaya koyar. Buna ilişkin özgün istemler ortaya çıkarır. Böylece emekçi kadın hareketine güçlü, sağlıklı ve istikrarlı bir zemin sunar. Öteki emekçi katmanlara mensup kadın kitlelerinin burjuva feminist hareketin ardından sürüklenmesinin önüne geçecek olan da budur. Burada sınıfsal olan ile ezilen cinse özgü olan organik olarak içiçedir. Birbirinden beslenir, birbirini besler.
- Birçok konuda olduğu gibi kadın sorununda da devrimci pusulasını yitirmiş olan sol grupların feminist cereyana kendilerini kolaylıkla kaptırmış olmaları şaşırtıcı değildir. Bunun bir yanında nerede hareket orada bereket mantığı, bunun bir uzantısı olarak kolay güç ve etki alanı elde etme faydacılığı vardır.
- Partimiz feminist hareketi izlemeli, onu haklı demokratik muhtevası üzerinden desteklemeli ama bu harekete ilişkin kolaycı heves ve hesaplardan da özenle uzak durmalıdır. Partimiz kendi gerçek sınıfsal alanında yoğunlaşmalı, buradan giderek sınıfsal eksenli sağlıklı bir devrimci kadın hareketi geliştirmeyi hedeflemelidir.
- Partimiz kadın sorununu devrimci bakış açısıyla ele alan tutumuyla solda neredeyse yalnız kalmış durumdadır. Buna aldırmamalı, kadın hareketine devrimci ve sınıfsal bakış açısına dayalı müdahalesini kararlılıkla sürdürmelidir. Demokratik bir muhtevaya sahip ilerici kadın hareketinin bu çerçevede taşıdığı anlamı ve önemi görmeli ve gözetmelidir. Fakat öte yandan önemli olanın, kadın sorununa ve dolayısıyla kadın çalışmasına sınıf sorununun ve sınıf çalışmasının bir parçası olarak bakmak olduğunu da bir an bile unutmamalıdır.
- Kadın çalışmamızda partimiz için aslolan, genel siyasal çalışmamız içinde yerini ve anlamını bulan, dolayısıyla sınıf çalışmamızın temel bir unsuru olarak ele alınan bir kadın çalışmasıdır. Bu çerçevede işçi kadın çalışmamızın özel bir yoğunlaşma ile güçlendirilmesi gerekir. Halen bu alandaki zayıflık, sınıf çalışmamızın zayıflığı ile bağlantılı bir sonuçtur. Sınıf çalışmamızı güçlendirip geliştirme süreci içinde, sınıf eksenli kadın hareketi geliştirme çabamız da güç kazanacaktır. Partinin kadın hareketinde sınıfsal esaslara dayalı bir iç saflaşma ve taraflaşma yaratabilmesi, bu alandaki başarısıyla sıkı sıkıya ilintili olacaktır.
- Sınıf hareketi son zamanlarda kadınların katılımı bakımından anlamlı direnişler yaşadı. Genç kadın işçiler bu direnişlerin içinde, dahası önünde idiler. Direniş boyunca militan ve sürükleyici bir tutum içindeydiler. Erkek işçilerle birlikte, onlarla omuz omuza direniyorlardı. Sınıflar mücadelesinin gerçek alanı tam da burasıdır. Burada sınıfsal bir sorun, dolayısıyla gerçek sınıflar mücadelesine açılan son derece anlamlı ve verimli bir alan vardır. Öte yandan bu, mobbing, taciz vb. gibi, ezilen cins konumuyla bağlantılı sorunların da en anlamlı biçimde gündeme getirilebildiği bir zemindir.
- Parti hâlihazırda dar feminist sınırlarda seyreden genel kadın hareketiyle kesişme noktalarını elbette önemsemelidir. Bu hareketi desteklemeli, olanaklı her durumda bizzat katılmalıdır. Parti yayınlarında bu hareketin anlamını ve önemini düzenli bir şekilde yansıtabilmelidir. Ama kadın sorununu ve ezilen cinsin özgürleşme mücadelesini kendi sınıfsal bakış açısıyla ele almalı, dolayısıyla kadın hareketine katkısını da kendi sınıfsal alanından giderek ortaya koyabilmelidir. Kadın hareketini güçlü, sağlıklı ve istikrarlı bir zemine kavuşturacak olan bu alandaki çabalar ve başarılar olacaktır. Parti bunda mesafe alabildiği ölçüde, böylece feminist çizgideki genel kadın hareketiyle en sağlıklı biçimde ilişkilenme zeminini de yaratmış olacaktır.
- Kadın sorunundaki hassasiyetimiz bize, bu sorundan hareketle varlık nedeni kazanan feminist hareketin gerçek sınıfsal konumunu ve sınırlarını hiçbir biçimde unutturmamalıdır. Feminist tutum ve davranışların gerisinde katı bir sınıfsal mantık var. Sınıfsal olanı basitçe hiçe sayabiliyor, en azından geri plana itebiliyorlar. Feministlerin çoğu anlamsız tartışma konuları üzerinden değil kendi sınıfsal konumumuz üzerinden onlara karşı etkili bir ideolojik mücadele vermeli, aramıza net ayrım çizgileri çekmeliyiz. Feminist hareketin karşısına kadın sorunundaki kendi devrimci sınıfsal konum ve tutumumuzla ve kendi önceliklerimizle çıkmalıyız.
- İstanbul Sözleşmesi’nin iptali, 6284 sayılı yasanın iptali vb. üzerinden, dinci-faşist iktidar topluma kendi gerici ölçü ve değerlerini dayatıyor. Feminist çizgideki kadın hareketi ise bunun karşısında sınırlı bazı kazanımları savunmak yoluna gidiyor. Kazanımların korunması mücadelesi elbette önemlidir. Fakat İstanbul Sözleşmesi uygulansın istemini temel eksen haline getirmek, kadın hareketini en dar, en sınırlı, en güdük istemlere endekslemek demektir. Sonuçta sözkonusu olan kapitalist-emperyalist dünyanın ikiyüzlü, aldatıcı, göz boyayıcı hukuku içinde bir uluslararası sözleşmedir. Bunu yüceltmek, bununla sorunların hiç değilse hafiflediğini ileri sürmek, devrimci sınıf partisinin işi olamaz. Parti bu konuda, İstanbul Sözleşmesi’nin iptali kadınlara yönelik gerici saldırıların yeni bir adımıdır demekle yetinmelidir. Kadın sorununa ilişkin devrim ve reform kapsamında ileri süreceği istemleri kapitalist düzen ve burjuva sınıf iktidarı gerçeği üzerinden temellendirmelidir.
- Kadın hareketinin gündeminde halen kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri vb. temalar belirgin bir yer tutuyor. Bunun etkisi partinin kadın sorununa ilişkin yayın faaliyetlerine de yansıyor. Yazılarımızda, açıklamalarımızda, bildirilerimizde kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet öne çıkabiliyor. Kadını işçi ve emekçi kimliği üzerinden de hedefleyen saldırılar genellikle ikinci planda kalıyor. Oysa kadının cinsel kimliğinin ötesinde kadın emeğine yönelik de kapsamlı sosyal-sınıfsal saldırılar katmerleşerek sürüyor. Gündelik çalışmada kadın sorunu ele alınırken bu temel önemde gerçeklik gözetilmelidir. Partinin kadın sorununa ilişkin propaganda-ajitasyonunda cinsel olan ile sınıfsal olanın organik bütünlüğü kurulabilmelidir.
(Kasım 2023)
(www.tkip.org )