TKİP VII. Kongresi...

Seçimler sonrası Türkiye

Derin bir hayal kırıklığı ve umutsuzluk atmosferi ile sonuçlanan Mayıs 2023 seçimlerinin toplam bilançosu da göstermiştir ki, özellikle işçiler içinde yoğunlaşan çok yönlü bir siyasal çalışma, bugünkü boğucu gericilik atmosferini bir yerinden parçalayabilmek için olmazsa olmaz koşulların başında gelmektedir.

  • Değerlendirmeler
  • |
  • Güncel
  • |
  • 22 Aralık 2023
  • 19:00

(TKİP VII. Kongresi Bildirgesi’nin “Türkiye” başlıklı 3. ana bölümüdür...)

3.1 Düzen siyaseti

- Bugün Türkiye toplumunun üzerine boğucu bir ağırlık olarak binmiş dinci-faşist gericilik koalisyonu arızi ve geçici bir olgu değil, fakat çoktandır kurulu düzenin etkin bir organik bileşenidir ve onu taşıyan ana sütunlardan biridir. 1960’lı yıllarda baş gösteren toplumsal uyanışı ve bunun içinde güç kazanan ilerici-devrimci hareketi ezmek çabası belirli tarihi evrelerden geçerek, kurulu düzeni dinci gericilik ile faşist milliyetçiliğin birleşik iktidarı ile taçlandırmıştır. Bu sonuç şu sıra 100. Yılı kutlanan burjuva cumhuriyetinin kendi öz ürünüdür, kendi karmaşık evrimi içinde gelip vardığı yerdir. 

- İşçi sınıfı eksenli toplumsal muhalefeti dizginleyip dağıtan ve devrimci hareketi ezen 12 Eylül faşist karşı-devrimi bu süreçte bir dönüm noktasıdır. Askeri faşist rejimin Türk-İslam sentezini bayrak edinmesi, bu çerçevede bir tarihsel çizginin dışavurumu ve resmiyet kazanması olmuştur. 

- 1990’lı ilk yıllarda büyük bir halk hareketi düzeyine erişen Kürtlerin ulusal özgürlük mücadelesini boğmak çabası, bu çizgiye yeni düzeyde bir kuvvet aşıladı. Bu arada devrim mücadelesinde ısrar eden güçler sistemli operasyonlarla ezildi ve etkisizleştirildi. Böylece 2000’li yıllara dönülürken, dinsel gericiliğin ve faşist milliyetçiliğin doğrudan iktidarına çıkan zemin hazırlanmış oldu.

- Parlamento zemininde karşı karşıya gelen taraflarca Mayıs 2023 seçimlerine atfedilen önem ve anlam, son yirmi yıla damgasını vuran bu sürecin akıbetine ilişkindi. Buna göre, dinci-faşist koalisyonun yeni bir seçim başarısı, oluşan durumun belirsiz bir süre için kalıcılaşması; düzen muhalefetinin başarısı ise, bu sürecin nihayet durdurulması ve eski rejimin belli sınırlarda restore edilmesi anlamına gelecekti. Gerçekte ise bu, sosyalist olmak iddiasındaki solun geniş kesimlerini de etkisi altına alan bir sahte ikilem, dolayısıyla da bir aldatmacaydı. 

- Bu aldatmacanın içyüzünü görebilmek için, düzen muhalefetinin bileşimine ve temel toplumsal-siyasal sorunlar karşısındaki tutumuna kabaca bakmak bile yeterliydi. Düzen muhalefeti bileşimiyle dinci-faşist akımlardan etkin kanatlar içermekte ve temel sorunlar konusunda, söylem planında bile mevcut iktidardan farklı bir şey ortaya koymamaktaydı. 

- Bu gerçeğin bilinciyle partimiz, seçim ön sürecinde sorunu açık, net ve kesin bir biçimde şöyle ortaya koymuştu: “Her şey sandık üzerinden ve düzen muhalefetinin umduğu sınırlar içinde cereyan etse bile, Türkiye’yi seçim sonrası yakın dönem üzerinden bekleyen, AKP’siz bir AKP düzeninden öte bir şey değildir. Bu konuda hiçbir hayale yer yoktur. Halen yedek bir AKP’yi bizzat bünyesinde bulunduran düzen muhalefetinin kendisi, bunun tam da böyle olacağının en büyük güvencesidir. Nitekim düzen muhalefetinin yarınki kendi iktidarına ilişkin açıklamaları ve vaatleri içinde, AKP’nin yaratmış bulunduğu düzene ilişkin esaslı bir değişim iddiası yoktur. Bu açıdan ele alındığında, düzen muhalefeti genellikle iddia edildiği gibi AKP öncesine dönüş türünden bir ‘restorasyon’ peşinde değildir. Yapacaklarının esası, çivisi çıkmış devlet düzenini mümkünse yeniden rayına oturtmak, burjuvazinin tüm kesimlerinin ortak çıkarlarının güvencesi olabilecek kurumlara dayalı bir kurallı düzeni yeniden kurmak olacaktır. Düzen muhalefetinin biricik ortak paydası olan ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’ vaadinin anlamı da tam olarak budur. Bu ise tümüyle devlet düzeninin işleyişine ve burjuvazinin farklı kesim ya da kliklerinin bu işleyiş içinde kendine yer bulabilmesine ilişkin bir sorundur. İşçi sınıfının, emekçilerin ve tüm öteki ezilen katmanların temel çıkarları bir yana acil ihtiyaçlarıyla bile bunun yakından uzaktan bir ilişkisi yoktur.” (14 Mayıs seçimleri ve devrimci parti, Ekim, Sayı: 328, Nisan 2023)

TKİP VII. Kongresi, seçim öncesinde ortaya konulan bu değerlendirmenin ışığında, seçim sonrasına ilişkin olarak şunu önemle vurgulamaktadır: Düzen muhalefetinin seçim başarısı durumunda gerçekte işçi sınıfı, emekçiler ve ezilenler bir şey kazanmış olmayacaklardı. Dolayısıyla düzen muhalefetinin seçim başarısızlığı nedeniyle de esasta kaybettikleri bir şey yoktur. Dayanaksız umutlar ve boş hayaller dışında.

- Tüm beklentileri boşa çıkararak her iki seçimi dinci-faşist iktidar blokunun kazanmış olması önemli bir olgudur. Bunu emekçi kitleler için ağır iktisadi-sosyal-kültürel sonuçları olan çok yönlü bir kriz ortamında, yanısıra baş suçlusu olduğu büyük bir deprem yıkımının ardından başarabilmesi, dinci-faşist blokun politik-örgütsel gücüne ve kitleleri manipüle edebilme yeteneğine bir göstergedir. Aynı gerçekler ve sonuçta Mayıs 2023 seçim sonuçları, tersinden de düzen muhalefetinin kofluğuna bir gösterge olmuştur. İktidarın devlet gücü ve olanaklarına sınırsızca dayanmasının yarattığı haksız rekabet, yalana dayalı kampanya, çeşitli türden seçim hileleri vb., burada bir açıklama değildir. Bunlar daha baştan bilinen ve düzen muhalefeti tarafından sineye çekilen durumlardı. 

- Seçimi izleyen gelişmeler düzen muhalefetinin gerçek yapısı konusunda ek açıklıklar sağlamıştır. Başarısını sandığa endeksleyen ve bunu da önden neredeyse kesin bir sonuç sayan düzen muhalefeti seçim yenilgisinin hemen ardından birbirine düşerek hızla dağılmış, siyaseten buharlaşıp çökmüştür. Dağılmış haliyle halen bir kriz ve iç parçalanma içindedir. Derin bir hayal kırıklığına uğrattığı kitleler nezdinde artık bir inandırıcılığı da yoktur. Düzen muhalefetinin tablosu düzen krizinin önemli bir öğesi olagelmişti. Mayıs 2023 seçimleri buna yeni boyutlar eklemiştir.

3.2 Sınıflar mücadelesinin gerçek alanı

- Düzen muhalefetinin yarattığı boş umutlar emekçi kitleleri örgütlü mücadeleden seçmen edilgenliğine iterken, siyasal mücadeleyi de parlamenter zemine kilitlemişti. Seçim sonuçları onu yeniden gerçek alanına, sınıf ilişkileri ve mücadelesi alanına çekecektir. Her ne kadar yaratılan derin hayal kırıklığı ve büyük umutsuzluk havasının ardından bu biraz zaman alacak olsa da.

- Düzen muhalefetinin seçim başarısına bağlanan büyük umutların boşa çıkmasının toplumun ilerici katmanlarında yarattığı çaresizlik duygusu ve politik edilgenlik geçici bir durumdur. Sonu gelmeyen saldırılar harekete geçirici etkisini kaçınılmaz olarak gösterecektir. Düzen muhalefetinin inandırıcılığını yitirmesi bu çerçevede önemli bir imkandır. Aynı şekilde parlamentonun yeni bileşimiyle koyu bir gericilik yuvası haline gelmesi ve tümüyle göstermelik bir kuruma dönüşmesi de. Bu iki gelişme bir arada, işçileri ve emekçileri kendi öz güçlerine dayalı bir mücadele ve örgütlenme yoluna yöneltebilmeyi kolaylaştıracaktır. Kuşkusuz bu yalnızca potansiyel bir imkandır. Onu değerlendirmek ve gerçek imkana çevirmekse, devrimcilerin güncel görev ve sorumluluğudur.

3.3 Seçimler ve sol hareket

Partimiz Mayıs 2023 seçimlerini önceleyen süreçte sol hareketin tablosuna ilişkin kapsamlı değerlendirmeler ve eleştiriler ortaya koydu. Sosyalist olmak iddiasındaki solun iki ana blokunun seçim politikaları ve platformlarını ele alan “Seçimler ve sol ittifaklar” başlıklı değerlendirme bu kapsamda özel bir önem taşımaktadır (Ekim, Sayı: 327, Kasım 2022). Bugünün sol hareketine ilişkin olarak söylenebilecekler, esası bakımından bu değerlendirmede ortaya konulmuştur. “14 Mayıs seçimleri ve devrimci parti” başlıklı değerlendirmede ise solun seçimlerde CHP üzerinden düzen siyasetine soldan eklemlenmesi ayrıca ele alınmıştır (Ekim, Sayı: 328, Nisan 2023)TKİP VII. Kongresi, tüm önemini ve güncelliğini koruyan bu iki değerlendirmeyi kendi çalışma materyalinin bir parçası saymakta ve bunlara aşağıdaki hususları eklemektedir:

- Solun geniş kesimleri Mayıs 2023 seçimlerinde tüm umutlarını düzen muhalefetinin seçim başarısına bağladılar. Bu umutların boşa çıkmasının hemen ardından ise çözüm ve çıkışın parlamentoda değil fakat kitlelerin örgütlü mücadelesinde olduğu gerçeğini neredeyse görüş birliği halinde dile getirdiler. Bu her seçim döneminde reformist solun standartlaşmış davranış biçimidir. Seçimleri önceleyen süreçte kendini parlamenter alana endekslemek, seçimleri izleyen günlerde ise en basit gerçekleri yeniden keşfetmek. Elbette yeni bir seçim öncesinde bir kez daha unutmak üzere! 

- Bu inanılmaz tutarsızlık halen de sürmektedir. Mayıs seçimlerini izleyen günlerde “devrimci” olanı bir kez daha keşfedenler, bunu aradan daha birkaç ay ancak geçmişken yeniden unutmaya başladılar bile. Halen gündemlerinin ilk sırasında yerel seçimlere odaklanmak var. Genel seçimlerde sergilenen parlamenter budalalık, şimdilerde yerini yerel seçimler üzerinden “sosyalist belediyecilik” ya da “belediye sosyalizmi”ne bırakmıştır. Ve bu tam da, Mayıs 2023 seçimleri sonrasında kitlelerin seçimlere ve parlamentoya bağladığı umutlarda çok büyük bir kırılmanın yaşandığı, dolayısıyla sınıf mücadelesinin gerçek alanına geçmek için uygun koşulların oluştuğu bir evrede yaşanmaktadır.

- Benzer bir duruma 2018 genel seçimlerini izleyen Mart 2019 yerel seçimleri üzerinden de tanık olmuştuk. O günlerde toplanan TKİP VI. Kongresi’nin uyarısı bugün için de olduğu gibi geçerlidir: “Krizin ağırlaştığı bugünkü koşullarda gündemde yeni bir seçim var. Devrimcilerin görevi dikkatleri seçim sandığına değil sınıf ve kitle eylemine, fabrikalara ve işletmelere, sokaklara ve alanlara odaklamaktır. Krizin gündeme getirdiği saldırı dalgasına karşı işçilerin ve emekçilerin direnişini örgütlemektir. Bu öteki herşeyin tabi kılınacağı ana eksen olmalıdır. Bu çerçevede gündeme gelebilecek her gerçek kitle eyleminin etki ve kazanımı, kitlelerin birliğine, eğitimine, örgütlenmesine ve mücadele azmine katkısı, seçim sandığından elde edileceği umulan her türlü başarıdan çok daha üstün, anlamlı ve kalıcı olacaktır. Bu gerçeği anlayıp anlamamak, devrimcilik ile reformizm arasındaki derin ayrım çizgisini ortaya koyar.” (TKİP VI. Kongresi Bildirgesi, Aralık 2018)

3.4 Saldırı politikalarının yeni safhası

- Mayıs 2023 seçimlerine ağır bir iktisadi-mali kriz koşullarında girilmişti. Seçimlerin sonucu ne olursa olsun bunun ağır faturası bir kez daha işçi sınıfına ve emekçilere ödetilecekti. Bunun sorunsuzca gerçekleşelebilmesi içinse işçi sınıfı ve emekçileri baskılama, ilerici-devrimci muhalefeti sindirme politikalarının sürdürülmesi gerekiyordu. Seçimleri kazanan taraf olarak dinci-faşist iktidar halen bunu yapmaktadır. İşçi sınıfı ve emekçilere yönelik iktisadi-sosyal yıkım saldırısında yeni bir safhaya geçilmekte, toplumsal muhalefete, özellikle de onun örgütlü dirençli kesimlerine karşı sistemli baskı ve ezme politikaları ağırlaştırılarak sürdürülmektedir.

- Seçim süreci politikalarının daha da ağırlaştırdığı iktisadi-mali krizden çıkış için halen adı konulmamış bir İMF programı uygulanmaktadır. Başta işçi sınıfı olmak üzere tüm emekçi sınıf ve katmanlar bu saldırının dolaysız hedefidirler. Bu, emekçilerin acil iktisadi-sosyal hakları uğruna mücadelenin yakıcı önemini ortaya koymaktadır. Öte yandan baskı ve terör rejimini daha da pekiştiren adımlar birbirini izlemektedir. Bu da temel demokratik hak ve özgürlükler uğruna mücadelenin önemini göstermektedir. Güncel devrimci görev, bu iki mücadele alanı arasındaki kopmaz bağı ve bütünlüğü gözeterek işçilerin ve emekçilerin gündemine taşıyabilmektir.

- Dinci-faşist iktidar Kürt sorununu kriminalize ederek ve topluma sürekli şovenizmi pompalayarak, sınıf eksenli emek dinamiği ile Kürt halkının ulusal özgürlük mücadelesinin buluşmasını engellemeye çalışmaktadır. Bu gerçekte dinci iktidarı önceleyen geleneksel bir devlet politikasıdır. Ama dinci iktidar halen bu politikayı her zamankinden daha başarılı bir biçimde uygulamaktadır. Bu oyunu bozmak, emek hareketinin Kürt sorunuyla yüzleşmesini sağlamak, böylece her iki mücadele alanı arasında köprüler kurmak, günümüzde izlenmesi gereken devrimci çizginin temel önemde bir unsurudur. Toplumun ve elbette işçilerin şovenizmle bu denli sersemletildiği bir dönemde bu zor bir görevdir. Fakat bu zorluğu göğüslemek devrimci mücadeleyi ileriye taşıyabilmenin zorunlu bir koşuludur.

3.5 Çıkış için sınıf çalışmasına yoğunlaşma

- Devrimci siyasal yaşam soluksuz ve kesintisiz bir siyasal çalışma ve mücadele sürecidir. Bu mücadele bugün bizzat dinci-faşist gericilik tarafından gündeme getirilen yeni saldırıların özel koşulları içinde sürmektedir. Değişmez amaç, her zaman olduğu gibi somut siyasal sürecin ortaya çıkardığı sorunlardan hareketle, bunun sunduğu fırsat ve olanaklardan yararlanarak, işçi ve emekçi kitleleri aydınlatmak, birleştirmek ve mücadeleye yöneltmektir. Bu mücadele içerisinde kitlelerin bilincini, birliğini ve örgütlenmesini daha da geliştirmektir. 

- Derin bir hayal kırıklığı ve umutsuzluk atmosferi ile sonuçlanan Mayıs 2023 seçimlerinin toplam bilançosu da göstermiştir ki, özellikle işçiler içinde yoğunlaşan çok yönlü bir siyasal çalışma, bugünkü boğucu gericilik atmosferini bir yerinden parçalayabilmek için olmazsa olmaz koşulların başında gelmektedir. İşçi sınıfı zemini, dinci gericiliğe karşı mücadelenin sermaye düzenine karşı mücadele içinde anlamlandırılabileceği, devrimci siyasal mücadelenin sınıflar mücadelesi eksenine kavuşturulabileceği biricik gerçek ve tayin edici alandır. Bu alandaki her başarı, aynı gelişim süreci içinde ikili bir sonuç yaratacaktır. Bir yandan dinci-faşist iktidarın kitle tabanını ve dolayısıyla seçmen desteğini zayıflatacak, öte yandan karşısına toplumsal bir gücü, işçi sınıfının örgütlü gücünü çıkaracaktır.

- Sınıf alanında devrimci bir güç odağı inşa etmeye yönelmek, bağımsız devrimci konumu ve kimliği koruyabilmenin de biricik güvencesidir. Türkiye toplumu yeni çalkantılara gebedir. Türkiye’nin devrimcileri bu çalkantıda kendi devrimci konumları üzerinden etkin bir yer tutmak istiyorlarsa eğer, güç ve olanaklarının ezici ağırlığını, sınıfı çalışmasına ve bu zemin üzerinden gerçek sınıf mücadelesine yöneltmek zorundadırlar. Bunun ötesindeki her yol ve tercih, niyetlerden bağımsız olarak, düzen içi çatışmanın doğrudan ya da dolaylı eklentisi olmaya götürür.

3.6 Kürt sorunu/ Hareketi

- Kürt sorunu toplumumuzun en yakıcı sorunlarından biri olmayı sürdürmektedir. Kürt hareketindeki köklü çizgi değişikliğine rağmen, düzen cephesinde sorunun kısmi sınırlarda olsun çözümüne ilişkin herhangi bir tutum ya da arayış söz konusu değildir. Dinci-faşist iktidar geleneksel politikayı halen ağırlaştırarak sürdürmekte, düzen muhalefeti de bu çizgiyle uyumlu hareket etmektedir. 

- Öte yandan, inkara ve imhaya dayalı geleneksel politikanın uygulama alanı artık Türkiye’nin sınırlarını aşmış, Irak ve Suriye’yi de kapsar hale gelmiştir. Öylesine ki Kürt hareketiyle silahlı savaşın esas alanı artık Türkiye’den çok Güney Kürdistan ve Rojava’dır. Buralardaki bazı Kürt bölgeleri halen Türk devletinin askeri işgali altındadır. Kürtlerin ulusal özgürlük ve eşitlik mücadelesini bölge düzeyinde boğmak, iktidarın halen izlemekte olduğu Ortadoğu politikasının temel bir unsurudur.

- Kürt ulusal hareketi uzlaşmaya dayalı barış ve siyasal çözüm çizgisinde ısrar etmektedir. Halen bu politikanın düzen cephesinden bir muhatabı yoktur. Buna iktidardan öteye, tüm bileşenleriyle düzen muhalefeti de dahildir. Mayıs 2023 seçimlerindeki tablo bunu ayrıca göstermiştir. Kürt hareketinin kendilerine sunduğu desteğe rağmen tüm bileşenleriyle düzen muhalefeti Kürt sorunu konusunda tam bir suskunluk içinde kalmıştır. Uzayıp giden bu muhatapsızlık Kürt hareketinde bir tıkanıklık ve güç erozyonuna, tabanındaysa yorgunluk ve umutsuzluğa yol açmaktadır. 

- Kürt hareketi halen yaşamakta olduğu tıkanıklığı giderebilmenin arayışı içindedir. Seçimleri izleyen ilk muhasebe evresinin ardından gündeme getirilen kimlik siyasetini “sınıf siyaseti” ile birleştirme söylemi, bu arayışın bir yansımasıdır. Fakat bunun izlenecek politika ve pratikteki somut anlamı henüz belirsizdir. Sosyal sorunlara ve dolayısıyla sınıf mücadelesine yönelim olumlu bir arayışın göstergesi olsa da, emperyalizme ve egemen sınıf olarak burjuvaziye karşı tutumdaki yapısal zaaf aşılmadığı sürece, bundan anlamlı bir sonuç çıkması olanaklı görünmemektedir. Kendi burjuva katmanlarını da kapsayan bir hareket olarak Kürt hareketinin heterojen sınıfsal yapısı, bu türden bir yönelim karşısında bir başka önemli yapısal açmazdır.

- Kürt sorunundaki çözümsüzlüğün bugünün Türkiye’sindeki ağır toplumsal-siyasal etkisi, özgürlük ve eşitlik isteyen Kürtlere ödetilen ağır bedellerden öteyedir. Sorun, “teröre” ve “bölücülüğe” karşı mücadele söylemi eşliğinde toplumu şovenizmle zehirlemenin ve böylece daha kolay yönetebilmenin temel bir aracı halini almıştır. Bu daha ‘90’lı ilk yıllardan itibaren güdülen bir politikaydı. Fakat özellikle 2015’ten beri, dinci-faşist iktidar bunu çok daha etkili ve işlevli bir araç olarak kullanabilmektedir. Mayıs 2023 seçimlerinin kazanılmasında bunun temel önemde bir rol oynadığı bir gerçektir.Bugünün Türkiye’si, “başka bir ulusu ezen bir ulus özgür olamaz!” veciz sözünde dile getirilen gerçekliğe az bulunur örneklerden biridir. Son otuz yıldır toplum önemli ölçüde bu sorun üzerinden adeta teslim alınmış, böylece de siyasal köleliğe mahkum edilmiştir.

- Kürt uyanışı ve hareketinin gelişmesi Türkiye toplumunda hala derin bir apolitizmin hüküm sürdüğü ve kitle hareketinin politikleşme yeteneğinden en uzak olduğu bir evreye denk geldiği ölçüde, burjuva gericiliğinin şovenizmi, bir bütün olarak toplumu ve bu arada öncelikle de emekçileri zehirlemek için etkili bir silah olarak kullanması kolaylaştı. Şoven milliyetçi duygular ile sınıf bilinci arasında ters bir orantı olduğu, ilkinin güçlenmesi ölçüsünde ikincisinin felce uğradığı, Türkiye pratiği üzerinden bir kez daha bütün açıklığı ile görüldü. Bu, sınıf mücadelesi dinamiklerini felce uğratan muazzam bir etkide bulundu ve halen de bulunmaktadır. Bu nedenledir ki, sınıf hareketinin ve mücadeleye yönelen işçilerin bu sorunla yüzleşmeleri, sınıfa yönelik devrimci siyasal çalışmada bu yüzleşmenin önemsenmesi, gelinen yerde gereklilikten öteye bir zorunluluktur. Bu olmaksızın sınıf hareket içinde güçlü ve kalıcı bir tek gerçek adım atılamaz.

(Kasım 2023)

www.tkip.org