(TKİP VII. Kongresi Bildirgesi’nin 9. ana bölümüdür...)
- Son on yılın AKP Türkiye’sinde yıldan yıla ağırlaşan politik koşullar içinde yaşıyoruz. 2013’teki Haziran Direnişi’nin iktidarda yarattığı korku, baskı rejiminin gitgide ağırlaşmasının başlangıcı oldu. 2015 Haziran-Kasım dönemini kaplayan terör ve katliamlar dalgası baskı rejimini yeni bir safhaya taşıdı. 15 Temmuz 2016 darbe girişimi, dinci-faşist iktidara tüm ülkeyi olağanüstü hal koşullarında yönetme fırsatı verdi. Hileli 2017 Referandumu ile tek adam rejiminin resmileşmesi ve hızla kurumlaşması, her türlü ölçü ve kuralın bir yana bırakıldığı, dinci-faşist iktidarın kendi anayasasını ve yasalarını bile hiçe saydığı bir keyfi yönetim dönemini başlattı. Sosyalist olmak iddiasındaki solun geniş kesimlerinin bile “2023 Dönemeci”ne bağladığı temelsiz umutlar, bu gidişatta bir ölçüde olsun bir kırılmanın yaşanabileceği beklentisi ile sıkı sıkıya ilişkiliydi. Beklenti gerçekleşmedi, derin bir hayal kırıklığı eşliğinde yerini umutsuzluğa ve karamsarlığa bıraktı.
- Seçim başarısıyla yeni bir özgüven kazanmış bulunan dinci-faşist iktidar, toplumsal muhalefeti etkisizleştirmek ve her türden direnme eğilimini ezmek için her zamankinden daha pervasız davranacağının ilk işaretlerini şimdiden vermiş bulunmaktadır. İlerici-devrimci parti ve gruplar, her zamankinden çok daha ağır siyasal koşullar altında devrimci siyasal mücadeleyi yürütmek görev ve sorumluluğu ile yüz yüzedirler. Partimiz açısından bu, bir yandan ağırlaşan siyasal koşullara rağmen devrimci siyasal mücadeleyi etkin biçimde yürütmeyi, öte yandan Mayıs seçimlerini izleyen umutsuzluk ve karamsarlık dalgasına göğüs germeyi gerektirmektedir.
- 12 Eylül faşist darbesini izleyen son kırk yılda solda birbirini izleyen tasfiyeci süreçler, ağırlaşan koşullar altında siyasal mücadeleyi devrimci bir çizgide yürütmenin güçlükleri ile sıkı sıkıya bağlantılı olmuştur. Devrimci bir çizgide mücadeleyi yürütmenin bedelleri ağırlaşmış, buna karşılık verimi azalmıştır. Bu da her türden tasfiyeci oportünizmi besleyen nesnel zemini oluşturmuştur. Bugün artık çok daha da ağır koşullar altındayız. Bu durum, devrimci ideolojik, örgütsel ve moral dayanaklarını çoktan yitirmiş parti ve grupları daha geri konumlara savuracaktır. Mayıs 2023 seçimlerinde düzen muhalefetinin yedeğinde hareket etmek bunun bir ilk işareti olmuştur. Devrimden, devrimci örgütten ve genel olarak devrimci olandan kopuş ve kaçış, yeni dönemin daha da belirgin hale gelen eğilimi olacaktır.
- TKİP VII. Kongresi’nin “Devrimi ve devrimci birikimimizi savunuyoruz!” şiarı, yeni tasfiyeci savrulmalara ve devrimci mücadeleden kaçışlara karşı da net ve tok bir direnme tutumu ve çağrısıdır. Partimiz devrimci siyasal mücadele sahnesine yeni bir akım olarak çıkışını, 12 Eylül’ü izleyen kolay yenilgiyle hesaplaşmaya ve aynı süreç içinde tasfiyeci savrulmaları başarıyla göğüslemeye borçludur. Zorlu koşullara direnmek ve devrim yolunda kararlılıkla yürümek partimizin mayasında vardır. “Zor dönem devrimcileri” yetiştirmek, bu mayanın bir parçasıdır ve partimizin kadro politikasının temel bir yönü olagelmiştir.
- Düne kadar “zor dönem devrimciliği”, baskı ve terör koşullarından gelen zorlukları göğüslemekten çok, sosyal durgunlukla belirlenen bir tarihi evrede kimliğini, soluğunu ve kararlılığını koruma başarısına dayalı bir devrimcilik çizgisi anlamına geliyordu. Bugünün koşullarında ise artık her ikisini birden içeren bir devrimcilik çizgisi anlamına gelmektedir. Partimiz bu yeni dönemi de başarıyla göğüsleyerek geleceğe yürüyecektir. Bu geçmiş devrimci kuşaklara karşı borcumuz, Türkiye’nin devrimci geleceğine karşı sorumluluğumuzdur.
Devrimi ve devrimci birikimimizi savunuyoruz!
Zor dönemin bilinciyle devrime hazırlanıyoruz!
(Kasım 2023)
www.tkip.org