Uludere 1, Deniz Feneri 2 - Nail Güreli

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 06 Haziran 2012
  • 03:53

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı korkutan ve öfkelendiren iki konu, Uludere ve Deniz Feneri.

Biri, Roboski (Uludere’de) savaş uçaklarının göz göre göre insanları bombalamasıyla sonuçlanan katliam.
Öbürü, bir yolsuzluk davası.

İkisi de birbirinden çok ayrı, ama iki ucu da dokunanı yakacak biçimde kokulu bir değnek.

Sanki biri Adalet ve Kalkınma Partisi AKP’nin(A) adaletini, öteki de(K) kalkınmasını simgeliyor gibi.

Haaa! Niye Başbakan demiyoruz da AKP Genel Başkanı diyoruz?
Çünkü bu iki konuda Erdoğan’ın sorumluluğu, vakti geldiğinde kendisini adaletin önüne çıkaracak nitelikte. Oysa, AKP Genel Başkanı olarak sorumluluktan sıyrılması kolay görünüyor. O nedenle kendisini şimdiden korumak niyetiyle AKP Genel Başkanı diyoruz. Roboski konusunda en etkin ve yetkin yazılardan birini, Yeni Şafak gazetesinde 16 yıldır çeşitli kademelerinde çalışan, 5 yıldır da Washington Temsilciliği’ni yapan Ali Akel yazdı. Yazdığı gibi de (tek adam diktasının gereğince) yakışıksız biçimde işine son verildi. 25 Mayıs’taki o yazıyı okumalısınız.
Olay, unutulacak gibi değil. Kısaca “terörist” olmadıkları besbelli insanların bombalanması emrini kim verdi?

İşte bu sorununun yanıtı el yakıyor ve dokunanı da Ali Akel gibi yakıyor.
Olay üzerine sorumlu-sorumsuz bakanların açıklamaları ise, insani duygulardan uzak, yürekler acısı halde.

Yalnız Roboski(Uludere) katliamını değil, Ali Akel’e yapılanı ve öldürülenlerin yakınlarına reva görülen muameleyi de protesto ediyoruz.
Bunlar unutulmamalı. O nedenle haftalar sonra da olsa, yazıyoruz, yazılmalı; hesap sorulmalı.

Bir sanatçı: Fazıl Say

Tek adam rejiminin sonu yoktur. Farklılıklara, hele aykırı seslere tahammül edilmez. Sanata ve sanatçıya başka gözle bakılır. Sanatın doğası gereği ileriye yönelik değişimin öncülüğünü yapan, eleştiri getiren, ne kadar değerli olursa olsun, hoşgörüyle karşılanmaz.

İşte, dünya çapında eşsiz bir değer olan piyanist Fazıl Say’a yapılan ortada!
Bilgisayarına gelen bir “tweet”i birkaç arkadaşına gönderdi diye 1,5 yıl hapis istemiyle dava açıldı. Söze, yoruma gerek var mı?
Dünyada Türkiye’nin itibarı zedelenirmiş, kimin umurunda!

Bir şair: Nâzım Hikmet

Vakit, sonsuzluğa göçüşünün 49. yıldönümünde Nâzım Hikmet’i anma vaktidir.
“Sıcaktı/ Sıcak/ Sapı kanlı, demiri kör bir bıçaktı/ sıcak./ Sıcaktı/ Bulutlar doluydular/ bulutlar boşanacak/ boşanacaktı./ O kımıldamadan baktı/ kayalardan/ iki gözü iki kartal gibi indi ovaya./ orda en yumuşak, en sert/ en tutumlu en cömert/ en seven/ en büyük, en güzel kadın:/ TOPRAK/ nerdeyse doğuracak/ doğuracaktı”

Milliyet / 06.06.12