Sermaye devleti değişmez hapishane politikasını uyguluyor...

  • Arşiv
  • |
  • Siyasal Gündem
  • |
  • Zindanlar
  • |
  • Devlet terörü
  • |
  • 19 Haziran 2012
  • 14:23

Sürgün sevklerle

isyanın sesi boğulmak isteniyor!

(19.06.12) - Urfa E Tipi Kapalı Cezaevi'nde 16 Haziran gecesi çıkan isyanda sermaye devleti 13 tutuklu ve hükümlüyü ölüme terketti. 18 Haziran gecesi çıkan ikinci isyanın ardından ise isyanlar diğer illerdeki bir dizi hapishaneya yayıldı. Sermaye devleti Urfa'da dün gece saatlerinden başlayarak bugün öğleden sonra da devam ettirdiği sürgün sevklerle konuyu kapatmaya çalışıyor.

İsyanların ardından tecrit derinleştiriliyor

İki isyan sonrası yapılan açıklamalarda konunun araştırıldığı ve çözüm için çalışıldığı tekrar tekrar dile getiriliyordu. Sürgün sevklerle ise “çözüm” için planlananın daha fazla baskı ve tecrit olduğu açığa çıkmış oldu. Ortaya çıkan öfke sonrası köşeye sıkışan sermaye devleti bilindik tecrit politikalarına bir kez daha başvurmuş oldu.

Düzen teşhir oldu

Urfa E Tipi Cezaevi'nde yaşanan katliam ve tutsakların taleplerine kayıtsız kalınması sonrası çıkan ikinci isyan, 13 mahkumun katledilmesinin nedenin “vantilatör kavgası” değil yılları bulan tecrit ve baskı politikaları olduğunu gösteriyor. Tutsakların geçtiğimiz yıldan beri yaptığı bir dizi eylemin ve ilettikleri dilekçelerin  yok sayılmasıyla, tutuklu ve hükümlüler gaspedilen hakları için isyan etmişlerdi. Tüm örtbas ve gizleme çabalarına rağmen açığa çıkan eylemlilik düzenin hapishanelerde uyguladığı saldırganlığı gün yüzüne çıkarmıştır.

Sürgün ve sevkler devreye sokuldu

Urfa'da ikinci isyana paralel olarak Adana Kürkçüler, Seyhan, Antep ve Karaman hapishanelerinde de isyan çıkması, ateşler yakılarak hapishane koşullarının protesto edilmesi sermaye devletini yeni saldırı dalgasını devreye sokmaya itti. İlk gün yapılan örtbas açıklamalarının tatmin edici olmaması, gerçeklerin gizlenemeyecek kadar alenen bilinmesi karşısında sermaye devleti, eşyanın tabiatı gereği, pervasız saldırganlığı yükseltti. Acizliğin ve riyakarlığın ürünü olan saldırılarda hapishane içinde ve dışarda çok sayıda kişi hedef alınırken, saldırının devamı tutuklu ve hükümlülerin çeşitli illere sürgünleriyle ailelerinden uzaklaştırılmasıyla sürdürülüyor.

İcazet sınırlarını reddederek taleplerinin karşılanması için isyanın seçilmesi sermaye düzeninin tüm tecrit ve baskı politikalarının iflas ettiğinin göstergesidir.

Sermaye devletinin hapishaneler politikasının temelini oluşturan tecrit ve baskı, özellikle ilerici, devrimci ve Kürt tutsaklara yönelik sistematik şiddet ve kimliksizleştirme uygulamalarıyla ayyuka çıkıyor. Sermaye devleti keyfi olarak disiplin cezaları vermekte, hücre cezası, görüşe ve iletişim hakkını kısıtlama ya da belli bir süre tamamen engelleme, haftalık on saat ortak etkinlik hakkını kullandırmama, tutuklulara gelen kitaplara ve çeşitli yazılara el koyma gibi çeşitli cezaları hayata geçirmektedir.

En temel insani hakların gasp edildiği tutsaklara hapishanenin fiziki şartları da bir baskı ve şiddet aracı olarak kullanılıyor. Ulucanlar Katliamı'nda da yaşanan koğuş sorunu bugün hemen tüm hapishanelerde yaşanmaktadır. Buca Kapalı Cezaevi'nde ranzalar yer yokuluğundan 3 katlıyken, Mardin E Tipi Cezaevi'nde doluluk oranı yüzde 300'dür. Mersin Kapalı Cezaevi'nin 650 kişilik kapasitesine karşın, cezaevinde 1300 tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır.

Bu örneklerin de somutladığı gibi normal şartların çok üstündeki yoğunluk tutsaklara yönelik bir saldırı aracına dönüştürülmüştür.

Yalnızlaştırma politikası...

Son dönemde Adana'daki Pozantı Cezaevi'nde açığa çıkan işkence ve tecavüz olayları sonrası hayata geçirilen sürgün sevklerle bir yandan saldırılar gizlenmeye çalışılırken diğer yandan tutuklu ve hükümlü çocuklara gözdağı verilmek istenmişti. Adana, Pozantı ve çevresindeki bölgede yaşayan emekçi ailelerin çocukları sürgün sevklerle yüzlerce kilometre uzaktaki Sincan Cezaevi'ne nakledilmişlerdi. Sincan'da da tecrit politikaları devam etmiş çocuklar hapishaneye geldiği anda hücrelere alınarak yalnızlaştırmaya ve basınç altına alınmaya çalışıldılar.

Aradan geçen zaman diliminde Pozantı'nın kapatılması ile yaratılan 'değişim' görüntüsünün kofluğu açığa çıkarken aynı politik manevralar şimdi de Urfa'da devreye sokuluyor.

İlk olarak Urfa E Tipi Cezaevi Müdürü görevden alınarak tayini çıkarıldı. Şimdi de sürgün sevkler uygulanıyor. Sermaye hükümeti AKP'nin Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in 'gönüllülük esası gözetilerek' yapıldığını savunduğu sürgün sevklerle tutsaklar üzerindeki baskı arttırılmak ve isyanın sesi boğulmak siteniyor. “Fazla doluluk sorununa çözüm” gerekçesiyle yaklaşık 50 tutuklu ve hükümlünün İzmir'deki Yeni Şakran Cezaevi'ne, 90 kişinin çeşitli illere gönderilmesiyle başlayan sürgün sevkler, hala onlarca tutuklu ve hükümlünün karşısına çıkarılıyor.