Şafak'ın haklılığı – Nihal Kemaloğlu

  • Arşiv
  • |
  • Düzen cephesi
  • |
  • 14 Haziran 2012
  • 02:07

Mesleki idealleri 'kariyere', dayanışmayı 'bireyci rekabet kültüne' dönüştüren ve liyakatı performansla ölçen günümüzde. Atanmayan Öğretmen Şafak Bay, öğretmenlik idealinden bir an bile vazgeçmeden 26 yaşında bizleri bırakıp gideli bir yıl olmuştu.

Bizim ise hayatımızın üzerine yerleşen heyula piyasaların güvenliğini üstlenmiş siyasi iktidar kamusal meslekleri 'değersizleştirme ataklarını' sürdürürken, doktor ve öğretmenleri görev yerlerinde hasta, öğrenci yakınlarının bıçaklı, darplı, ateşli silahlı şiddetinden korumak için alo şiddet hatları kuruluyordu!
Kamu hizmeti verenlerin sosyal ve ekonomik haklarına gece yarısı çıkan grev yasakları ve Kanun Hükmünde Kararnamelerle el koyan hükümet, bu gaspları sıradan ekonomi pratikleri gibi açıklıyordu.
Başbakan öğretmenlerini 'az çalışıp bol tatil yapıyor ve çok para kazanıyorsunuz' ya da Milli Eğitim Bakanı 'eğitim niteliğiniz düşük, sizi kariyer planlamasına alacağım' ifadeleriyle aslında halka 'kamu öğretmenlerinin kalitesiz eğitimin müsebbibi ve devletin maddi yükleri' olduğunu söylüyorlardı.
Ne de olsa şehir merkezlerindeki kamu okulları inşaat sektörüne AVM, otel, konut arsası diye tahsis ediliyor, devlet özel okulları destekleme adına halkın vergileriyle öğrenci başına 1.5 milyar burs veriyordu.
Kamu-özel ortaklığıyla şehir dışlarında eğitim kampusları kurup 49 yıllığına bütün hizmetleri özel sektöre ihale edip ticarileştiriyordu.
Ve öğrencilere 'içeriği belirsiz' tablet dağıtarak milyon dolarlık pazar kuruyor... Türkiye Cumhuriyeti devleti üzerindeki 'bütün vesayetleri kaldıran' yasa olarak tanıtılan kesintili 4+4+4 eğitim sistemiyle biraz dini eğitim verdiği yoksulların çocukları 13 yaşında 'çocuk iş gücümüze' katılıyordu.
Antalya'da 4+4+4 sistemini protesto etmek için 23 Mayıs grevine katılan 10 bine yakın öğretmenin isimleri valilikçe istenerek inceleme başlatılıyordu...  
Sanırız Şafak'ın 'öğretmenliğin toplumu taşıyan dönüştüren kamusal bir hizmettir' inadının devlet nezdinde yarattığı rahatsızlık, Şafak'ı ölümünden aylar sonra üç yıl hapis cezasına çarptırılmasına neden olmuştu.
Şafak üç yıl hapis cezası aldığı o basın açıklamasında öğretmenlerini 'badanacı, garson, hamal, güvenlikçi, kepçe operatörü, taşeron işçi' olarak çalıştıran ülkenin çocuklarının 'parasız eğitim hakkının' piyasa ve iktidarın siyasi ve ideolojik çıkarına uygun nasıl düzenleneceğini bizlere haber ediyordu.
Çünkü genç öğretmenlerin özgüveni sarsılıp, öğretmenliğin kamusallık vasfı zayıflatılmadan, dayanışma ve örgütlenme gücü elinden alınmadan, mesleki niteliği aşındırılıp, dershane ve özel okullardaki eğitim kalite farklılığı göze sokulmadan, iktidar ne 4+4+4'ü bir ayda itiş kakış yasalaştırırdı ne de eğitim sektörüne bu kadar bütçe kaynağı aktarılabilirdi.
İşte bu sebeple Şafak'ın kemiklerine yapışan hastalığın en amansız günlerinde bile çok sevdiği mesleğinin özünü ve eşit yurttaşlık bilinci aşılayan kamusal hizmet vasfını korumak için geniş bir cephe açmıştı.
Şafak'a göre 'Eğitim bir haktı ve satılamazdı' ama küreselleşmenin oryantalist versiyonunu eksizsiz uyarlayan Türkiye, piyasacı eğitime geçme stratejisini 'gidin başka iş bulun' diye azarladığı öğretmenler üzerinden yürütecekti. O yüzden  dayanışmayı ve örgütlenmenin gücünü öne çıkarttığı Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu'nu kurdu.
Ve ölümünden bir yıl sonra Şafak'ın mücadelesinin haklılığı daha da katlanarak büyüyordu.
Şafak çok haklıydı, herhalde öğretmenliğn itibarı bu kadar sarsılmadan, mesleki etik değerleri piyasa maliyet değerlerine indirgenmeden 'parasız eğitim pankartı' açtı gerekçesiyle Berna ile Ferhat'a 13 yıl hapis cezası öyle kolay kesilemezdi.

Akşam / 14.06.12