Mayıs şehitleri yürünecek yolu aydınlatıyor!

  • Arşiv
  • |
  • Gençlik Hareketi
  • |
  • Makale
  • |
  • 21 Mayıs 2012
  • 12:52

Mayıs bir ezginin sözleri gibi kanlı, kızıl Mayıs.

Devrim tarihinden bahsederken Mayıs ayının yeri ayrıdır. Çünkü Mayıs ayında şehit düşenlerle tarihin yazımı değişmiştir. Devrim mücadelesinin yolunda yürümekle kalmayıp On'lar o yolu düzleyenlerdir. Hepsi de bir Mayıs günü toprağa düşmüştür. Mayıs ayı bundandır ki devrim çiçeklerinin açtığı ay olarak bilinir.

Denizler'den İbo'ya, Haki Karer'den Dörtler'e ve de Nurhak şehitlerine kadar hepsi birbirinden yiğit devrimci önderlerin katledilmesine tanık olmuştur Mayıs.

Kızıl Mayıs'ın ruhunu anlamak aslında toprağa düşen her bir devrimcinin diğerlerinden ayrımını anlamaktır. 1 Mayıs işçi sınıfının kavga günü de elbette şehitlerle yazılmıştı tarihe. İşçi sınıfının kimliğini bulduğu, kölelik düzeninin ilelebet sürmeyeceğini ilk haykırışı, ilk savaş ilanı 1 Mayıs'ta böyle tarih sahnesinde yerini aldı. Tek başına dünyadaki varoluşuyla değil Türkiye topraklarında da 1 Mayıs kan bedeliyle kazanıldı. Sınıf mücadelesinin her yükselişinde 1 Mayıs şehitlerle çatışmalarla yerini aldı. Mayıs'ın ilk günü başladı kızıllık ve songüne kadar aynı tonda sürdü. Kan kırmızısıydı renk...

‘68 Gençlik Hareketi’yle başlayan süreci devrimci kopuş halkasına taşıyan, devlete karşı direniş geleneğini yaratan, yurtsever kimliğini sosyalizm bilinciyle taşıyanların anlaşılmasıyla Mayıs ayı anlaşılabilir.

Denizler idam sehpasında, İbo işkence tezgahında, Haki Karer Antep sokaklarında, Dörtler Diyarbakır zindanlarında, Nurhak şehitleri dağlarda kavganın kızıl çiçeğini kanlarıyla suladılar.

Mayıs'ı anlamak şehitleri anlamaktır dedik. Tarihin sayfalarında kalmaması gereken şehitlerin anlatılması için Nurhak'tan başlamak gerekir.

Türkiye topraklarında emperyalizme karşı biriken öfkenin taşıyıcıları Malatya Kürecik'teki Amerikan Radar üssüne eylem için yola çıkmışlardı. 31 Mayıs 1971'de Nurhak'ta karşılaştılar düşmanla son mermilerine kadar çatışmadan geri durmadılar. Devlet onları ancak katlederek alabildi. Bugün Amerikan emperyalizmi yine Malatya'da. Füze kalkanıyla Ortadoğu halklarına karşı saldırıları için yeni üsler kuruyor.

Denizler devraldılar Sinan Cemgil, Alpaslan Özdoğan, Kadir Manga'dan Nurhak'taki bayrağı. Şarkışla'da yakalandıklarında yere düşmedi, Ankara Ulucanlar’a kadar taşındı. 6 Mayıs 1972 şafağında sloganlarıyla darağacını düşman karşısında kürsü yapıp ölümsüzlüğe yürüdüler.

Tarih ölüm taşıdı 72'de. Direnişi çağırdı hergün Denizler'in idamından bir yıl sonra işkence tezgahında ser verip sır vermeme kararlılığı hergün yeniden celladın yüzüne haykırılıyordu.

Denizler'in darağacındaki şiarlarını işçilerin, köylülerin ve emekçilerin karşısında kararlılıkla taşıyan, komünist olduğunu düşmanın karşısında büyük bir gururla açıklayan İbrahim Kaypakkaya'yla Türkiye devrimci hareketinin zindanlarda devrimci tutumu artık bayraklaştı. Bugün ismini taşıyan ezgileri bile seslendirenlere devletin tahammülü yok. İbo adı sermaye devleti için hep yenilgi olarak hatırlanacaktır. Bundan dolayı İbrahim Kaypakkaya'yı ananlara yılları bulan hapis cezası isteniyor.

Haki Karer ise diğer hedefler gibi katledilmesiyle tek bir insanı yok etmek değil tüm devrim mücadelesine zarar vermek güdüsüyle özel olarak seçilmiş bir hedefti. Haki Karer Karadeniz kökenli PKK'nin önder kadrolarından biriydi. Kendi kurtuluş kavgasını Kürt halkının özgürlüğünden gayrı düşünmediği için hiç tereddütsüz mücadele görevlerini omuzladı. İşçi ve emekçileri bölmek için kullanılan her argümana cevaptı Haki Karer. Ne Kürt'tü ne de Alevi. Ama Antep'in emekçi sokaklarında ezilen halkların, işçi sınıfının mücadelesi için adım atmadık sokağı bırakmazdı. MİT tarafından kontra-gerilla yöntemler devreye sokularak 18 Mayıs 1977'de katledildi. Ama Haki Karer unutulmadı. Yurtsever hareketin her yeni kadrosu onun adına duyduğu saygıyla kavgada yerini aldı. 12 Eylül darbesinden sonra Diyarbakır zindanı devletin tecrit ve işkenceyle sistematik saldırı altında tuttuğu bir merkezdi. Direnişi, iradeyi kırmak için her yol ve yöntemin hayata geçirildiği bu zindanlarda Dörtler kendilerini yakarak düşmana yanıt verdi. Diz çöktürmek için ölümle tehdit edilenlerin kendilerini yakarak karşı duruşu göstermesi devletin yenildiği yerdi. Ferhat Kurtay, Necmi Öner, Eşref Anyık ve Mahmut Zengin feda eylemi için Haki Karer'in ölüm yıldönümünü seçmişlerdi. Tek başına direnişi değil geçmişi de temsil ettiklerini söylemek için, Haki Karer'in yok edilemediğini, birken dört olduğu göstermek için 18 Mayıs 1981 sabahında dört anka kuşu küllerinden yeniden doğdu. Diyarbakır zindanlarında Dörtler, karanlığa yakılan meşale oldular.

Tarihimiz yürünecek yolu gösteriyor. ‘68 gençlik hareketinin düzenden kopuşunu temsil eden Mayıs şehitleri yolumuzu aydınlatıyor. Bugün devrim şehitlerini tek başına geçmişten yadetmek için hatırlayanlar türedi. Mayıs şehitlerinin yarattığı değerleri gölgelere iten, nostaljiyle geçmişte yaşayanlara rağmen bu kavga hep ileri yürüyor. Düzen bir yandan suç ve suçluyu övmek yasasıyla devrimci önderlerin anılmasını engellemek, engelleyemediği yerdeyse içi boş anmalarla geçmesi için çabalıyor. Burjuva medya düne kadar isimlerini dahi yok saydığı devrimcilerin şimdi hayat hikayelerine yer veriyor. Ülkelerini sevmelerinden dem uruyor. Onları devrim savaşçıları olarak değil de birer idealist olarak lanse ediyor.

Olması gerekense devrimci kimlikleriyle militan ve direnişçi şehitlerimizin yaşamını gelecek kuşaklara aktarabilmektir. Düzenin sol maskeli partilerinden reformistlere kadar resimleriyle yürüyüp Onların yürüdükleri devrim yolundan yürümeyenlere bayrağı devralanlar olarak alternatif olmalıyız. Şehitlerimiz devrime ait değerlerdir. Darağacında, zindanda, işkence tezgahında bedel ödeyerek bugün kavgayı var eden koşulları yarattılar. Devrimci olmak tarihinden öğrenerek, geçmişin dersleriyle hep ileriye yürümek savaşı sürdürmektir. Onlara borcumuz devrim için mücadeleyi yükseltmektir.

Liselilerin Sesi 44. sayı / Mayıs 2012