(07.03.12) - "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi" yasa tasarısıyla şiddete uğrayan kadınların korunması için alınacak önlemlere ilişkin usul ve esaslar yeniden belirlendi. Tasarının, 8 Mart'a kadar yaslaşması bekleniyor.

Yeni düzenlemede kadına yönelik şiddete ilişkin değişiklikler esas olduğu söylense de bakışları gereği kanunun adı bile aileyi öne çıkarıyor. Yasanın adı eski halinde"Kadın ve Aile Bireylerinin Şiddetten Korunmasına Dair Kanun" iken "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi" olarak değiştiriliyor. Tek başına bu nokta bile sermaye hükümetinin kadına yönelik şidetten ne anladığını gösteriyor.

Şiddete maruz kalan kadınlar için her zaman ulaşabilcekleri merkezler krulacak. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri adını taşıyan bu kurumların kuruluş süreci ve kadrosal yapısıysa belirsiz bırakıldı. Bu belirsizlik nedeniyle, yasanın uygulanmasına dair somutta bir değşiklik olmayacak.

Şimdi buna savcılıklar kendi başlarına keyfi olarak karar veriyor. Örneğin Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı böyle bir birim oluşturdu ama İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nda yok. Yasa tarafından zorunlu tutulmaması aynı bakışın uygulamasıdır.

Şiddet ile ilgili başvurularda, "başvuru aşamasından sürecin sonuçlanmasına kadar arabuluculuk ve uzlaştırma girişimlerinde bulunulamaz" maddesi konulamadı tasarıya. Bu maddenin yasaya konulamaması uygulamada problem çıkaracak. Çünkü kadının ikna ve uzlaştırma yöntemine kadın yeni saldırı ve tehditlerle hukuki mücadeleden vazgeçmesine giden yollar açık bırakılıyor. Yasada “sığınak” yerine "barınma" deniliyor. Bu da tüm işleyişi etkilyor. Sığınak gibi gizli olan yerleşimler yerine, otellere, herhangi bir kurum ya da lojmana yerleştirmeyi esas alan bir düzenleme yapıldı. Cinsel şiddet içinde benzer düzenlemelerin boş bırakılması ve bireysel insiyatiflere indirgenmesi söz konusu.

Büyük bir propaganda eşliğinde sunulan “reform” haberlerine rağmen yasal düzlemde çok büyük bir değişiklik bulunmuyor.