Irak siyasetinin 40 haramileri – Fehim Taştekin

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 11 Haziran 2012
  • 04:06

Dünya Ortadoğu’da bütün alıcılarını Suriye’ye çevirince Irak’taki direnleşen siyasi buhran gözden kaçıyor. 2003 sonrası işgal günlerinde birbirine zıt taraflar, Amerikan varlığını ötekine karşı pozisyonunu güçlendirmek için kullanıyordu. 31 Aralık’ta işgal bitince gölge savaşları yerini açıktan cepheleşmelere bıraktı. Artık gücü yeten yetene. Dili zehirli bir savaş bu; mezhepsel ve etnik fay hatlarını çatırdatan, bölünme senaryosunu daha reel kılan bir süreç. Kimin tetiklediği taraflara göre değişiyor. Krizin seyir defteri kabataslak şöyle: Önce Şii Başbakan Nuri Maliki kendisine diktatör diyen Sünni yardımcısı Salih Mutlak’ın azli için düğmeye bastı. Ardından Sünni Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi hakkında terör suçlamasıyla dava açıldı. Haşimi, Kürdistan’a sığındı. Böylece Kürt-Sünni Arap dayanışması şekillenirken Bağdat-Erbil arasındaki petrol anlaşmazlığı kangren halini almaya yüz tuttu. Kürt lider Mesut Barzani, Maliki’yi düşürmek için manevralara girişti. Sünnilerin ezici çoğunlukta olduğu Irakiye, Kürt Koalisyonu, Mukteda Sadr grubu ve Sünni Meclis Başkanı Usame Nuceyfi, Maliki’yi devirmek için cephe kurdu. Bu bilek güreşinin nereye varacağı meçhul. Tabi dış aktörler olarak ABD, Türkiye ve İran’ın bu krizde kritik rollere sahip. Ortadoğu’daki değişim süreçlerini yönetme iddiasındaki Türk dış politikasının, Irak’ta parmağının olmadığı elbette söylenemez.

ABD’nin örtülü onayı

BD açısından Maliki, Mukteda Sadr gibi ‘direnişçi’ Şiileri de bastırmaya muktedir bir Şii, Irak’ı İran’ın dümen suyuna sokmayacak bir Arap’tı. ABD’nin bataklıktan çıkabilmesi için işgalle lağvedilmiş merkezi otoritenin tesisi gerekiyordu, Maliki bu rolün adamıydı. Ama bunu yaparken iktidarı tekeline aldı, Sünni ve Kürt liderlerin deyimiyle Saddamlaştı. Kürtler açısından da fiili özerkliği korumak için ABD sigortaydı. Paradoks ama Sünniler de işgalle yitirdikleri iktidara yeniden tutunabilmek için ABD’ye aynı gözle baktı. Bu sigorta artık uzaktan temaşa ediyor; ne mutlak belirleyici, ne de süreçleri kendi haline bırakacak kadar bigâne. Iraklı liderler için Washington hala onayı alınması gereken bir merci. Maliki ,“ABD çekilirse Irak İran’ın nüfuzu altına girer” diye korkanları teskin için “Asıl iç işlerimize karışan Türkiye” çıkışını Washington’da yaptı. Bu “Bana güvenin” demenin başka bir yoluydu. Aynı şekilde Barzani, Maliki’ye karşı kılıcını çekmeden önce Washington’a gidip Obama’nın rızasını aldı. Ziyaretin ikinci durağı da Türkiye idi. Obama’nın Maliki’yi gözden çıkarmakta bir beis görmediği anlaşılıyor, yeter ki Amerikan çıkarlarına halel gelmeden bir alternatif çıkartılabilsin. Zira Maliki’yi yıkan ittifak, yeni hükümeti kuran koalisyon olamayabilir.

Karşı manevralar

Maliki de kolay lokma değil. Nitekim ‘Ya hükümeti devirme planı tutmazsa’ deyip güvensizlik oyununda topa girmekten kaçınanları yanına çekmek için manevralar yaptı:

* Hükümeti devirme planına karşı Maliki, Nuceyfi’yi azletme ve meclisi feshetme tehdidi savurdu.

* Maliki kendini Irak’ın bütünlüğünü sağlayan ve federalizme karşı çıkan adam olarak lanse edip Sünni Arapları etkilemeye çalıştı. Karşı cephe Erbil ve Süleymaniye’de toplanırken Maliki, Bağdat dışında ilk kabine toplantısını Basra, Kerkük ve Musul’da yaparak bölgesel konsolidasyon sağladı. Kerkük’ü Irak kenti ilan edip bölgeye Peşmergelere karşı merkezden güvenlik timleri yerleştirdi. Maliki’nin bu taktiklerle sadece Kerkük değil Diyala, Musul ve Selahaddin’de Sünni Arapları yanına çekmeyi başardığı söyleniyor.

* Maliki ‘Irak parçalanır’ korkusunu da kullanıyor. Güneyde Divaniye ve Vasit vilayetlerinin yöneticileri Maliki düşerse özerklik isteyeceklerini duyurdu. Tuhaf ama 2 vilayete de ‘federalizm karşıtı’ Maliki’nin Davet Partisi hakim!

Maliki’nin avantajları

Beri tarafta Maliki’ye karşı örülen duvar kumdan. Şöyle ki;

* Barzani, Maliki’nin düşürülmesi konusunda Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin mutlak desteğini alamadı. Malum Talabani, koltuğunu Maliki hükümetine borçlu. Ayrıca aradaki mesafelere rağmen Maliki’nin iktidarına Türkiye’nin nüfuz alanını genişletecek şekilde savaş açılmasını istemeyen İran, Talabani’nin, sürgündeyken kendisine kucak açmış bir ülke olarak göz ardı edebileceği bir faktör değil. Kürt hareketi Goran da Barzani’nin safında durmuyor. Maliki, Barzani’nin Goran’ın koalisyona alınmasını engellediğini ifşa ederek Kürt cephede çatlağı büyütmeyi başardı.

* Şii Irak İslam Yüksek Konseyi, yaka silkse de Maliki’ye cephe almak istemiyor. Irak siyasetinin en önemli grubuyken Abdulaziz el Hekim’in ölümünün ardından etkisini daha da yitiren Konsey, Maliki’yi devirerek tabanını daha fazla kaybetmek istemiyor.

* Mukteda Sadr ise kritik dönemeçte Maliki’yi devirmekten kaçınabilir. Sadr olmasaydı 2010’da Maliki’nin Hukuk Devleti, seçimin galibi Irakiye yerine hükümet kuramazdı. Halbuki Sadr 2006-2008’de işgalcilere meydan okurken Maliki’nin de düşmanıydı. Ayrıca İran’da yaşayan Iraklı Büyük Ayetullah Kazım Hairi’nin “Hükümeti zayıflatmak haramdır” fetvasıyla Sadr’ın alacağı istikamet daha da belirsizleşti. Çünkü Hairi, Sadr’ın bağlı olduğu bir merci. Irak’taki Büyük Ayetullah Sistani de Maliki karşıtlarını “İhtilaf çıkartmayın” diye uyardı.

* En trajik ayrışma Irakiye’de yaşanıyor. Laik Şii İyad Allavi liderliğindeki Irakiye’den bir grup Beyaz Irakiye ve Hür Irakiye diye ayrılıp Maliki’nin yanında saf tuttu. Salih Mutlak bile diktatör dediği Maliki’yi devirmekte tereddütlü. Maliki düşerse iç savaş çıkar diye korkuyor.

* Haşimi’ye karşı dava ‘Sünni liderleri yok etme girişimi’ diye tevil edilse de Maliki cephesi, tutuklama kararını çıkartan mahkemenin üyelerinin çoğunun Sünni olduğunu belirtip davanın haklılığını savunuyor, bazı Sünni vekilleri de bu söyleme ortak edebiliyor.

Krizin olumlu etkisi

İşte bu tablo sayesinde Maliki’nin bileği bükülemiyor. Nitekim dün Talabani güvensizlik oyu için toplanan imzalardan 11’inin çekildiğini belirtip süreci durdurdu. Bu, güvensizlik oylaması için sabırsızlıkla beklenen 14 Haziran’daki meclis oturumu öncesi büyük bir hezimet. Bu krizin ülkenin bölüneceğine dair felaket senaryolarını tersyüz eden bir etkisi de olabilir: Aslında her iki tarafta da mezhepsel ve etnik hatları aşan çapraz ittifaklar kuruluyor. Bir cephede Sünniler, öteki cephede Şiiler ya da birinde Araplar diğerinde Kürtler yok. Bu durum, mezhepsel ayrışmanın esiri olan Irak siyasetinde normalleşmeye olumlu katkı yapabilir. Aynı şekilde Barzani’nin Bağdat siyasetine ilk kez bu kadar angaje olması Kürdistan’ı Irak’a daha fazla bağlayabilir. Tabii kriz iyi yönetilirse…

Radikal / 11.06.12