İnsanlığa karşı işlenmiş suçlar zamanaşımına uğramaz

  • Arşiv
  • |
  • Siyasal Gündem
  • |
  • Devlet terörü
  • |
  • 07 Mart 2012
  • 07:39

(07.03.12) - Adıyaman'da Aleviler'e ait evlerin işaretlenmesi Maraş katliamıyla özdeştirilirken bu kez, Sivas Katliamı davasının zamanaşımına uğraması gündemde.
Sivas Katliamı davasının 13 Mart'ta görülecek duruşmasında dava zamanaşımına uğratılarak katliamın tetikçileri cezasızlıkla ödüllendirilecek. Başta Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) olmak üzere, Alevi örgütleri, sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve siyasal güçler 13 Mart günü, davanın görüldüğü Sivas'ta buluşacaklar. Sivas Katliamı davasında zamanaşımını ve Adıyaman'da Aleviler'e ait evlerin işaretlenmesini gazetemize değerlendiren PSAKD Genel Başkanı
Hüseyin Güzelgül ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şube Yönetim Kurulu üyesi Güray Dağ, insanlığa karşı işlenen suçların zamanaşımına uğratılamayacağını belirttiler.

Güzelgül: Bu çocukların arkasında kimler var?

Adıyaman'da bir inceleme yaptık. 26 Şubat gecesi, Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Karapınar ve Yunus Emre mahallelerinde Aleviler'in yaşadığı evleri kırmızı boyayla işaretlemişlerdi. Sanki Osmanlı turasına benzer bir işaret vardı. Orada da yeni bir Maraş yaratılmak istendiğini gördük. Derin bir elle Ortadoğu'nun üzerinde çalışmalarını hızlandırıyorlar. Kuzey Afrika'dan başlayarak yeni bir sistem dizaynı yapılıyor. Burada da Ortadoğu'da yaşanan vahşet de Türk-İslam sentezi üzerinden rol model ülke Türkiye'dir. Emperyalistlerin ve Amerika'nın demokrasisini Ortadoğu ve Türkiye'ye yerleştirmektir. Amaçları tek dil, tek etnik kimlik ve tek inanç sistemidir. Etnik kimlik olarak Türk, inanç sistemi olarak Sünni inancı getirerek diğer inançlara yer vermemek amaçlanıyor. Hatay, Adana, Mersin'de 1,5 milyon Arap Alevisi var. Buna rağmen Başbakan ve bakanların faşizan söylemlerinden yola çıkarak bu Müslüman Kardeşler örgütünün temsilcilerini Hatay'da konuşlandırıp maddi-manevi destek sağlamaktadırlar. Adıyaman'da Alevileri ve diğer etnik kökenlerden insanları testten geçirdiler. Alevi kesimi ne tepki gösterecek, sünni kesimi ne tepki gösterecek diye ölçmek istediler. Adıyaman'daki nüfusun yüzde 40'ı Alevidir. Yüzde 60'ı da Süryani, Ermeni, Kürt ve sünnidir. Bugüne kadar kardeşlik içinde yaşayan, birbirleriyle alış-veriş yapan kesimlerin yaşadığı en hassas kentlerden biri Adıyaman'dır. Orada demokratik kitle örgütlerini ziyaret ettim. Bizden bir gün önce 40 örgüt biraraya gelip basın açıklaması yapmışlar. Böyle bir şeyin yaşanmasını istemiyorlar. Devamlı olarak, üç-beş çocuk yaptı deniyor. Şırnak'ta da Umut Kitapevi'ni basanlar için iyi çocuk demişlerdi. Hrant Dink'i öldürenlere de çocuk dediler. Burada üç-beş çocuk dediler ama bu çocukların arkasında kimler var ve bu çocuklar kimlerdir? Bunlar açığa çıkarılıp sorumluları yargılansın ve biz de bilelim kim ne yapıyor diye. 2500 kişinin katıldığı bir eylemle, bu yapılanların takipçisi olduğumuzu beyan ettik. Maraş'ta da demişlerdi. Çarpı koydukları sırada “PTT'den geliyoruz, sayım yapıyoruz” demişlerdi. Burada emellerine ulaşamadılar çünkü halk ve demokratik kitle örgütleri duyarlı.

Katliam; kültürümüze, inancımıza, sanata, insanlığa yapıldı”

http://www.kizilbayrak.net/fileadmin/images/Devlet_teroru/2Temmuz-Sivas/sivasBDSP.jpgBunun yanında 1993'ten beri bir mücadelemiz var. Bu katliamları bize yaşattılar. Bu katliam, kültürümüze, inancımıza, sanata, insanlığa karşı yapılan bir katliamdır. Bizim felsefemizde semah ve bağlama çok önemli yer tutar. Bunlar yok edildi. Sanatçılarımız yok edildi. Hasret Gültekin'in, şelpeyi Avrupa'ya taşıyan bir sanatı vardı. Sanata karşı yapılan bir katliamdır. Cürümlerle bizi bugünlere getirdiler. Şehitlerimizi anıyoruz, 2 Temmuz'da bize Sivas yasaklanıyor. Unutturulmak isteniyor. Madımak Oteli'ni et lokantasına çevirdiler. Hem o katliamı bize yaşattılar hem de et lokantasına çevirdiler. İnsana bakış ve verdikleri değer bu şekildedir. 2. Dünya Savaşı'nda Yahudiler'e uygulanan gaz odaları ve insanların yakıldığı fırınlar ibret müzelerine çevirdiler. Oralarda yine yağlı boyalarla resmedildi ki bir daha böyle katliamlar yaşanmasın. Türkiye'de bir katliam yaşanmıştır. Maraş'ta yasaklanıyor, unutturulmak isteniyor. Bu sene gittik ve bizim heyetimizi mahkemeye vermişler. Onların mahkemelerine gidiyoruz, Madımak'ın önüne karanfil bırakıyoruz, basın açıklaması yapıyoruz. Bizden sonra oradaki heyete 169 TL para cezası kesmişler. Böyle bir ülkede yaşıyoruz. Hukukun üstünlüğü, laiklik, demokrasi yok. Bireyler kendilerini özgürce ifade edemiyorlar. Bu ülkeye gerçek anlamda demokrasi, insan hakları gelmediği müddetçe ve insanların bu topraklarda kardeşçe yaşamasını sağlamadığımız sürece bunlarla karşı karşıya kalıyoruz. Diğer tarafta insanlık suçu ve zamanaşımı kavramları 2005 yılında hukukumuza girdi.

“İnsanlık suçu zamanaşımına uğramaz”

Sivas Katliamı davasında anayasanın 90. maddesi ve uluslararası sözleşmelerin işletilmesini istiyoruz. Sivas Katliamı insanlık suçudur diyoruz. İnsanlık suçu zamanaşımına uğramaz. Çünkü uluslararası sözleşmeler ve anayasanın 90. maddesi var. Yine biz Alman Büyükelçiliği'nden randevu talebinde bulunmuştuk ve bize randevu verdiler. Avukatımız ve oradaki arkadaşlarımız görüştüler. Sivas Katliamı davasında sanık olarak bulunan 9 kişi Almanya'da yaşıyor. Diğerleri ise Suudi Arabistan'da. Bunlara kim destek verdi? Sivas katliamı yapıldığı sırada zaten şehit aileleri abluka altına alındı. İşkence ve sözlü tacizin yanısıra avukatların evleri dinlenmeye başladı. Kendileri o katliamı yaratanları korumaya başladılar. 24 avukatla birlikte şu anda iktidardadır ve bakanlık yapıyorlar. Tamamen koruma altındalar. Erçakmak için defalarca müracaat ettik. 2011 yılının Temmuz ayında Sivas'ta çocuğunun evinde ölü olarak bulundu. Adliye ve vilayetin 500 metre ilerisindeki evde ölü bulundu. Onun hukuksal işlemleri devam ediyor. Firari sanıklardan 6'sı ellerini kollarını sallayarak geziyor. Bu kişilerin finansmanları sağlanıyor ve bunlar için işyerleri açılıyor. Polonya'da yakalanan Sivas katliamı sanığı Vahit Kaynar, yakalanmasından 40 gün sonra bize haber veriliyor. Adalet Bakanlığı'na gerekli müracaatları yapmamıza rağmen bu kişi serbest bırakıldı. 28 Kasım'da Polonya'da yapılan duruşmaya katılmadan Almanya'ya geçiş yaptı. Katliam sanıklara sağlanan bu kaynak nereden geliyor ve bu kaynağı kim sağlıyor? Erçakmak belediyede meclis üyesiydi ve emekliye ayrıldı. Hapishanede olan adam çocuk sahibi oldu. Bu kişiler devlet tarafından güvence altına alınmıştır. Türkiye'de de gerçek anlamda demokrasi ve hukukun üstünlüğü olmadığı için bunları getirip adalet önüne çıkarmadan davayı kapatmak istiyorlar. 11 Aralık'ta zamanaşımı kararı vereceklerdi ama katılım yüksek olduğu için uzatma yoluna gittiler. 13 Mart'ta kapatsalar bize Hz. Hüseyin nasıl ki 1400 yıl önce katledildi ve evrenselleştiyse bizim şehitlerimizin davası da kapanmayacak.

13 Mart'ta Sivas'tayız!

Hem yüreğimizde, kalbimizde, insanlığımızda yaşayacaktır. İç hukuk süreçleri tükendiği zaman davayı AİHM'e taşıyacağız. Bunlar mutlaka gelip cezalarını çekmeli ki bir daha böyle katliamlar yaşanmasın. Bizim mücadelemiz insanlık mücadelesidir. Orada katledilenlerin hepsi Alevi değildir. 33 canın hepsini canımız gibi biliyoruz. Madımak'ın utanç müzesi olmasını istiyoruz. Orayı Bilim Kültür Merkezi yaptılar. Bizi katledenlerle aynı kategoride görüp isimleri yan yana koydular. Seçim yatırımı olarak bu merkezi açmak istediler. Yürüyüş gerçekleştirdik ve dosya oluşturduk. Taleplerimize yanıt verilmedi. Yapılan yanlı yayınlara yönelik itirazlarımızın da üzeri örtülmeye çalışıldı. Onlar kapatmaya çalışsa da biz kapatmayız. 13 Mart'taki Sivas katliamı davası için Türkiye genelindeki şubelerimizden insanlarımız, canlarımız gelecek. Demokratik kitle örgütleri, sendikalarla görüştük. Mecliste grubu bulunan CHP ve BDP'liler gelecekler. KESK, DİSK, TMMOB, İHD de katılım sağlayacak. Sivas'taki adliyenin önü miting alanına dönüşecektir. 13 Mart saat 09.00'da adliye önünde bulaşacağız. Sonuna kadar mücadelemizi devam ettireceğiz. Unutmayacağız, unutturmayacağız.

Dağ: “Takipçisi olacağız”

ÇHD İstanbul Şube Yönetim Kurulu üyesi Güray Dağ ise Sivas katliamı davasının,http://www.kizilbayrak.net/fileadmin/images/Devlet_teroru/2Temmuz-Sivas/gueray-dag.jpg 13 Mart'ta görülecek duruşmada zamanaşımına uğramış olacağını belirtti.
Dağ şöyle konuştu: “Bugüne kadar mahkeme karşısına çıkmamış olana firari sanıklar hiçbir şekilde bundan sonra da yargılanmayacaklar. 2005'te yürürlüğe giren ceza kanununda insanlığa karşı suçlar diye bir bölüm oluşturuldu. Burada ifade edilen suçlar açısından zamanaşımı sözkonusu değil. Olması gereken de buydu. Maalesefe Sivas katliamının gerçekleştiği 1993 yılında yürürlükte olan eski kanunda böyle bir ayrım yoktu. Suç ne olursa olsun zamanaşımı sözkonusuydu. Siyasi iktidarın ve bugüne kadar iktidarda olanların tamamının sorumluluğunu paylaştığı, tarihe kara leke olarak geçecek bir durum. Bugün iktidarda bulunan AKP'nin öncülü olan Refah, Fazilet ve Saadet partilerinin içinde olan birçok kişi Sivas davası sanıklarının avukatlığını yaptılar. Sonra bakan ve milletvekili oldular. Siyasi iktidardan, Sivas katliamının faillerinin yargı önüne çıkarılmasını beklemek safdillik olur. Türkiye'de iktidarın devlet eliyle işlenmiş bir katliam olduğu için, bugünkü iktidar da bu siyasi geleneğin devamı olduğu için dava zamanaşımına uğrayacak.

ÇHD olarak bu davanın takipçisi olmaya devam edeceğiz. Önümüzdeki hafta Çağlayan Adliyesi önünde basın açıklaması yapıp bu durumu protesto edeceğiz. Siyasi iktidar gerçekten niyetli olsa bu tür suçlarda zamanaşımının olmayacağına yönelik bir yasal düzenleme yapabilir. Ama olayın sanıklarının avukatlarından oluşan bir partinin böyle bir şey yapmasını mümkün görmüyorum.”

Kızıl Bayrak / İstanbul